Discussion
TOS unda etyolojik nedenler çok çeşitlidir. Kon
jenital fibromüsküler ve osseöz anomaliler sık
görülen nedenleri teşkil eder. Semptomlar
sıklıkla boyun cerrahisi/ travma sonucu veya
spontan olarak başlar. Tanı konulmadan yak-
laşık iki yıl önce semptomların varlığı dikkati
çeker. TOS da kompesyon tanısı iyi bir anem
nez ve fizik muayene ile konabilir.
Hastaların % 95 inde nörojenik tutulum
görülür. Nörojenik tutulumda bası nedeni
çoğunlukla osseöz anomalilerle ilgilidir. Ancak
bazen skalen adaleler bir demet şeklinde birinci
kostaya yönlenirken brakiyal pleksüsü penetre
edebilirler. Skalenektomi (total) yaptığımız bir
hastamızda kompresyon nedeni anterior skalen
adalesinin pleksüsü penetre etmesiydi.
Vasküler patolojiler (venöz basılanma yaklaşık
% 4 ve arteriyel kompresyona bağlı olanlar % l
oranlarında) düşük oranlarda görülür [
2]. An-
cak tedavisiz bırakılırsa uzvun hayatiyetini teh-
dit eder. Hastalarımızın dördünde vasküler
patoloji gözlenmiştir. Bu olguların birinde akut
arteriyel ebolizm ("splinter emboli") bir başka
olguda aksiller-subklaviyan ven trombozu tes
pit edilmiştir.
Tüm hastaların olası tanılar yönünden
değerlendirilmesi, gereksiz veya uygun olmay-
an cerrahi girişimlerden kaçınılması gerekir. Bu
amaçla rutin servikal grafide görülemeyen
fibröz bandların ve diğer yumuşak doku
strüktürlerinin varlığı en iyi magnetik rezonans
görüntüleme (MRI) ile anlaşılabilir [
3]. Biz üç
hastamızda fibröz bandların varlığını MRI ile
dördünü operasyon esnasında belirledik.
Her hasta öncelikle konservatif tedaviye alınır.
Hafif semptomlu hastaların çoğu bu tedaviye
cevap verir. Orta derecede veya ciddi tutulumu
olan hastalar konservatif tedaviye cevap ver
mez. Bu takdirde en effektif sonuç cerrahi
girişimle tüm toraks çıkımının dekompesyonu
ile sağlanır. Dekompresyon işlemi birinci kosta
ve diğer kemik anomalilerin, fibröz band ve an
terior skalen adalesinin divizyonu veya rezek-
siyonu ile yapılır [
1,
2,
4].
Sanders ve Urschel transaksiller (TA) yak-
laşımla birinci kostanın daha kolay ve daha ko
lay ve daha emniyetli bir şekilde çıkarı
labileceğini, girişimin kolay ve emniyetli
olduğunu vurgulamışlardır [
1,
5]. Aynı görüşü
savunan Roos ve Razzuk da bu yaklaşımın
ideal olduğunu ve başarılı sonuçların, anatomi
ve tekniğe aşina, deneyimli cerrahlarla
alınabileceğini belirtmektedirler [
1,[
4].
Buna karşın bazı otörler de supraklaviküler
girişimle brakiyal pleksüsün ekspojurunun
daha iyi sağlanabileceğini dolayısiyle primer
veya sekonder yaklaşımlarda gerek yumuşak
doku ve gerekse osseöz anomalilerinin gideril
mesinde etkili olduğunu savunmaktadırlar [
6,
7]. Literatür verilerine göre primer dekompresif
girişimlerin başarılı oranları; supraklaviküler
yaklaşımda % 80-85 (6), TA girişimde % 80-93
civarında bildirilmiştir [
1,
2]. Serimizde endi-
kasyon durumlarına göre iki cerrahi girişim de
uygulanmış, % 89.2 başarılı sonuç alınmıştır.
Yumuşak doku lezyonlarında, pekçok otör de
kompresyon için yalnızca parsiyel skalenekto
miyi tercih etmekte, sonuçlarının daha iyi ve
komplikasyonlarının birinci kosta rezeksiyonuna göre daha az olduğunu vurgulamaktadırlar
[
6,
7,
8]. Ancak Roos [
4], parsiyel skalenekto
miye giden hastaların % 19 unda rekürrens
gözlerken, birinci kosta rezeksiyonundan sonra
bu oranın % 5 olduğunu, Urschell ve Razzuk da
[
2] skalenektominin yüksek yetmezlik oran-
ları nedeniyle yalnızca üst pleksüs bası varsa
yararlı olacağını kabul etmektedirler.
TOS için yapılan tüm dekompresif girişimlerde
görülen komplikasyonlar, uzun torasik sinir
injürisi, pnömotoraks, interkostobrakial nöro
pati, arter ve vene ait hemorajilerdir. Bunlar
içinde pnömotoraks en yaygın komplikasyon
olup vaka raporlarında % 10 oranında görülür
[2]. Vakalarımızda görülen komplikasyonlar
insizyonal hematom, geçici kuvvet kaybı ve
kozaljiydi. Rekürrens oranları % 15 - 20
civarında bildirilmiştir [5,8], Nedeni yetersiz
dekompresyon veya skar dokusunun pleksüsü
basılamasıdır. Böyle hatalardan sakınmak için
preoperatif iyi bir değerlendirme yapmak gere
kir. Özellikle servikal grafide nonopak olduğu
için görülmeyen fibröz bandların ve yumuşak
doku anomalilerinin operasyon esnasında iyi
değerlendirilmesi zorunludur. Bizim olguları
mızın üçünde (% 10.7) rekürrens gelişmiş ve
birinde de (% 3.6) psödorekürrens gözlenmiştir.
Rekürrens durumunda öncelikle konservatif te-
davi düşünülür. Semptomlarda kötüleşme veya
devamlı semptomlar ikinci bir operasyon ge-
rektirir. Reoperasyonda skar nedeni ile dissek
siyon güçlükle yapılır. Bu nedenle plevral
açılma, lenfatik kaçak, Horner sendromu, larin-
geal sinir injürisi gibi komplikasyonlar sıklıkla
görülebilir. Bu sebeple ikinci operasyonun
başarısı % 70-75 düzeyindedir [5].
Reoperasyon için supraklaviküler ve TA giri-
şime bir alternatifte brakiyal pleksüs ve sinir
köklerinin daha iyi ekspojuruna imkan veren
ve nörovasküler injuri riskini azaltan yüksek
posterior torakoplasti yaklaşımıdır [1,2,9]. Bu
girişimin tek sakıncası tam bir dekompresyon
için aşırı adale dokusunun divizyonu gerektir-
mesidir. Bu nedenle bazı cerrahlar tarafından
uygun görülmemektedir [6,7].
TOSnun nörovasküler önemli komplikasyon-
larından birisi de Raynaud fenomenidir. Genel-
likle dekompresif cerrahi girişimden sonra bu
sendromda düzelme gözlenebilir. Bazan da
minör bir Raynaud fenomeninde dekompresif
girişimle birlikte yapılan periarteriyel sempa
tektomi genellikle semptomlarda iyileşmeye
neden olur [9]. Ancak ciddi semptomların
varlığında torakal sempatektomi gerekli olur.
Bu girişim için değişik yaklaşımlar önerilmek
tedir [1,2].
Günümüzde video yardımlı torakoskopik
girişimle (VATS) torakal sempatektomi daha
popülerdir [9]. Bu yolla derin lojdaki anatomik
strüktürlerin daha iyi görüntüsü temin edilebi
lir. VATS kullanımı özellikle son yıllarda
popüler bir yaklaşım şekli olmuştur.
Aksiller-subklaviyan venin trombozu toraksik
"outlet" kompresyonuna sekonderdir [1,2, 10].
Venöz tromboz konservatif tedavi ile başarıyla
tedavi edilir. Ancak medikal tedaviden sonra
rekürrens oranları % 60 gibi yüksek düzeylerde
bildirilmiştir [
10]. Bu nedenle venöz trombüsün
lizisinden sonra rekürrenslerin önlemesine
yönelik cerrahi dekompresyon yapılmalıdır.
İnfraklaviküler (anterior) yaklaşım dekompres
yon ve vene daha kolay ulaşma imkanı verdiği
için idealdir [11].
Sonuç olarak. TOS unda komplikasyonlar geliş
mişse ve tıbbi tedavi yetersiz kalıyorsa çok iyi
bir preoperatif değerlendirmeden sonra cerrahi
girişim planlanmalı, primer girişimle tam bir
dekompresyon yapılmalıdır. Tüm girişim şekil
lerindeki başarı oranlan dikkate alındığında;
üst pleksüs tutulumu dışında primer rezek
siyon tercihen TA girişimle, rekürren semptom
lar için sekonder operasyon yüksek posterior
torakoplasti inzisyonu ile yapılmalıdır.