Methods: Between April 199 and June 2011, 32 patients who underwent SSB and CSB surgery were retrospectively analyzed. Surgical treatment was performed by using CSB procedures on 17 of the patients (9 males, 8 females; mean age 55.4±13.3 years; range 38 to 75 years) and by using SSB procedures on 15 (10 males, 5 females; mean age 51.6±13.6 years; range 21 to 69 years). Four patients who were performed CSB and three patients who were performed SSB had previously undergone coronary artery bypass grafting (CABG) surgery. Primary graft patency was assessed by color Doppler ultrasonography, physical examination, and by angiography, where appropriate. Statistical analyses were performed using Fischer’s exact test, Chi-square, Student t test and Mann-Whitney U tests. The cumulative primary graft patency was evaluated by using Kaplan Meier life table.
Results: In both types of surgery, early period (the first 30 days after surgery) primary graft patency was 100%, indicating no statistical difference (p>0.05). The primary patency rates in the SSB group were 78.5% at one, 61.5% at three and 53.8% at five years. The primary patency rates in the CSB group were 100% at 1, 3 and 5 years (respectively at 1, 3 and 5 years; p<0.05, p<0.01, p<0.01). Early mortality in the SSB group were 6.7% (n=1) and in the CSB group were 5.9% (n=1), indicating no significant difference. Midterm mortality in the SSB group were 7.1% (n=1) and in the CSB group 0%, indicating no significant difference (p>0.05).
Conclusion: Our study showed that better results were obtained with CSB considering the primary graft patency and clinical outcomes. We believe that CSB may be preferred as a more effective, safe and easily applicable method for appropriate patient profile.
Son yıllarda subklaviyan çalma sendromunun tedavisinde, endovasküler girişimler özellikle yüksek risk profilindeki hastalarda popüler ve tercih edilen yöntemdir.[3,4] Bununla birlikte, cerrahi tedavi seçeneği; perkütan girişimin başarısız olduğu ya da uygulanamadığı durumlarda etkili, güvenli ve daha iyi uzun dönem sonuçlar için uygulanabilir.[3,5]
Cerrahi tedavi yaklaşımı transtorasik veya ekstratorasik olabilir. Transtorasik yaklaşımın morbiditesinin yüksek olmasından dolayı ekstratorasik yaklaşımlar subklaviyan çalma sendromunun tedavisi için daha sıklıkla kullanılmaya başlandı.[6] Aksiller-aksiller baypas (AAB), subklaviyan-subklaviyan baypas (SSB), karotikosubklaviyan baypas (KSB) ve karotikosubklaviyan transpozisyonu ekstratorasik yöntemlerdendir. Karotikosubklaviyan baypas ile subklaviyan arter revaskülarizasyonu yapılan çalışmalarda, 10 yılda primer açıklık oranının %95 kadar yüksek olabileceği bildirilmiştir.[3,7,9] Subklaviyan-karotis transpozisyon teknik ile benzer orta ve uzun dönem sonuçlar gösterilmiştir.[10,11] Karotis-subklaviyan transpozisyonun uygulanabilmesi için lezyon subklaviyan arterin proksimalinde olmalı ve internal meme arteri (İMA) ve vertebral arter korunmalıdır. Ayrıca subklaviyan arteri toraks boşluğundan serbestleştirmek teknik olarak zor olabilir.[11] Subklaviyansubklaviyan baypasın, subklaviyan arter revaskülarizasyonu için etkili ve güvenilir bir yöntem olduğu, beş yılda primer açıklık oranlarının farklı makalelerde %87-90 arasında değiştiği bildirilmiştir.[12-14]
Çalışmamızda subklaviyan çalma sendromu tedavisi için uygulanan KSB ve SSB cerrahi yöntemlerinin erken ve orta dönem primer açık kalım sonuçlarını, her iki yöntemin morbidite ve mortaliteye etkilerini değerlendirmeyi amaçladık.
Tablo 1: Ameliyat tipine göre tanımlayıcı bilgilerin dağılımı
Çalışmamızda, perkütan translüminal anjiyoplasti (PTA)/stent için uygun olmayan hastalarda cerrahi yöntemler kullanıldı. Diffüz hastalık ve lezyon uzunluğu >4 cm olan, anatomik olarak PTA/stent için uygun olmayan, vertebrobaziler yetmezlik, eşlik eden karotis arter hastalığı olan, üst ekstremite iskemi bulguları, önceden PTA/stent yapılan ve restenoz gelişen hastalar cerrahi olarak tedavi edildi. Cerrahi yaklaşım olarak, transtorasik revaskülarizasyonun yüksek morbidite ve mortalite oranları nedeniyle ekstratorasik girişimler tercih edildi.[6,15] Tüm hastaların ameliyat öncesi semptomları Tablo 2’de gösterilmiştir. Hastaların üçünde istirahatte kol ağrısı, bu üç hastadan birinde de iskemik yara vardı. Hastaların 11’inde (%34.4) karotis arter hastalığı vardı. Bu 11 hastadan birine (%3.1) karotis arter darlığı > % 70 ve semptomatik olduğu için aynı seansta KSB ve karotis endarterektomi yapıldı, diğer 10 hastada ise karotis arter darlığı < % 50 ve asemptomatik idi. Bir hasta bir yıl önce subklaviyan artere PTA/stent uygulanan fakat restenoz nedeniyle KSB yapılan, bir hasta ise iki taraflı subklaviyan arter kritik darlığı nedeniyle önce transtorasik yaklaşımla aorta sol subklaviyan baypas uygulanan ve bu işlemden bir ay sonra erken greft trombozu nedeniyle SSB yapılan hasta idi.
Tablo 2: Tüm hastaların ameliyat öncesi semptomları
Karotikosubklaviyan baypas uygulanan hastalardan beşi ve SSB uygulanan hastalardan üçü koroner arter baypas greftleme (KABG) ameliyatı geçirmişti. Bu hastalardan KSB uygulanan bir hasta hariç hepsinde İMA kullanılmıştı. Başvuru yakınmaları arasında anjina yakınması bulunan hastalar, KABG ameliyatı geçiren ve İMA kullanılan hastalardı.
Otuz iki hastanın 28’inde politetrafloroetilen (PTFE) 8 mm greft ve dördünde safen ven grefti kullanıldı. Uygulanan ameliyat yöntemine göre kullanılan greft tipi ve dağılımı Tablo 3’de sunulmuştur. Hastaların uzun dönem takipleri 6-12 aylık aralıklarla yapıldı. Ortalama takip süresi SSB uygulanan hastalarda 56.2±8.1 ay ve KSB uygulanan hastalarda 57.4±10.2 ay idi ve her iki grup için beş yıllık süre orta dönem takip olarak tanımlandı. Çalışmaya katılan bütün hastalar çalışma ilgili olarak bilgilendirildi ve hastalardan onam alındı. Her iki gruptaki hastalar birden fazla farklı cerrah tarafından ameliyat edildi. Ameliyat sonrası medikal tedavi olarak 150 mg/gün asetilsalisilik asit kullanıldı.
Tablo 3: Ameliyat tipi ve kullanılan greft materyali
Cerrahi teknik
Hem SSB hem de KSB uygulanan tüm hastalar
genel anestezi altında ameliyat edildi. Subklaviyansubklaviyan
baypas grubunda, her iki supraklaviküler
bölgeye yapılan insizyon ile sol ve sağ subklaviyan
arterler eksplore edildi. Suprasternal olarak sternokloid
kasın sternal başları altından hazırlanan tünelden
greft geçişi sağlandı. On iki hastada 8 mm PTFE
greft, üç hastada ise safen ven greft kullanılarak
anastomoz yapıldı. Karotikosubklaviyan baypas grubunda,
sternokleidomastoid kasın medialine parelel
insizyon ile internal, eksternal ve ana karotis arterler
eksplore edildi. Supraklaviküler insizyon ile subklaviyan
arter eksplore edildi. Sternokleidomastoid kas
ve vena jugularis interna altından hazırlanan tünelden,
16 hastada 8 mm PTFE greft ve bir hastada safen
ven greft kullanılarak KSB uygulandı. Eş zamanlı
karotis endarterektomi yapılan bir hastada, ilk olarak
bifurkasyondan internal karotis artere uzanan insizyon
ile şant kullanılmadan (iki taraflı karotis hastalığı
olmadığı için) karotis endarterektomi yapıldı.
Arteriyotomi primer kapatıldıktan sonra ana karotis
arterin daha proksimalinden (ilk arteriyotomi hattını
içermeyen) yeni bir arteriyotomi yapılarak KSB
uygulandı.
İstatistiksel analiz
Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken,
istatistiksel analizler için NCSS (Number Cruncher
Statistical System) 2007 & PASS 2008 statistical software
(Utah, USA) programı kullanıldı. Çalışma verileri
değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel yöntemlerin
(ortalama, standart sapma) yanı sıra niceliksel verilerin
karşılaştırılmasında normal dağılım gösteren parametrelerin
iki grup arası karşılaştırmalarında Student
t-test, normal dağılım göstermeyen parametrelerin iki
grup arası karşılaştırmalarında Mann-Whitney U test
kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise
Fisherin kesin ve ki-kare testi kullanıldı. Beş yılda
primer açıklık oranı tespitinde Kaplan Meier yaşam
tablosu analizi kullanıldı. Anlamlılık p<0.05 düzeyinde
değerlendirildi.
Ortalama ameliyat süresi sırasıyla KSB grubunda 97.1±23.7 dakika ve SSB grubunda 117.7±15.2 dakika idi ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.01). Erken mortalite görülme oranlarına göre, ameliyat tipleri arasında, istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (p>0.05). Her iki grupta da birer hastada erken mortalite görüldü. Beş yıl önce KABG ameliyatı olan bir hasta, sorunsuz KSB ameliyatından dört gün sonra miyokard infarktüsü nedeniyle, SSB grubundan bir hasta ise ameliyat sonrası 11’inci günde serebrovasküler olay (SVO) nedeniyle kaybedildi.
Ameliyat sonrası, SSB uygulanan bir hastanın sağ kolunda parezi ve 2/5 kas gücü kaybı gelişti, ancak fizik egzersiz ve medikal tedavi ile kalıcı sekel oluşmadan iyileşme sağlandı. Her iki grupta da hastaların takibinde greft veya yara yeri infeksiyonu görülmedi. Her iki gruptaki tüm hastaların 30 gündeki (erken dönem) primer açık kalımları %100 idi. Erken dönem, 1, 3. ve 5. yılda primer açıklık ve erken-orta dönem mortalite oranları Tablo 4’te verilmiştir. Ayrıca ameliyat öncesi yakınmaların, KSB ve SSB sonrası erken dönemde tüm hastalarda normale döndüğü tespit edildi.
Tablo 4: Ameliyat tipine göre mortalite ve primer greft açık kalımlarının değerlendirilmesi
Karotikosubklaviyan grubundan bir hastada ikinci yıl sonunda, diğer bir hastada ise dördüncü yılda baş dönmesi yakınmaları tekrar etti. Fakat yapılan Doppler ultrasonografi sonucunda greftler açık olduğu için hastalar medikal olarak takip edildi.
Subklaviyan-subklaviyan baypas yapılan üç hastada ilk bir yıl içerisinde greft tıkanıklığı gelişti. Bu hastalardan birincisi ameliyat sonrası dördüncü ayda kolda ağrı yakınmasıyla poliklinik kontrolünde, ikincisi ameliyat sonrası dokuzuncu ayda kolda soğuma ve morarma yakınmasıyla acil başvurusunda ve üçüncü hasta ise hiçbir yakınması olmadan dördüncü ayda rutin poliklinik kontrolünde tespit edildi. Birinci hastaya subklaviyan artere PTA/stent, ikinci hastaya parsiyel sternotomi ile aorta subklaviyan baypas yapıldı, üçüncü hasta ise herhangi bir yakınması olmadığından medikal olarak takip edildi. Karotikosubklaviyan baypas uygulanan hastalarda ilk bir yıl içinde greft tıkanıklığı tespit edilmedi.
Her iki grubun primer greft açıkları Kaplan-Meier yaşam tablosu ile karşılaştırıldığında; SSB uygulanan olguların 1, 3 ve 5 yılda primer açıklık oranları %78.5, %61.5 ve %53.8 iken, KSB uygulanan hastaların hiçbirinde takip süresince greft tıkanıklığı görülmediğinden 1, 3 ve 5 yılda primer açıklık oranları %100 idi (Şekil 1). İstatistiksel olarak KSB uygulanan hastalarda 1, 3 ve 5 yılda primer açıklık oranları anlamlı oranda daha iyi idi (sırasıyla; p<0.05, p<0.01, p<0.01).
Genellikle aterosklerozun neden olduğu, bunun yanında Takayasu arteriti, büyük hücreli arterit, fibröz musküler distrofinin de oluşturabileceği proksimal subklaviyan ve brakiyosefalik arterin tıkayıcı hastalığı diğer periferik arter hastalıkları ile karşılaştırıldığında daha az sıklıkla görülür ve tüm periferik arter hastalıklarındaki sıklığı %1-3’dür.[9,10,14,16] Hastanın kliniği etkilenen damarlara ve darlığın derecesine bağlı olmakla beraber, hastalar sıklıkla asemptomatiktir. Semptomatik subklaviyan arter tıkanıklığı veya kritik darlığında hastalarda üst ekstremite iskemisi, vertebrobaziler yetmezlik veya koroner subklaviyan çalma sendromu görülebilir.[1,2] Araştırmamızda, hastalarımızın hepsi semptomatik idi. İzole üst ekstremite iskemi bulguları (%34.4) ve üst ekstermite iskemi+vertebrobaziler yetmezlik bulguları (%37.5) hastaların en sık başvuru yakınması arasında idi.
Koroner baypas ameliyatı geçiren hastalarda, aortik ark, muhtemelen rutin uygulama olarak görüntülenmemektedir. Bu nedenle, subklaviyan arter darlığı nedeni ile girişim planlanan hastalarda farklı oranlarda geçirilmiş KABG ameliyatı bildirilmiştir.[1,5,17] Çınar ve ark.[5] subklaviyan çalma ve koroner subklaviyan çalma sendromu nedeniyle, KSB yaptıkları 66 hastalık çalışmada geçirilmiş K ABG oranını %18.8 olarak b ildirmişlerdir. Bir çalışmada, KABG geçiren hastalarda proksimal subklaviyan arter darlığının görülme sıklığı %0.5-15 olarak bildirilirken[1] bir başka çalışmada, sol ön inen koroner artere sol İMA ile KABG planlanan hastalarda, sol subklaviyan arter darlığının görülme sıklığı %0.5-6.8 olarak bildirilmiştir.[18] Bizim KSB (n=4) ve SSB (n=4) uyguladığımız toplam yedi (%21.8) hastada geçirilmiş KABG ameliyatı öyküsü vardı. Kliniğimizde, rutin uygulama olarak koroner baypas ameliyatlarından önce aortik ark anjiyografik olarak değerlendirilmediği için, geçirilmiş KABG %21.8 olarak biraz yüksek oranda idi.
Asemptomatik olan fakat KABG planlanan hastanın koroner revaskülarizasyonu için aynı taraf İMA kullanılacak ise subklaviyan arterin distal segmentinin kanlandırılması uygun olacaktır. Ayrıca daha önce İMA kullanan hastanın yeterli miyokardiyal revaskülarizasyonu için kritik darlığı olan subklaviyan arterin distali kanlandırılmalıdır. Özellikle üst ekstremite egzersizi sırasında aynı taraf verterbral arterden ters akımla gelen kan posterior serebrovasküler yetmezlik oluşturabilir.
Karotis arterlere klemp konulmaması SSB’de, KSB’ye göre bir avantaj oluşturabilir. Buna karşın bazı çalışmalarda KSB yapılan hastaların hiçbirinde ameliyat sonrası SVO yaşanmadığını ve eş zamanlı yapılan aynı taraf karotis endarterektomisinin ameliyat sonrası nörolojik defisit sıklığı üzerine etkisi olmadığı bildirilmiştir.[7,18] Subklaviyan arter revaskülarizasyonu ile eşzamanlı karotis endarterektomi öneren ve bununla birlikte, bu durumlarda izole subklaviyan revaskülarizasyondaki SVO oranını, eş zamanlı yapılan karotis endarterektomi + subklaviyan revaskülarizasyondaki SVO oranına göre önemli oranda yüksek olduğunu bildiren çalışmalar vardır.[19,20] Mingoli ve ark.[20] konkomitant subklaviyan ve karotis arter darlığı nedeniyle, subklaviyan arter revaskülarizasyonu ile eş zamanlı karotis endarterektomi yapılan hastaların minör ve majör SVO geçirme sıklığını %12.8 olarak bildirirken, sadece subklaviyan revaskülarizasyon yapılan hastalarda %65.1 olarak bildirmişlerdir. Kaynaklar, konkomitant subklaviyan ve karotis arter darlığında, semptomatik ya da hemodinamik olarak kanıtlanmış önemli karotis arter darlığı varsa subklaviyan revaskülarizasyon ile eş zamanlı karotis endarterektomi yapılmasını önermektedir.[11,20] Bizim konkomitant karotis arter darlığı olan 11 hastamız vardı. Bu hastalardan sadece birine eş zamanlı karotis endarterektomi ve subklaviyan revaskülarizasyon yapıldı ve herhangi bir nörolojik olay yaşanmadı. Diğer 10 hastaya asemptomatik ya da hemodinamik olarak kanıtlanmış önemli karotis arter darlığı (<%50) olmadığı için sadece subklaviyan revaskülarizasyon yapıldı. Daha önce bir defa geçici iskemik atak geçiren ve tek taraflı %50’nin altında karotis arter darlığı olan ve SSB yapılan bir hasta ameliyat sonrası 11’inci gün SVO nedeniyle kaybedildi. Karotikosubklaviyan baypas yapılan hastalarda karotis çalma fenomeni de oluşabilir; fakat bu durum sadece ciddi proksimal karotis arter darlıklarında görülebilir. Konkomitant karotis arter darlığı primer greft açıklığını etkileyebilir.[20] Karotitosubklaviyan baypas için beş ve 10 yılda primer açıklık oranlarını %94-94 ve %92-96 olarak bildiren çalışmalar olmasına rağmen,[7,8] eşlik eden aynı taraf karotis arter darlığı durumunda endarterektomi yapılmamışsa bu oranın 10 yıllık takipte %40.8’e kadar gerileyebileceği bildirilmiştir.[20] Bu yüzden ameliyat öncesi tüm aortik arkus ve dalları dikkatlice incelenmelidir.
Literatürde, SSB için 10 yılda primer açıklık oranının %83-89 ve ameliyat mortalite oranının %0-3 arasında olduğu bildirilmiştir.[12,14,16,21,22] Bu sonuçlara rağmen SSB kullanım sıklığı daha azdır. Cerrahın seçimi önemli olmakla birlikte iki taraflı karotis arter veya brakiyosefalik arter patolojilerinde sıklıkla tercih edilen cerrahi yöntem SSB’dir. Kullanılacak greft boyunun uzun olması, greft trombozu riskini artırır, ayrıca greftin ciltaltı seyrinden dolayı cilt erozyonu ve infeksiyonu gibi komplikasyonlar daha sık görülebilir. Bunun yanında, iki insizyon varlığı estetik ve ağrı algısı açısından hastalarda daha olumsuz bir tablo oluşturabilir. Bununla beraber, iki bölge eksplore edildiğinden ameliyat süresi daha uzun olabilir ki; çalışmamızda bu durum istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.01).
Son çalışmalarda, KSB için ameliyat mortalitesinin %0-2.2 ve morbiditenin %6-17 arasında değiştiği belirtilmiştir.[7-10] Ayrıca KSB’nin a meliyat süresinin daha kısa olması, tek insizyonla yapılabilmesi ve kullanılacak olan greft boyunun kısa olması gibi avantajları olabilir. Ameliyat için seçilecek greft materyali önemlidir, otojen safen ven veya sentetik greftler (PTFE, Dacron) kullanılabilir. Safen ven çapının küçük olması ve oluşabilecek potansiyel kıvrılmalardan dolayı daha sert ve daha geniş prostetik greftlerin kullanımı yaygındır.[23] Ziomek ve ark.[23] KSB yapılan hastalarda erken dönem açıklık oranlarının aynı olmasına rağmen beş yılda açıklık oranlarının safen ven kullanılanlarda %58, PTFE kullanılanlarda ise %94 olduğunu bildirmişlerdir. Çalışmamızda, KSB grubunda bir, SSB grubunda ise üç hastada greft olarak safen ven kullanıldı. Karotikosubklaviyan baypas grubunda safen ven kullanılan bir hastanın 10 yılda primer açıklık oranı %100 iken, SSB grubunda safen ven kullanılan üç hastadan birinde üçüncü yılda greft tıkanıklığı saptandı, diğer iki hastanın greftleri açık ve takip altında olup, takip süreleri 48 ve 60 aydır.
Çalışmamızdaki tüm cerrahi işlemler 4-5 cerrah tarafından yapıldı ve kullanılacak ekstratorasik revaskülarizasyon yöntemi ve greft tipi cerrahın tercihine göre belirlendi.
Sonuç olarak; proksimal subklaviyan arter patolojilerinde anjiyoplastiye uygun olmayan olgulara, KSB ve SSB düşük mortalite ve morbidite ile uygulanabilir. Fakat erken-orta dönem primer greft açıklığının daha iyi olması, ameliyat süresinin daha kısa olması, supraklaviküler tek insizyonla tüm cerrahi işlemin yapılabilmesi nedeni ile ciddi iki taraflı ve proksimal karotis arter darlıkları dışında, KSB’nin etkili ve öncelikli tercih edilebilir bir yaklaşım olduğu görüşündeyiz. Ayrıca proksimal subklaviyan arter patolojileri ile birlikte, aynı ve tek taraflı kritik karotis arter darlığı varsa, eş zamanlı yapılacak karotis endarterektomi girişimi nörolojik olay sıklığını azaltabilir.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Palchik E, Bakken AM, Wolford HY, Saad WE, Davies MG.
Subclavian artery revascularization: an outcome analysis
based on mode of therapy and presenting symptoms. Ann
Vasc Surg 2008;22:70-8.
2) Walker PM, Paley D, Harris KA, Thompson A, Johnston KW.
What determines the symptoms associated with subclavian
artery occlusive disease? J Vasc Surg 1985;2:154-7.
3) AbuRahma AF, Bates MC, Stone PA, Dyer B, Armistead L,
Scott Dean L, et al. Angioplasty and stenting versus carotidsubclavian
bypass for the treatment of isolated subclavian
artery disease. J Endovasc Ther 2007;14:698-704.
4) De Vries JP, Jager LC, Van den Berg JC, Overtoom TT,
Ackerstaff RG, Van de Pavoordt ED, et al. Durability
of percutaneous transluminal angioplasty for obstructive
lesions of proximal subclavian artery: long-term results. J
Vasc Surg 2005;41:19-23.
5) Çınar B, Enç Y, Kösem M, Göksel O, Öztekin İ, Bakır
İ ve ark. Subklavyen arterin tıkayıcı hastalığı: Koroner
ve subklavyan çalma sendromu. Turk Gogus Kalp Dama
2005;13:41-5.
6) Kırali K, Mansuroğlu D, Erentuğ V, Şişmanoğlu M,
Kaya E. Subklavyen arterin koroner arter ile kombine
revaskülarizasyonu. Turk Gogus Kalp Dama 2000; 8:777-80.
7) Vitti MJ, Thompson BW, Read RC, Gagne PJ, Barone GW,
Barnes RW, et al. Carotid-subclavian bypass: a twenty-twoyear
experience. J Vasc Surg 1994;20:411-7.
8) AbuRahma AF, Robinson PA, Jennings TG. Carotidsubclavian
bypass grafting with polytetrafluoroethylene
grafts for symptomatic subclavian artery stenosis or
occlusion: a 20-year experience. J Vasc Surg 2000;32:411-8.
9) Uurto IT, Lautamatti V, Zeitlin R, Salenius JP. Long-term
outcome of surgical revascularization of supraaortic vessels.
World J Surg 2002;26:1503-6.
10) Ballotta E, Da Giau G, Abbruzzese E, Mion E, Manara
R, Baracchini C. Subclavian carotid transposition for
symptomatic subclavian artery stenosis or occlusion. A
comparison with the endovascular procedure. Int Angiol
2002;21:138-44.
11) Cinà CS, Safar HA, Laganà A, Arena G, Clase CM.
Subclavian carotid transposition and bypass grafting:
consecutive cohort study and systematic review. J Vasc Surg
2002;35:422-9.
12) Chang JB, Stein TA, Liu JP, Dunn ME. Long-term results
with axillo-axillary bypass grafts for symptomatic subclavian
artery insufficiency. J Vasc Surg 1997;25:173-8.
13) AbuRahma AF, Robinson PA, Khan MZ, Khan JH, Boland
JP. Brachiocephalic revascularization: a comparison between
carotid-subclavian artery bypass and axilloaxillary artery
bypass. Surgery 1992;112:84-91.
14) Mingoli A, Sapienza P, Feldhaus RJ, Bartoli S, Palombi M, di
Marzo L, et al. Long-term results and outcomes of crossover axilloaxillary bypass grafting: A 24-year experience. J Vasc
Surg 1999;29:894-901.
15) Vogt DP, Hertzer NR, O\'Hara PJ, Beven EG. Brachiocephalic
arterial reconstruction. Ann Surg 1982;196:541-52.
16) Perler BA, Williams GM. Carotid-subclavian bypass-a
decade of experience. J Vasc Surg 1990;12:716-22.
17) Rogers JH, Calhoun RF 2nd. Diagnosis and management of
subclavian artery stenosis prior to coronary artery bypass
grafting in the current era. J Card Surg 2007;22:20-5.
18) Wittwer T, Wahlers T, Dresler C, Haverich A. Carotidsubclavian
bypass for subclavian artery revascularization:
long-term follow-up and effect of antiplatelet therapy.
Angiology 1998;49:279-87.
19) Defraigne JO, Remy D, Creemers E, Limet R. Carotidsubclavian
bypass with or without carotid endarterectomy. Acta Chir Belg 1990;90:248-54.
20) Mingoli A, Feldhaus RJ, Farina C, Naspetti R, Schultz RD,
Cavallaro A. Concomitant subclavian and carotid artery
disease: the need for a combined surgical correction. J
Cardiovasc Surg (Torino) 1992;33:593-8.
21) Weiner RI, Deterling RA Jr, Sentissi J, O\'Donnell TF Jr.
Subclavian artery insufficiency. Treatment with axilloaxillary
bypass. Arch Surg 1987;122:876-80.