Posteroanterior akciğer grafisi olağandı. Bilgisayarlı toraks ve boyun tomografisinde (BT) toraks girişi seviyesinde, trakea üst kısmında, sol lateral duvardan köken alıp lümene doğru ilerleyen 11 mm’lik polipoid lezyon saptandı (Şekil 1). Fiberoptik bronkoskopide; plika vokalisleri geçtikten 2 cm sonra lümeni tama yakın (%90) tıkayan, vejetan tümoral lezyon görüldü (Şekil 2). Lezyonun kanamaya meyilli olması nedeni ile biyopsi yapılamadı.
Şekil 2: Plika vokalisleri geçtikten 2 cm sonra lümeni tama yakın tıkayan, vegetan tümoral lezyon.
Hipotiroidi nedeni ile tiroid hormon replasmanı yapılıp, ötirod hale getirildikten sonra ameliyata alınan hastaya “servikal collar’’ insizyonu uygulandı. Eksplorasyonda 3. kıkırdak anterior-lateralden köken almış, lümeni tama yakın tıkayan, polipoid, 2 cm’lik, sert kirli beyaz renkli tümöral kitle saptandı. Lezyon cerrahi sınırlar salim olacak şekilde 2, 3. ve 4. kıkırdak trakeal sleeve rezeksiyonla çıkartıldı ve kalan alt ve üst trakea uç uca anastomoz yapıldı. Dondurulmuş kesit (frozen section) sonucu “kitle malign, alt ve üst cerrahi sınırlar benign” olarak bildirildi. Histopatoloji sonucu orta derece diferansiye mukoepidermoid karsinom olarak bildirildi. Ameliyat sonrası dönemde herhangi bir komplikasyon gelişmedi ve 7. gün kontrol bronkoskopisinde lümen açık ve anastomoz hatları salim olarak değerlendirildi (Şekil 3). Hasta sorunsuz olarak taburcu edildi ve 24. ayında hastalıksız olarak takip edilmektedir.
Şekil 3: Ameliyat sonrası kontrol bronkoskopisinde lümen açık ve anastomoz hatları salim.
Mukoepidermoid karsinomlar esas olarak minör tükürük bezi karsinomudur ancak bronşiyal bez kökenli de olabilir. Malign bronşiyal bez tümörlerinin %1’ini, akciğer karsinomlarının %0.2’sini oluşturur.[3] Daha sıklıkla ana bronşiyal veya lober bronş bezi kolumnar epitelyum hücrelerinden köken alır.[3] Trakeal yerleşim oldukça nadirdir. Düşük dereceli (low grade), orta (intermedier) ve yüksek dereceli (high grade) olmak üzere üç tiptir. Bronşiyal submukozaya invazyon sık ancak pulmoner parankim yayılımı nadirdir.[3] Erkek cinsiyette üç kat fazla görülür.
En sık semptom dispne, öksürük, wheezing, hemoptizi ve obstrüktif pnömonidir. Semptom ve bulgularının nonspesifik olması nedeni ile genellikle bu hastalar bronşiyal astım veya pnömoni nedeni ile tedavi edilirler. Olgumuz da yaklaşık bir yıldır bronşiyal astım tanısı ile bronkodilatör tedavi almakta idi.
Tanıda BT, özellikle üç boyutlu BT hem lezyonun yeri hem de çevre dokuları ile ilişkisi açısından oldukça önemlidir. Ancak tüm bronşiyal lezyonlar gibi en güvenilir tanı yöntemi bronkoskopidir.[2,3] Bronkoskopi lezyonun yapısı, bronşiyal lümenle olan ilişkisi ve obstrüksiyonun derecesi hakkında bilgi verir. Kesin tanıda altın standart biyopsi ve histopatolojik tanıdır. Ancak diğer trakeal tümörlerde olduğu gibi lezyondan biyopsi yapılacak ise kanama komplikasyonu nedeni ile rijit bronkoskopi ile ve ameliyathane şartlarında yapılmalıdır.[2,4]
Tedavide en geçerli yöntem bronkoplastik yaklaşımla komplet rezeksiyondur. Endobronşiyal lazer veya endobronşiyal tedavi yöntemleri ciddi solunum sıkıntısı olan hastalarda veya ameliyat edilemeyecek hastalarda palyasyon amaçlı yapılabilir.[5]
Primer tümör rezeksiyonu sonrası lenf bezi diseksiyonu tartışmalıdır. Gaissert ve ark.[6] tarafından yapılan çalışmada, trakea kan akımı ve beslenmesinin bozulmaması için sistematik lenf bezi diseksiyonundan kaçınılması gerektiği bildirilmiştir. Bizim olgumuzda görülebilen lenf bezi saptanmadı, bu nedenle lenf bezi diseksiyonu yapılmadı.
Ameliyat sonrası veya öncesi ek radyoterapi veya kemoterapi uygulanması hakkında net bir görüş bildirilmemiştir.[2] Yüksek dereceli mukoepidermiod karsinomda radyoterapi ve kemoterapi uygulamaları ayrı olarak tek tedavi yöntemi şeklinde uygulandığında veya birlikte kullanıldığında sağkalıma katkısı olmadığı bildirilmiştir.[5] Cerrahi sınırların salim olması nedeni ile olgumuza ameliyat sonrası radyoterapi veya kemoterapi uygulamadık. Düşük dereceli mu
koepidermoid karsinomlarda komplet cerrahi rezeksiyon tam kür sağlayabilir. Gaissert ve ark.[6] yaptıkları çalışmada mukoepidermoid karsinom için beş yıllık sağkalımın %100 olduğunu bildirmişlerdir. Yüksek dereceli tümörlerde ortalama sağkalım 11-28 ay, beş yıllık sağkalım ise %30 olarak bildirilmiştir.[5]
Bronşiyal astım ve KOAH benzeri semptomları tedaviye rağmen düzelmeyen hastalarda trakea lezyonları açısından dikkatli olunmalıdır.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Bilgin M, Oğuzkaya F, Akcalı Y, Özkaya M. Trakeal adenoid
kistik karsinomlu olgularda cerrahi tedavi. Turk Gogus Kalp
Dama 2005;13:403-5.
2) Schneider P, Schirren J, Muley T, Vogt-Moykopf I. Primary
tracheal tumors: experience with 14 resected patients. Eur J
Cardiothorac Surg 2001;20:12-8.
3) Kim TS, Lee KS, Han J, Im JG, Seo JB, Kim JS, et al.
Mucoepidermoid carcinoma of the tracheobronchial tree:
radiographic and CT findings in 12 patients. Radiology
1999;212:643-8.
4) Oz N, Sarper A, Karaveli S, Aslaner O, Demircan A, Işin E. A
rare tracheal malignant tumor: mucoepidermoid carcinoma (a
case report). [Article in Turkish] Tuberk Toraks 2004;52:83-5.