Methods: Between April 2007 and July 2010, 530 patients (297 males, 233 females; mean age 57.3 years; range 18 to 86 years) who underwent AV fistula operation were retrospectively analyzed. The patients were divided into two groups including group 1 without AV fistula occlusion (n=411; mean age 57.6 years) and group 2 with AV fistula occlusion (n=119; mean age 56.0 years). Both groups were compared according to following variables: age, sex, diabetes, hypertension, coronary artery disease, cephalic vein and radial artery diameter, postoperative thrill existence on AV fistula and the rate of revision surgery.
Results: Distribution of possible risk factors within group 1 and group 2 were as follows respectively: diabetes 82 and 49 patients, hypertension 82 and 29 patients, male sex 243 and 54 patients, coronary artery disease six patients and null, small-diameter radial artery six and four patients, small-diameter cephalic vein 16 and 11 patients, revision surgery eight and five patients, palpable postoperative thrill 377 and 100 patients. We found significant differences in the factors including sex, diabetes, cephalic vein radius and postoperative thrill between the groups (p=0.008, p=0.000, p= 0.0019, p=0.0014, respectively).
Conclusion: In patients with chronic renal failure, diabetes, female gender and cephalic vein diameter of <2 mm affect the patency of AV fistula adversely, while postoperative trill and male gender affect the patency of AV fistula positively.
Bu çalışmada kliniğimizde AV fistül için uygulanan ameliyat işlemlerini ve fistül açıklığına etki eden faktörleri retrospektif olarak değerlendirmeyi amaçladık.
Cerrahi teknik
Tüm anastomozlar uç-yan olacak şekilde yapıldı.
Snuff-box, Cimino-Brescia, brakiyosefalik ve
brakiyobazilik fistüllerde iğne çapı 10 mm olan 7/0
poliprolen dikiş, bazilik ven transpozisyonu, bazilik
ven yüzeyelleştirilmesi ve politetrafluoroetilen
(PTFE) greft interpoziyonunda iğne çapı 13 mm olan
6/0 poliprolen dikiş kullanıldı. Hastalarda öncelikle
nondominant kol ve üst ekstremite distali ameliyat
için tercih edildi.
Sefalik ven ve radial arter çapları ameliyat sırasında değerlendirildi. Damar çapının <2 mm olması küçük çaplı, ≥2 mm olması normal olarak değerlendirildi.
Hastalardan ameliyat öncesi bilgilendirilmiş onam formları alındı.
İstatistiksel analiz
Verilerin analizi SPSS (SPSS Inc., Chicago Illinois,
USA) 11.5 versiyon paket program kullanılarak gerçekleştirildi.
Kantitatif değerler olan DM, HT, KAH,
revizyon gereksinimi, tril varlığı, ven çapı, arter çapı
çapraz tablolar (Crosstabs) testi ile; ölçülebilir değer
olan yaş ise nonparametrik test olan Mann-Whitney
testi ile istatistiksel olarak karşılaştırıldı. P<0.05 değeri
istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Tablo 1: Grupların demografik verileri ve risk faktörlerinin dağılımı
Atriyoventriküler fistülde oklüzyon oluşmayan grup 1 ile fistülde oklüzyon gerçekleşen grup 2’deki hastalar karşılaştırıldığında gruplar arasında cinsiyet, DM, sefalik ven çapı, ameliyat sonrası tril varlığı parametreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunurken (sırasıyla p=0.008; p=0.000; p=0.019; p=0.014); yaş, HT, KAH varlığı, radial arter çapı ve revizyon parametreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (sırasıyla p=0.319; p=0.297; p=0.185; p=0.179 ve p=0.161).
Beş yüz otuz hastaya uygulanan toplam 678 işlemin %11.6’sını snuff-box (n=79), %56.6’sını Cimino-Brescia (n=384), %24.3’ünü brakiyosefalik (n=165) fistül ameliyatları oluşturmaktaydı. Bunların mümkün olmadığı diğer %3.2’sine bazilik ven yüzeyelleştirilmesi (n=22), %0.3’üne bazilik ven transpozisyonu (n=2) ile brakiyobazilik fistül, %3.8’ine ise brakiyal arter ile bazilik ven arasında PTFE greft interpoziyonu (n=26) ile fistül oluşturuldu (Tablo 2). Oklüzyon gelişen 119 hastanın 103’ünde iki, 16’sında ise üç veya daha fazla tekrar ameliyata gerek duyuldu. Ameliyat sonrasında hastaların %90’ında ameliyat sonrası tril alındı. Kanama nedeniyle revizyona alınan 13 hastanın sekizinde kanama odağı ek dikişle kontrol altına alınırken beş hastada kanama odağı saptanmadı. Bu hastalarda ölçülen etkinleştirilmiş pıhtılaşma zamanı (ACT) değerlerinin yüksek çıkması nedeniyle ameliyat sırasında uygulanan heparin, protamin infüzyonu ile nötralize edilerek kanama kontrol altına alındı.
Arteriyovenöz fistül cerrahisi sonrası en sık görülen komplikasyon tromboz ve stenoza bağlı görülen şant oklüzyonudur. Erken dönemde görülen oklüzyonun başlıca nedenleri anastomoz tekniğine bağlı faktörler, venöz kalibrasyon ve kan akımı yetersizliği, hipotansiyon, erken kullanıma bağlı gelişen hematom nedeniyle oluşan basıdır.[11]
Zeebregts ve ark.,[12] Brescia-Cimino fistül yetersizliği gelişiminde yedi klinik değişkenin rol aldığını belirtmişlerdir. Yazarlar bu değişkenleri, radial arter ve sefalik venin yeterli kalitede (kalibrasyon ve kan akımı yönünden) olmaması, DM, kadın cinsiyet, ileri yaş, antitrombositik tedavi kontrendikasyonu olması ve hasta hemodiyalize girmeye başladıktan sonra fistülün açılması olarak sıralamışladır. Hemodiyalize girmeden önce AV fistül açılan hastalar ile diyaliz programına alındıktan sonra fistül açılan hastalar arasındaki açık kalım oranlarındaki farklılıkları diyaliz sırasındaki muhtemel hipotansif sürece bağlamışlardır.[12] Bizim çalışmamızda DM, kadın cinsiyet, küçük çaplı sefalik ven, ameliyat sonrası tril olmaması fistül açıklığını olumsuz etkileyen faktörler olarak saptandı. Yaş, HT, radial arter çapı ise fistül açıklığı üzerine etkili bulunmadı. Revizyon oranları açısından grup 1 ve grup 2 arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı.
Erken dönem fistül oklüzyonunu etkileyen diğer bir faktör olan anastomoz tekniği; arter ve venin pozisyonu ve yapısına göre dört farklı tarzda uygulanabilir. Damar çapı ve kan akımı AV fistül akımını belirleyen en önemli faktörlerdir. Küçük damarlarla (<1.5-2 mm) oluşturulan fistüller çabuk tıkanma riski taşır.[13] Bu nedenle önceleri hastalarımızda non-dominant kolda gerçekleştirilen snuff-box tipindeki ameliyatlar ilk tercihimiz olurken, son dönemlerde damar çapı <2 mm olan hastalarda ilk seçeneğimizi Cimino-Brescia tipindeki fistüller oluşturmaktadır. Diğer yandan, literatürle de uyumlu olarak, PTFE greftlerle yapılan fistüllerin açık kalma oranlarının daha düşük olması nedeniyle, biz de bu tür ameliyatları son seçenek olarak değerlendirmekteyiz.[14] Ayrıca kliniğimizde gerçekleştirilen AV fistüllerin erken dönem komplikasyonlarından korunabilmek ve yeterli venöz akım ile gelişim sağlanabilmesi için ameliyat sonrası üç ile beş haftalık dönemde fistülün kullanılmamasını öneriyoruz.
Uzun dönem içerisinde gelişen tıkanıklıkların başlıca nedenlerinden biri anastomoz alanındaki venin intimal hiperplazisidir. Ven intimasındaki fibromusküler hipertrofiye kronik süreç içerisinde arteriyel yüksek debinin yaratmış olduğu travmanın yol açtığı bildirilmiştir.[13,15] Açık kalım oranını direkt olarak etkileyen damar kalibrasyonu ve kan akımı miktarı, aynı zamanda diğer komplikasyonların gelişme riskini de önemli derecede etkilemektedir. Bu komplikasyonların başında venöz anevrizmalar ve venöz HT yer almaktadır.[16] Uç-yan anastomoz açıklığının 5 mm’nin üzerinde olmaması muhtemel arteriyel iskemi, venöz HT ve venöz anevrizma gelişimini azaltacaktır.[17]
Çalışmamızda 530 hastaya toplam 678 AV fistül ameliyatı uygulandı. Oklüzyon nedeniyle 103 hastada iki kez, 16 hastada ise üç veya daha fazla tekrar ameliyata gerek duyuldu. Hastaların %90’ında ameliyat sonrası tril alındı. Toplam 13 hastada ise kanama kontrolü amacıyla revizyon yapıldı. Erken dönem komplikasyonu olarak şant oklüzyonuna bağlı tekrar ameliyat ve kanama açısından literatüre paralel sonuçlara ulaşıldı. Klinik deneyimlerimiz arttıkça çapı 2 mm’nin altında olan damarlarda snuff-box yerine Cimino-Brescia tipi fistüller açmaya yöneldik. Nefroloji kliniği ile koordineli olarak çalışarak diyaliz programına alınması planlanan hastalara program başlamadan AV fistül oluşturmaya çalıştık. Bunun mümkün olmadığı hastalarda AV fistül ameliyatı sonrası fistülün en az üç hafta kullanılmamasını önerdik.
Sonuç olarak, KBY olan hastalarda AV fistül açıklığı üzerine olumsuz yönde etki eden faktörler olarak DM, kadın cinsiyet ve sefalik ven çapının <2 mm olması; olumlu yönde etki eden faktörler olarak ameliyat sonrası tril varlığı ve erkek cinsiyet saptandı. Klinik olarak damar çapı <2 mm olan hastalarda snuff box tipi ameliyat yerine Cimino-Brescia AV fistülün ilk seçenek olarak tercih edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Rooijens PP, Burgmans JP, Yo TI, Hop WC, de Smet AA,
van den Dorpel MA, et al. Autogenous radial-cephalic or
prosthetic brachial-antecubital forearm loop AVF in patients
with compromised vessels? A randomized, multicenter study of the patency of primary hemodialysis access. J Vasc Surg
2005;42:481-6.
2) Tezel E, Velidedeoğlu E, Haberal M. Arteriyovenöz fistüller.
In: Haberal M, editör. Transplantasyon 1994. Ankara:
Haberal Eğitim Vakfı; 1994. p. 199-204.
3) Odabaşı D, Başel H, Ekim H. Son dönem böbrek yetmezlikli
hastalarda görülen arteriyovenöz fistül anevrizmalarının
anevrizmorafi yöntemi ile cerrahi tedavisi. Turk Gogus Kalp
Dama 2011;3:371-6.
4) Brescia MJ, Cimino JE, Appel K, Hurwich BJ. Chronic
hemodialysis using venipuncture and a surgically created
arteriovenous fistula. N Engl J Med 1966;275:1089-92.
5) Manduz Ş, Katrancıoğlu N, Karahan O, Sapmaz İ, Doğan
K. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar
Cerrahisi Anabilim dalı’nda yapılan hemodiyaliz amaçlı
A-V fistül oluşturulması ameliyatlarının sonuçları C.Ü. Tıp
Fakültesi Dergisi 2008;30:28-32.
6) Hastaoğlu IO, Bilgen F. Hemodiyaliz girişi için
gerçekleştirilen basilik ven transpozisyonu: Orta dönem
sonuçlar. Turk Gogus Kalp Dama 2011;19:513-7.
7) Jenkins AM, Buist TA, Glover SD. Medium-term follow-up of
forty autogenous vein and forty polytetrafluoroethylene (Gore-
Tex) grafts for vascular access. Surgery 1980;88:667-72.
8) Madran H, Özgür B, Kürşat S, Sakarya A, Erhan Y, Aydede
H. Kronik hemodiyalizde vasküler girişimler. Turkiye
Klinikleri J Cardiovascular Surgery 2001;2:38-47.
9) Emrecan B, Saçar M, Önem G, Baltalarlı A. Ekstremiteyi
tehdit eden arteriovenöz fistül. Turk Gogus Kalp Dama
2011;3:440-2.
10) Simoni G, Bonalumi U, Civalleri D, Decian F, Bartoli FG.
End-to-end arteriovenous fistula for chronic haemodialysis:
11 years’ experience. Cardiovasc Surg 1994;2:63-6.
11) Tedoriya T, Urayama H, Katada S, Watanabe Y. A survey of
vascular access for hemodialysis. Vasc Surg 1995;29:123-7.
12) Zeebregts C, van den Dungen J, Bolt A, Franssen C,
Verhoeven E, van Schilfgaarde R. Factors predictive of
failure of Brescia-Cimino arteriovenous fistulas. Eur J Surg
2002;168:29-36.
13) Brimble KS, Rabbat CG, Schiff D, Ingram AJ. The clinical
utility of Doppler ultrasound prior to arteriovenous fistula
creation. Semin Dial 2001;14:314-7.
14) Keuter XH, De Smet AA, Kessels AG, van der Sande FM,
Welten RJ, Tordoir JH. A randomized multicenter study of
the outcome of brachial-basilic arteriovenous fistula and
prosthetic brachial-antecubital forearm loop as vascular
access for hemodialysis. J Vasc Surg 2008;47:395-401.
15) Stehbens WE, Karmody AM. Venous atherosclerosis
associated with arteriovenous fistulas for hemodialysis. Arch
Surg 1975;110:176-80.