Methods: Between January 2010 and December 2011, 30 patients (15 males, 15 females; mean age 62.8 years; range 32 to 86 years) who operated for femoral artery pseudoaneurysm in Adana Numune Training and Research Hospital, Seyhan Application Center were retrospectively analyzed. Femoral artery pseudoaneurysm developed after coronary angiography in all patients. Preoperative Doppler ultrasonography was performed for all patients who developed pseudoaneurysm. Three patients were operated emergently due to bleedingrelated hypotension development.
Results: Among the patients included in the study, the number of patients with normal coronary angiograms were higher (p<0.05). Iatrogenic femoral artery pseudoaneurysms were most seen in femoral artery (p<0.05).
Conclusion: The incidence of iatrogenic pseudoaneurysms were calculated as 0.21% for 2010 and 0.23% for 2011. Our study suggested that the most important reason for pseudoaneurysm formation was inadequate compression after cardiac coronary angiography.
Arteriyel kateterizasyon sonrası gelişen psödoanevrizmalarda yetersiz kompresyon sonucu kan ponksiyon yapılan arterden ekstravaze olur. Buna bağlı olarak periarteriyel hematom oluşur. Ponksiyon yapılan arter ile hematom merkezi arasındaki bu ilişki nedeniyle arter içinde dolaşan kan aynı zamanda hematom merkezinde de dolaşmaktadır. Femoral psödoanevrizmalar tedavi edilmezse rüptür, damar trombozu ve distal emboli ile sonuçlanabilir.
Bu çalışmanın amacı bölgemizde iyatrojenik femoral arter psödoanevrizma görülme sıklığını ve nedenlerini araştırmak aynı zamanda psödoanevrizma ile ilgili klinik deneyimlerimizi ve yeni tedavi yöntemlerini literatür eşliğinde sunmaktır.
İstatistiksel analiz
Verilerin istatistiksel analizinde SPSS (SPSS Inc.,
Chicago, Illinois, USA) 18.0 versiyon paket programı
kullanıldı. Kategorik ölçümler sayı ve yüzde olarak,
sayısal ölçümler ise ortalama ve standart sapma (gerekli
yerlerde ortanca ve minimum-maksimum) olarak özetlendi.
Kategorik ölçümleri yerleşim yerine ve öyküye
göre karşılaştırmada ki-kare testi kullanıldı. Hastaların
anjiyografi öykülerine göre yaşlarını ve hastanede kalış
sürelerini karşılaştırmada Kruskal Wallis testi kullandı.
Tüm testlerde istatistiksel anlamlılık düzeyi p<0.05
olarak alındı.
Tablo 1: Hastalara ait demografik özellikler
Ateş ve ark.nın[6] yaptıkları çalışmada kontrol grubundaki diabetes mellitus ve hipertansiyon oranları dikkate alındığında, çalışmamızda arteriyel kateterizasyon sonrası psödoanevrizma gelişiminde diabetes mellitus ve hipertansiyonun etkili olmadığı saptandı (p>0.05).
Arteriyel kateterizasyonda optimal olan ana femoral arter ponksiyonudur. Çünkü bu düzeyde hem femoral kılıf çepeçevre sağlamdır hem de lezyonun arkasında femur başının bulunması kompresyon tedavisinin etkinliğini artırır. Yüzeyel ve derin femoral arter ponksiyonlarında, çevre dokuların kompresyon uygulamasına desteği az olduğu için psödoanevrizma gelişme olasılığı daha yüksektir.[3] Çalışmamızda iyatrojenik femoral arter psödoanevrizmalarının en sık ana femoral arterden kaynaklandığı saptandı.
Tedavi amaçlı girişimsel işlemlerden sonra psödoanevrizma görülme olasılığı, tanısal amaçlı girişimlere göre daha fazladır.[3] Çalışmamızda ise kardiyak anjiyografi kararı normal koroner arter olan hasta sayısı stent olan hasta sayısına göre oldukça fazla idi ve iki yıl içinde yapılan tüm kardiyak anjiyografi sonuçları ele alındığında bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Ameliyat öncesi demografik özelliklerin psödoanevrizma gelişiminde etkili olmaması, psödoanevrizmaların en sık ana femoral arterden kaynaklanması ve normal koroner arter kararı alınan hasta sayısının fazla olmasından dolayı, arteriyel kateterizasyon sonrası gelişen psödoanevrizmalarda en önemli nedenin yetersiz kompresyon uygulaması olduğu kanaatindeyiz.
Çapı 5 cm’den büyük psödoanevrizmalarda rüptür riski yüksektir.[7] Çalışmamızda üç hasta şok tablosunda acil servise getirildi ve rüptüre bağlı kanama nedeniyle acil şartlarda ameliyata alındı. Çalışmamızda acil şartlarda ameliyata alınan üç hastada da ana femoral arterle ilişkili psödoanevrizma saptanmadı. Acil şartlarda ameliyata alınan hastalarda, derin ve yüzeyel femoral arter kaynaklı psödoanevrizma görülme olasılığı daha yüksek bulundu. Çapı 5 cm’den büyük psödoanevrizmalarda rüptür riski yüksektir.[7] Bu nedenle özellikle 5 cm’den büyük ve rüptür olasılığı daha yüksek derin ve yüzeyel femoral arter psödoanevrizması olan hastaların erken ameliyat edilmesi gerektiği düşünüldü.
Hastalarımızda damar trombozu ve distal emboli gelişmedi. Literatürde psödoanevrizma basısına bağlı gelişen derin ven trombozu olguları bildirilmiştir.[8] Çalışmamızda bir hastada ameliyat öncesi dönemde yapılan Doppler USG’de, ana femoral arterden kaynaklanan psödoanevrizma basısına bağlı olarak ana femoral vende trombüs saptandı. Psödoanevrizma ilk olarak bu hastada cerrahi olarak onarıldı. Ameliyat sonrası dönemde düşük molekül ağırlıklı heparin ve varfarin sodyum tedavisi başlandı. Psödoanevrizma ile derin ven trombozu saptanan olgularda ilk önce psödoanevrizmanın cerrahi olarak ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Etyolojik faktör ne olursa olsun ekstremite psödoanevrizmaları 2 cm veya daha büyük ise aynı zamanda, semptomatik ve zamanla genişliyor ise tedavi edilmelidir. Ufak psödoanevrizmalar, kendiliğinden regresyona uğrayabileceği için önce izlenmeli, eğer genişleme saptanırsa tedavi edilmelidir.[9] Çalışmamızda, bütün psödoanevrizmalar 3x4 cm’den büyük ve semptomatik olduğu için medikal takip edilen hasta olmadı.
İyatrojenik femoral arter psödoanevrizmalarının tedavisinde, standart cerrahi yaklaşım, USG eşliğinde trombin enjeksiyonu, Doppler USG eşliğinde kompresyon tedavisi ve endovasküler onarım gibi yöntemler uygulanmaktadır.[3,10-12] Trombin uygulaması ve endovasküler yaklaşımlar ile başarılı sonuçlar bildirilmiştir. Bu yöntemlerin uzun dönem sonuçları henüz yeterince bilinmemektedir. Çalışmaya alınan tüm hastalar standart cerrahi yöntem ile tedavi edildi. Psödoanevrizma kesesinin proksimalinden yapılan kompresyon sonrası eksplorasyon gerçekleştirildi. Psödoanevrizma kesesi geniş olan hastalarda insizyon inguinal bağa kadar uzatılarak kompresyon tedavisi uygulandı. Tüm hastalarda arteriyel ponksiyon yeri 5/0 polipropilen dikiş kullanılarak tamir edildi. Koroner arter baypas greft cerrahisi uygulanacak hastalarda, standart heparin kullanılması gerektiği için olası bir kanamayı engellemek için önce psödoanevrizma cerrahi olarak düzeltildi sonra KABG ameliyatı yapıldı. Bu hastalarda komplikasyon saptanmadı. Ana koroner arter hastalığı olmayan hastalarda önce psödoanevrizma cerrahisinin yapılması gerektiğini düşünmekteyiz.
İyatrojenik femoral arter psödoanevrizmaların cerrahi tedavisinde en sık görülen komplikasyonlar kanama ve yara yeri enfeksiyonudur. Piffaretti ve ark.,[13] iyatrojenik femoral arter psödoanevrizma cerrahisinde komplikasyon olarak kanama oranını %13 ve yara yeri enfeksiyonu gelişme oranını %6.5 olarak bildirmişlerdir. Çalışmamızda bir hasta da (%3.3) yara yeri enfeksiyonu gelişti. Negatif basınç oluşturan dren ve elastik bandaj kullanılmasının ameliyat sonrası enfeksiyon gelişimini azalttığını düşünüyoruz. Hastalarımızda ameliyat sırası aşırı kanama olmadı. Psödoanevrizmaya bağlı kanama nedeniyle acil ameliyata alınan üç hasta dışında ameliyat sonrası dönemde kimseye kan replasmanı gerekmedi. Ameliyat sırası psödoanevrizma kesesinin proksimalinden yapılan etkili kompresyonun kanama miktarını azalttığını düşünmekteyiz. Komplikasyon gelişen hastalarda yatış süresinin daha uzun olduğu bildirilmiştir.[13] Çalışmamızda da yara yeri enfeksiyonu gelişen hasta 33 gün ile en uzun hastanede kalma süresine sahip olan hasta idi. Çalışmamızda hiçbir hastada emboli, hareket kısıtlılığı ve nörolojik defisit saptanmadı.
Borioni ve ark.[14] iyatrojenik femoral arter psödoanevrizmalarının cerrahi tedavisinde %4.4 mortalite bildirmişlerdir. Çalışmamızda mortalite saptanmadı. Hastaların anestezi konsültasyonu sonrası en kısa sürede ameliyata alınması ve hastaların çoğunda koroner arter hastalığının olmaması nedeniyle mortalite saptanmadığını düşünüyoruz.
Sonuç olarak, kliniğimizde saptanan psödoanevrizma insidansı literatür verileri ile uyumludur. Arteriyel kateterizasyon sonrası psödoanevrizma gelişmesindeki en önemli nedenin yetersiz kompresyon uygulaması olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle etkili kompresyon uygulamasının, psödoanevrizma görülme olasılığını azaltacağı kanaatindeyiz.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Canbaz S. Periferik arter anevrizmaları. In: Duran E,
editör. Kalp ve damar cerrahisi. 1. Baskı. İstanbul: Çapa Tıp
Kitabevi; 2004. p.783-98.
2) Ahmad F, Turner SA, Torrie P, Gibson M. Iatrogenic femoral
artery pseudoaneurysms-a review of current methods of
diagnosis and treatment. Clin Radiol 2008;63:1310-6.
3) Ceylan M, Şahin S, Çelik L, Bilgin Ş. Arteriyel
kateterizasyondan sonra görülen iyatrojenik femoral ve brakiyal
psödoanevrizmaların renkli Doppler US eşliğinde kompresyonla
tedavisi. Turk Gogus Kalp Dama 2004;12:287-92.
4) La Perna L, Olin JW, Goines D, Childs MB, Ouriel K.
Ultrasound-guided thrombin injection for the treatment
of postcatheterization pseudoaneurysms. Circulation
2000;102:2391-5.
5) Lisowska A, Knapp M, Usowicz-Szarynska M, Kozieradzka
A, Musial WJ, Dobrzycki S. Iatrogenic femoral
pseudoaneurysms-a simple solution of inconvenient problem?
Adv Med Sci 2011;56:215-21.
6) Ates M, Sahin S, Konuralp C, Gullu U, Cimen S, Kizilay
M, et al. Evaluation of risk factors associated with femoral
pseudoaneurysms after cardiac catheterization. J Vasc Surg
2006;43:520-4.
7) Levi N, Schroeder TV. True and anastomotic femoral artery
aneurysms: is the risk of rupture and thrombosis related
to the size of the aneurysms? Eur J Vasc Endovasc Surg
1999;18:111-3.
8) Slysko R, Mondek P, Lofaj P, Sefránek V. Post-catheterization
pseudoaneurysm of the femoral artery-an unusual cause
of femoral vein thrombosis-case report and review of the literature. Rozhl Chir 2004;83:113-7. [Abstract]
9) Kırali K, Güler M, Mansuroğlu D, Ömeroğlu SN, Özen Y,
Dağlar B ve ark. Ekstremite arterlerinin psödoanevrizmaları
ve tedavisi. Turk Gogus Kalp Dama 2000;4:802-4.
10) Kouvelos GN, Papas NK, Arnaoutoglou EM, Papadopoulos
GS, Matsagkas MI. Endovascular repair of profunda femoral
artery false aneurysms using covered stents. Vascular
2011;19:51-4.
11) Sustić A, Protić A, Juranić J, Plazonić Z, Halaji A.
Ultrasound-guided thrombin injection for the treatment of
femoral artery pseudoaneurysms-report of three cases. Lijec
Vjesn 2009;131:251-3. [Abstract]
12) Akın EB, Çakır Ö, Eren Ş, Özçelik C, Eren N.
Psödoanevrizmalarda tanı ve tedavi. Turk Gogus Kalp Dama
1999;4:324-7.