Karşısında durulamayan zamanla birlikte yaşlanma başlar, moleküler, hücresel, doku ve organlarda fonksiyonel ve anatomik değişiklikler ortaya çıkar, bunun sonucu olarak organ ve sistemlerde fonksiyonlarda azalma ve bozulmalar kendini gösterir. Koroner arter hastalığı ve kapak hastalıkları da 75 yaş üstünde %25 oranında ölüm nedenidir ve özellikle dördüncü dekattan sonra yaşla doğru orantılı olarak artar, 80 yaş üzerinde oldukça sık rastlanmaktadır.[9-11]
1984’lü yıllarda 70 yaş için koroner anjiyografik inceleme bile kontrendikasyon teşkil ederken, yıllar içinde invaziv kardiyolojinin, cerrahi, anestezi, miyokard koruma tekniklerinin ve yeni perfüzyon sistemlerinin gelişimiyle birlikte, günümüzde kalp cerrahisi geçiren yaşlı nüfus oranı her geçen yıl artmaktadır.[11] Tanı ve tedavi merkezlerinin yaygınlaşması, kardiyoloji alanındaki teknolojik gelişmeler ile birlikte ileri yaş grubundaki hastalarda erken tanıya götürecek incelemelerin yapılabilir duruma gelmesi, bu hastaların ventrikül fonksiyonları bozulmadan cerrahi tedaviye yönlendirilebilmelerine olanak sağlamış, böylece morbidite ve mortalite oranları düşürülmüştür.[12,13]
AMELİYAT ÖNCESİ DEĞERLENDİRME
Yaşlanma ile birlikte anesteziyologlar için önemli
olan ve dikkat edilmesi gereken birçok değişik süreç
yaşanır. Genç hastalara göre, ileri yaşlardaki bu hastalarda
kalp cerrahisi sırasında ve sonrasında prognozu
etkileyecek, ameliyat öncesi değerlendirmede dikkat
edilmesi gereken pek çok faktör vardır. Yaşlanmayla
birlikte vücudun tüm sistemlerinde anatomik ve fonksiyonel
rezervlerde giderek azalma söz konusudur.
Fonksiyonel ve fiziksel kısıtlılıklar, diyabet, hipertansiyon,
kronik tıkayıcı akciğer hastalıkları, böbrek
yetmezlikleri ve dejeneratif serebral hastalıklar gibi
kronik hastalıkların eşlik etmesi, ileri yaştaki hasta
grubunda ek risk faktörü oluşturur.[14-16] İleri yaşın
ameliyat sonrası morbidite ve mortaliteyi ciddi şekilde
etkilediğini gösteren çalışmalar[17] olsa da kronolojik
yaş tek başına olumsuz bir faktör değildir.[18,19] İleri yaşlı
hastalarda yapılan bir çalışmada “American Society of Anesthesiologists (ASA)” tarafından, eşlik eden hastalık
durumunu gösteren fiziksel durum sınıflaması ile cerrahi
tipinin, mortalite için yaşa göre daha belirleyici olduğu
vurgulanmıştır.[20] Ayrıca fizyolojik yaş ve kronolojik yaş
her zaman eşdeğer seviyede seyretmez. Biyolojik yaşlanma
kişiden kişiye değişkenlik gösterir. Kalp cerrahisi
geçirecek yaşlı olgularda ameliyat öncesi değerlendirmede
önemli olan, organ ve sistemlerin mevcut kardiyak
patolojiden ve eşlik eden hastalıklardan ne düzeyde etkilendiğinin
belirlenmesi ve olgunun fonksiyonel durumunun
saptanmasıdır. Bu olgularda fonksiyonel yetersizlik
ve bağımlılık sık görülen bir durumdur. Yaşlı olguların
günlük fiziksel yaşam aktivitelerini, sosyal ve mental
aktivitelerini bağımsız olarak yapabilme seviyelerinin
tespiti fonksiyonel durumlarını belirler. Kalp cerrahisi
geçirecek yaşlı olgularda yapılan bir çalışmada, olgunun
beş metrelik bir mesafeyi altı saniyeden uzun bir sürede
yürüyebilmesinin ameliyat sonrası artan riskle ilişkili
olabileceği dikkat çekicidir.[21] Dikkatli bir fizik muayene,
detaylı bir öykü, biyokimyasal ve radyolojik testler
ile fizyolojik rezervler ve patolojik bulgular belirlenerek,
ameliyat için optimum koşulların sağlanması ve uygun
hazırlığın yapılması esastır.
Multisistemik ek riskleri bulunan yaşlı olgularda, yine mutisistemik etkileri olan kalp cerrahisi gerçek bir travmadır, bu nedenle cerrahi ve anestezi yaklaşımı açısından özellikli, özenli bir yaklaşım gerektirir. Yaşlanmayla ve eşlik eden hastalıklarla etkilenen organ ve sistemler üzerine, kardiyopulmoner bypass (KPB) uygulamasının getireceği olumsuz faktörlerin bilinmesi ve birlikte incelenmesi gerekir.
SOLUNUM SİSTEMİ
İlerleyen yaşla birlikte solunum sisteminde, fonksiyonel,
anatomik deformasyonlar ve kapasitelerinde
azalma meydana gelir. Akciğer yapısındaki kollajen ve
elastinin yapısal değişiklikleri ve kaybı nedeniyle elastik
geri çekilme kaybolur. Toraksın kemik yapısında ve
akciğerlerde esnekliğin azalması ve surfaktan yapımının
bozulması ile birlikte ekspirasyonda küçük hava yollarının
erken kapanma eğilimi mevcuttur. Rezidüel volüm
artışı, normal tidal volümde kapanma volümünün artışı
ve vital kapasitenin azalması amfizem tarzı değişikliklere
neden olur. Giderek artan alveol yüzey alanın kaybı
gaz değişimini bozar. Ventilasyon-perfüzyon uyumsuzluğu
meydana gelir ve gaz değişimi bozulur. Göğüs
duvarının kemikleşmesi, diyafragmanın düzleşmesi ve
solunum kaslarının zayıflaması ile birlikte solunum
fonksiyonlarının tümü azalır ve solunum işini artırır.
Hipoksi ve hiperkapniye solunum yanıtı azalır.[22-24]
Yaşlanma ile birlikte artan restriktif ve obstrüktif pulmoner değişikliklerle birlikte, kalp cerrahisinin göğüs duvarı ve akciğer mekanikleri üzerine olan olumsuz etkileri (sternotomi, torokotomi, internal torakal arter grefti diseksiyonu, soğuk kardiyopleji kullanımı, frenik sinir hasarı, diyafragma disfonksiyonu vb.) ve KPB uygulamasının yarattığı sistemik enflamatuvar yanıt sonucunda yaşlı olgularda akciğer fonksiyonları genç nüfusa oranla daha fazla etkilenmektedir. Kalp cerrahisi sonrasında bu olgularda uzamış mekanik ventilasyon desteğinin gerekebileceği, solunum yetersizlikleri nedeniyle mortalite ve morbidite oranlarında artış görülebileceği bildirilmiştir.[24-27] Pek çok çalışmada ameliyat sonrası bu komplikasyonlardan kaçınmak için ameliyat öncesi solunum fonksiyon testlerinin mutlaka değerlendirilmesi gerektiği ve gereğinde yoğun bronkodilatatör tedavi, solunum fizyoterapileri, solunum kas egzersizleri ve ameliyat öncesi, ameliyat sonrası ekstübasyon sonrası maske ile pozitif basınçlı ventilasyon uygulamaları ile solunum komplikasyonlarının azaltılabileceği vurgulanmıştır.[26,28-30] Ayrıca sigara içen olgularda solunum komplikasyonları oranının daha fazla olduğu ve bu nedenle elektif olgularda ameliyatın ertelenebileceği önerilmiştir.[31] Yaşlı olgularda ekstravasküler akciğer sıvısında artma söz konusudur. Özellikle sol ventrikül disfonksiyonu olan olgularda, KPB’nin akciğerler üzerine olan olumsuz etkisi ile birlikte, fazla miktarda kristaloid sıvı yükü interstisyel akciğer sıvısını artırarak akciğerlerin kompliyansının azalmasına, pulmoner dirençlerin, solunum işinin ve oksijen tüketiminin artmasına neden olarak solunum komplikasyonlarını artırabilir.[26,30] Bu nedenle ameliyat öncesi sıvı fazlalığı ve periferik ödemi olan olgularda diüretik tedavi ile yükün azaltılması gerekmektedir. Ameliyat sırasında ve sonrasında sıvı infüzyonlarının yönetimi invaziv hemodinamik monitörizasyonlar (santral venöz basınç ve gerekliyse pulmoner arter kateteri) ile yapılmalıdır. Ameliyat sonrası erken dönemde, torokotomi ve sternotomi inzisyonları, kaburga kırıkları ve toraks drenleri nedeniyle olguların ciddi ağrısı olabilir ve bu durum, hareketsizlik, derin nefes alamama, öksürememe gibi sorunlara yol açarak solunum komplikasyonlarını artırabilir, bu nedenle intravenöz, intraplevral, interkostal veya santral bloklarla yeterli analjezi sağlanmalıdır.
RENAL SİSTEM
Yaşlanma ile birlikte böbrek kütlesi, kan akımı, glomerul
sayısı ve fonksiyonlarında azalma meydana gelir.
Genç ve sorunsuz bir böbrekte glomerular filtrasyon
hızı 120 mL/dk iken, 80 yaşlarındaki bir hastada bu hız
60 mL/dk’lara kadar düşer. Bu değişikliklere eklenen
hipertansiyon ve diyabet ile birlikte böbreklerin klinik
rezervi daha fazla azalabilir. Renal disfonksiyonun farmakokinetik
sonucu, anestezik ve diğer ilaçların etki sürelerinin uzamasıdır.[24] Koroner baypas ameliyatlarından
sonra akut böbrek yetmezliği insidansı %1.4-19.5
oranında görülebilir. Böbrek fonksiyon bozukluğunun,
hastane kalış süresini uzattığı ve mortaliteyi artıran faktörlerden
biri olduğu bilinmektedir. Böbrek fonksiyonları
azalmış veya bozulmuş yaşlı olguların değerlendirilmesinde,
KPB’nin böbrekler üzerindeki patofizyolojik
etkileri göz önünde bulundurulmalıdır. Kalp cerrahisi
sonrası böbrek yetmezliğine kadar giden etkilenmenin
derecesi multifaktöryeldir. Hastaya ait faktörler; ileri
yaş, kadın cinsiyet, ameliyat öncesi renal yetmezlik, sol
ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun %40’ın altında olması,
diyabet ve acil cerrahi uygulamalardır. Ameliyata
bağlı faktörler ise; ekstrakorporeal dolaşım ile ilişkili
sistemik enflamatuvar yanıtın tetiklenmesi (tümör nekroz
faktör, interlökin 6-8 ve diğer sitokinler), pulsatil
akım kaybı, hipoperfüzyon, mikro-makroemboliler,
hemodilüsyon, KPB süresi, ameliyat öncesi veya ameliyat
sonrası intraaortik balon desteği, kapak ve kombine
cerrahiler olarak sayılabilir.[32,33] Önemli olan ameliyat
öncesi risklerin belirlenmesi ve optimize edilmesidir.
Ameliyat öncesi değerlendirmede bu olgular, hafif
kreatinin yüksekliğinden, diyaliz bağımlılığı arasında
değişen derecelerde böbrek fonksiyon bozukluklarıyla
karşımıza çıkabilirler. Diyaliz programında olan kronik
böbrek yetmezlikli hastalarda ameliyata en yakın
zamanda (16-18 saat önce) veno-venöz hemodiafiltrasyon
veya en az 24 saat önce diğer diyaliz uygulamalarının
yapılması, gerek sıvı dengesini, gerekse üre,
kreatinin ve elektrolit düzeylerini optimal düzeye getirmek
için gereklidir. Diyaliz bağımlı olmayan olgularda
prerenal azotemi mevcut ise yeterli intravasküler volüm
replasmanıyla düzeltilmeli, konjestif kalp yetmezliği
varsa tedavi edilerek yeterli kardiyak debi sağlanmalıdır.
Koroner anjiyografi için verilen radyokontrast
maddenin zararlı etkisi yeterli hidrasyon ile minimalize
edilerek, serum kreatinin seviyeleri normal değerlerine
çekilmelidir. Ameliyat öncesi nonsteroid antienflamatuvar
ajanlar, aminoglikozid antibiyotikler ve anjiyotensin
reseptör blokerleri kesilmelidir. Yapılan çalışmalarda,
böbrek yetmezliği gelişimi açısından riskli olan bu
olgularda, KPB yönetiminde, ortalama arter basıncının
65-70 mmHg aralığında tutulması, hematokrit düzeyinin
en az %21, hemoglobin düzeyinin 7 g/dL olması, kan
şekerinin 80-110 mg/dL sınırlarında tutulması ve büyük
dalgalanmalardan kaçınılması gerektiği vurgulanmıştır.
Riskli olgularda, çalışmaları devam eden natriüretik
peptid uygulamaları, fenoldopam kullanımı, erken veya
profilaktik renal replasman tedavisinin başlanmasının
faydalı olabileceği bildirilmiştir. Bu olgularda ameliyat
sırasında çoğu zaman hemofiltrasyon uygulaması da
yapılmaktadır. Antienflamatuvar ajan olarak böbrek
yetmezliğini önlemek için kullanılan N-asetilsistein’nin ise rutin kullanımı önerilmemektedir. Agresif diüretik
uygulamalarının ve yıllardır tartışılan renal doz dopamin
infüzyonunun ise artık uygulamada yeri yoktur.[33]
ENDOKRİN SİSTEM VE KAN ŞEKERİ
REGÜLASYONU
Yaşlanmayla birlikte kan şekerinin düzenlenmesinde
insülin etkinliği azalır. Bu durum da diyabet hastalığının
gelişimine neden olur. Olguların çoğunda bilinen
ve tedavi altında olan diyabet hastalığının yanı sıra tanı
konulmamış sınırda veya kontrolsüz diyabet olabilir.
Oral hipoglisemik ajan kullanılmakta ise ameliyattan
12 saat önce mutlaka kesilmeli kan şekeri takiplerine
göre insülin tedavisi düzenlenmelidir. Diyabetik veya
diyabetik olmayan hastalarda, cerrahi ve anesteziye
bağlı stres faktörleriyle birlikte KPB’nin de tetiklediği
hiperglisemi oluşur. Ameliyat sırası ve sonrası hipergliseminin,
enfeksiyon, atriyal fibrilasyon, düşük kalp
debisi, uzamış mekanik ventilasyon ve serebrovasküler
olaylarla ilişkili olduğu ve mortaliteyi artırdığı
bildirilmiştir.[34] Olgularda ameliyat öncesi kan şekeri
regülasyonun sağlanması gerektiği, ameliyat sırası ve
sonrası uygulanan çeşitli protokollerle hipergliseminin
engellenmesi ve hipoglisemiye izin verilmemesi gerektiği
bildirilmiş, şekerin fizyolojik sınırlarda tutulmasının
önemi vurgulanmıştır.[34-36]
SEREBRAL SİSTEM
İleri yaşlı olgularda ameliyat öncesi demans, depresyon,
anksiyete bozuklukları, Alzheimer hastalığı ve
kognitif fonksiyon bozuklukları sıklıkla görülebilir. Bu
patolojilerin varlığı, kalp cerrahisi sonrasında nörolojik
fonksiyon bozuklukları ve serebrovasküler hasarlanma
riskini artırmaktadır. Bu olgularda, ameliyat sonrası
deliryum, postperfüzyon sendromu, geçici nörolojik
kayıplardan kalıcı inme sorunlarına kadar değişen
geniş bir spekturumla karşılaşabiliriz. İleri yaş, mevcut
serebrovasküler hastalık, uzayan KPB ve aort klemp
süresi, aortun aterosklerozu, karotis arterlerde tıkayıcı
plak varlığı, diyabet hastalığı, serebral hipoferfüzyon ve
mikroemboliler ameliyat sonrası nörolojik komplikasyonlardan
sorumlu tutulmuştur.[7,11,37,38] Bir çalışmada
ileri yaş grubundaki olgularda kalp cerrahisi sonrası %8
oranında inme komplikasyonu bildirilmiştir.[39] Bir diğer
çalışmada, %14 oranında deliryum, konfüzyon, inme
gibi nörolojik komplikasyonlar ve bunlara bağlı olarak
da %9 oranında ölüm bildirilmiştir.[40] Ayrıca, ameliyat
öncesi değerlendirmede düşük minimental durum
değerlendirme test skorları, yüksek kreatinin seviyeleri
ve uzamış KPB süreleri olan yaşlı olgularda, ameliyat
sonrası dönemde daha yüksek oranda deliryum geliştiği
gösterilmiş ve deliryumun otuz günlük mortalite
için çok önemli bir risk faktörü olduğu belirtilmiştir.[41] Bu olgularda ameliyat öncesi, nörolojik komplikasyon
riskleri belirlenmeli, anestezi yönetimi ve en uygun
cerrahi tekniğin planlaması yapılmalı, serebral monitörizasyon
(transkraniyal dopler, serebral oksimetri, elektroensefalografi)
teknikleri kullanılmalıdır. Anestezi
yönetiminde, orta dereceli hipotermi yaklaşımı, beynin
metabolik aktivitesini yavaşlatacak ajanların kullanımı,
karotis darlıklı veya serebrovasküler hastalığı olan olgularda
ameliyat sırası yüksek perfüzyon basınçlarının
sağlanması gereklidir. Aort kanülasyonunda, aterom
plaklarının tespiti için transözofageal ekokardiyografi
(TEE) kullanımı yol göstereci olabilmesi açısından
önerilmektedir.[11]
KARDİYOVASKÜLER SİSTEM,
HEMODİNAMİK İNVAZİV
MONİTÖRİZASYON VE ANESTEZİK
AJANLAR
Yaşla ilişkili olarak kalpte, hücresel, iyonik ve biyokimyasal
düzeyde değişiklikler meydana gelir. Beta
reseptörlerin duyarlılığı, inotropik ve kronotropik yanıtlar,
kalp ve damar sisteminin elastikiyeti, parasempatik
tonus önemli düzeyde azalır. Sistolik ve diastolik
disfonksiyon görülme oranı yüksektir. Ameliyat öncesi
ve sonrası aritmi, atriyal fibrilasyon, konjestif kalp
yetmezliği görülme oranı genç nüfusa göre sıktır.[23,24]
Biyofizyolojik değişimlerle birlikte kardiyak patolojinin
getirdiği değişimlerin, kardiyak kateterizasyon bulgularının,
ekokardiyografik incelemelerin, ameliyat öncesi
dikkatli değerlendirilmesi ve kardiyak rezervin belirlenmesi
gerekir. Ameliyat sonrası inotrop ajan ve intraaortik
balon desteği gereksiniminin tespit edilmesi ve
buna uygun hazırlık yapılmasına özen gösterilmelidir.
Yaşlanmış ve ameliyat sırası kardiyoplejik solüsyonun
koruyucu etkinliğine karşı duyarsızlaşmış miyokardın
korunması bu olgularda ekstra önem taşımaktadır.
Ameliyat sonrası düşük kalp debisi sıklığı daha fazla
olan yaşlı olgularda miyokard korumasında antegrad
ve retrograd kombine kardiyopleji kullanımının, serbest
oksijen radikal tutucu amaçla glutamat, aspartat, allopurinol,
E ve C vitaminlerinin kardiyopleji içine ilavesinin
faydalı olabileceği gösterilmiştir.[42]
Kalp cerrahisi geçirecek olgularda 12 derivasyonlu elektrokardiyografi, puls oksimetre, kapnograf, saatlik diürez takibi, santral venöz basınç ve intraarteriyel kan basıncı takibi, nazofarengeal ve rektal ısı monitörizasyonu temel monitörizasyon ilkeleridir. Komplikasyonlarından dolayı pulmoner arter kateterizasyonun rutin kullanımı önerilmemektedir. Son yıllarda gelişen teknolojiyle birlikte sürekli ölçüm sağlayan noninvazif yöntem ve cihazlarla kalp dinamiklerinin sürekli takibi ve yönetimi kolaylaşmıştır. Ameliyat sırası TEE ile ventrikül dolumu ve kardiyak fonksiyonların anlık takibinin yapılması, hacim ve inotropik ajan desteği yönetimi için oldukça değerlidir. Anestezi derinliğini ve yeterliliğini gösteren bispektral indeks monitörizasyonu ile yaşlı olgularda fazla miktarda anestezik ajan kullanımının önüne geçilerek ameliyat sonrası erken ekstübasyon sağlanabilir. Ayrıca serebral perfüzyon takibi için serebral monitörizasyon mutlaka yapılmadır.
İleri yaşlı olgularda kardiyak anestezi uygulamasında dikkat edilmesi gereken en önemli konu miyokardın oksijen tüketimini artıracak hipertansiyon ve taşikardiye, koroner perfüzyonu bozacak hipotansiyona izin vermeden, dengeli, stabil bir indüksiyon ve idamenin sağlanmasıdır. Yaşlanmayla ve ek organ sistemlerinin hastalıklarıyla birlikte ilaçların farmakodinamik ve farmakokinetik özellikleri değişir. Vücut yağ oranın artmasıyla dağılım hacminin artışı ve total vücut sıvısının azalması, bolus ve hızlı uygulamalarda anestezi ajanın yüksek konsantrasyonuyla sonuçlanarak ani ve yıkıcı komplikasyonlara neden olabilir. İlerleyen yaş anestezik ajanlara duyarlılığı artırır. Hepatik ve renal disfonksiyonlar ajanların klirensinde azalmaya neden olur ve bu durum etki sürelerinin uzamasıyla sonuçlanır. Yaşlı olguların kardiyak anestezi uygulamasında benzodiazepinlerin ve opioidlerin kombinasyonun stabil bir hemodinami, güvenli bir anestezi idamesi sağladığı bilinmektedir. Önemli olan tüm anestezik ajanların yaşlı olgularda artmış olan duyarlılıktan ve yavaşlamış eliminasyon hızlarından dolayı dozlarının titre edilerek uygulanması ve kardiyak depresyona izin verilmemesidir.[23,24,43]
İleri yaşlı olgularda kalp cerrahisi yüksek risk fakat kabul edilebilir mortalite ve morbidite ile uygulanmaktadır. Kombine cerrahilerde ve kapak ameliyatlarında risk daha yüksektir.[44] Altmış beş yaş üstü olgularda KPB’nin solunum, renal ve serebrovasküler sistemler üzerine olan olumsuz etkilerine karşı, pompanın kullanılmadığı (off-pump) ve minimal invaziv cerrahi stratejileri ile daha düşük morbidite ve mortalite oranlarının sağlanabildiği bildirilmiştir.[45,46]
Sonuç olarak, kalp cerrahisi uygulanacak ileri yaşlı olgularda, ameliyat öncesi, eşlik eden hastalıkların ve riski artıran organ disfonksiyonların titizlikle değerlendirilmesi; anormal biyokimyasal testler ve azalmış fizyolojik rezervler için optimum stabil koşulların sağlanması, ameliyat sırası ve sonrası detaylı monitörizasyon tekniklerinin kullanımıyla özenli anestezik takip, en uygun cerrahi yaklaşımlarla birlikte ameliyat sonrası komplikasyonların azaltılmasında, son derece önemlidir.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) American College of Sports Medicine Position Stand.
Exercise and physical activity for older adults. Med Sci
Sports Exerc 1998;30:992-1008.
2) Soyuer F. Soyuer A. Yaşlılık ve fiziksel aktivite. İnönü
Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 2008;15:219-24.
3) Quadagno T. Theories of aging. In: Quadagno T, editor. Aging
and the life course: An introduction to social gerontology.
Chapter 3. 1st ed. Boston: Mc-Graw Hill Companies; 1999.
p. 129-39.
4) Schneider EL, Brody JA. Aging, natural death, and the
compression of morbidity: another view. N Engl J Med
1983;309:854-6.
5) Prêtre R, Turina MI. Cardiac valve surgery in the
octogenarian. Heart 2000;83:116-21.
6) Fruitman DS, MacDougall CE, Ross DB. Cardiac surgery in
octogenarians: can elderly patients benefit? Quality of life
after cardiac surgery. Ann Thorac Surg 1999;68:2129-35.
7) Zingone B, Gatti G, Rauber E, Tiziani P, Dreas L, Pappalardo
A, et al. Early and late outcomes of cardiac surgery in
octogenarians. Ann Thorac Surg 2009;87:71-8.
8) Türkiye İstatistik Kurumu. Demografik veriler.
Available from: http://www.tuik.gov.tr/Gosterge.
do?id=3712&metod=IlgiliGosterge
9) Hancock EW. Aortic stenosis, angina pectoris, and coronary
artery disease. Am Heart J 1977;93:382-93.
10) Assey ME. Heart disease in the elderly. Heart Dis Stroke
1993;2:330-4.
11) Wiedemann D, Bernhard D, Laufer G, Kocher A. The elderly
patient and cardiac surgery-a mini-review. Gerontology
2010;56:241-9.
12) Kirsch M, Guesnier L, LeBesnerais P, Hillion ML, Debauchez
M, Seguin J, et al. Cardiac operations in octogenarians:
perioperative risk factors for death and impaired autonomy.
Ann Thorac Surg 1998;66:60-7.
13) Mullany CJ, Mock MB, Brooks MM, Kelsey SF, Keller NM,
Sutton-Tyrrell K, et al. Effect of age in the Bypass Angioplasty
Revascularization Investigation (BARI) randomized trial.
Ann Thorac Surg 1999;67:396-403.
14) Demir A, Pepeşengül E, Aydınlı B, Tezcan B, Eke H,
Taşoğlu İ ve ark. Yaşlı ve ileri yaşlı hasta nüfusunda kardiyak
cerrahi ve anestezi: Retrospektif bir çalışma. Turk Gogus
Kalp Dama 2011;19:377-83.
15) Pierard LA. Cardiac surgery in octogenarians: who, when
and how? Eur Heart J 2001;22:1159-61.
16) Fruitman DS, MacDougall CE, Ross DB. Cardiac surgery in
octogenarians: can elderly patients benefit? Quality of life after cardiac surgery. Ann Thorac Surg 1999;68:2129-35.
17) Turrentine FE, Wang H, Simpson VB, Jones RS. Surgical
risk factors, morbidity, and mortality in elderly patients. J
Am Coll Surg 2006;203:865-77.
18) Dharmarajan TS, Unnikrishnan D, Dharmarajan L.
Perioperative medical management. In: Dharmarajan TS,
Norman RA, editors. Clinical geriatrics. Boca Raton (FL):
Parthenon Publishing Group; 2003. p. 115-26.
19) Dunlop WE, Rosenblood L, Lawrason L, Birdsall L, Rusnak
CH. Effects of age and severity of illness on outcome and
length of stay in geriatric surgical patients. Am J Surg
1993;165:577-80.
20) Thomas DR, Ritchie CS. Preoperative assessment of older
adults. J Am Geriatr Soc 1995;43:811-21.
21) Afilalo J, Mottillo S, Eisenberg MJ, Alexander KP, Noiseux
N, Perrault LP, et al. Addition of frailty and disability to
cardiac surgery risk scores identifies elderly patients at high
risk of mortality or major morbidity. Circ Cardiovasc Qual
Outcomes 2012;5:222-8.
22) Carpo RO, Campbell EJ. Aging of the respiratory system. In:
Fishman AP, editor. Pulmonary diseases and disorders. New
York: McGraw-Hill; 1998. p. 251-64.
23) Priebe HJ. The aged cardiovascular risk patient. Br J Anaesth
2000;85:763-78.
24) Juneja R. Anaesthesia for the elderly cardiac patient. Ann
Card Anaesth 2006;9:67-77.
25) Ghattas MA. Pulmonary dysfunction after coronary artery
bypass surgery. Cleve Clin Q 1981;48:218-20.
26) Moreno AM, Castro RR, Sorares PP, Sant\' Anna M, Cravo
SL, Nóbrega AC. Longitudinal evaluation the pulmonary
function of the pre and postoperative periods in the coronary
artery bypass graft surgery of patients treated with a
physiotherapy protocol. J Cardiothorac Surg 2011;6:62.
27) Wong DT, Cheng DC, Kustra R, Tibshirani R, Karski J,
Carroll-Munro J, et al. Risk factors of delayed extubation,
prolonged length of stay in the intensive care unit, and
mortality in patients undergoing coronary artery bypass graft
with fast-track cardiac anesthesia: a new cardiac risk score.
Anesthesiology 1999;91:936-44.
28) Herdy AH, Marcchi PL, Vila A, Tavares C, Collaço J,
Niebauer J, et al. Pre- and postoperative cardiopulmonary
rehabilitation in hospitalized patients undergoing coronary
artery bypass surgery: a randomized controlled trial. Am J
Phys Med Rehabil 2008;87:714-9.
29) Hulzebos EH, Helders PJ, Favié NJ, De Bie RA, Brutel de
la Riviere A, Van Meeteren NL. Preoperative intensive
inspiratory muscle training to prevent postoperative
pulmonary complications in high-risk patients undergoing
CABG surgery: a randomized clinical trial. JAMA
2006;296:1851-7.
30) e Silva AM, Saad R, Stirbulov R, Rivetti LA. Off-pump
versus on-pump coronary artery revascularization: effects
on pulmonary function. Interact Cardiovasc Thorac Surg
2010;11:42-5.
31) Jones R, Nyawo B, Jamieson S, Clark S. Current smoking
predicts increased operative mortality and morbidity after
cardiac surgery in the elderly. Interact Cardiovasc Thorac
Surg 2011;12:449-53.
32) Nigwekar SU, Kandula P, Hix JK, Thakar CV. Off-pump
coronary artery bypass surgery and acute kidney injury: a
meta-analysis of randomized and observational studies. Am
J Kidney Dis 2009;54:413-23.
33) Kumar AB, Suneja M. Cardiopulmonary bypass-associated
acute kidney injury. Anesthesiology 2011;114:964-70.
34) Carvalho G, Schricker T. Pro: Tight perioperative glycemic
control. J Cardiothorac Vasc Anesth 2009;23:901-5.
35) Ouattara A, Lecomte P, Le Manach Y, Landi M, Jacqueminet
S, Platonov I, et al. Poor intraoperative blood glucose control
is associated with a worsened hospital outcome after cardiac
surgery in diabetic patients. Anesthesiology 2005;103:687-94.
36) Camkıran A, Dönmez A, Ercan S, Kayhan Z. Diyabetik
hastalarda kalp cerrahisi sırasında normogliseminin sağlanması:
Klinik deneyimlerimiz. Turk Gogus Kalp Dama 2011;19:524-8.
37) Newman MF, Kirchner JL, Phillips-Bute B, Gaver V, Grocott
H, Jones RH, et al. Longitudinal assessment of neurocognitive
function after coronary-artery bypass surgery. N Engl J Med
2001;344:395-402.
38) Roach GW, Kanchuger M, Mangano CM, Newman M,
Nussmeier N, Wolman R, et al. Adverse cerebral outcomes
after coronary bypass surgery. Multicenter Study of
Perioperative Ischemia Research Group and the Ischemia
Research and Education Foundation Investigators. N Engl J
Med 1996;335:1857-63.
39) Akins CW, Daggett WM, Vlahakes GJ, Hilgenberg AD,
Torchiana DF, Madsen JC, et al. Cardiac operations in patients
80 years old and older. Ann Thorac Surg 1997;64:606-14.
40) Cane ME, Chen C, Bailey BM, Fernandez J, Laub GW,
Anderson WA, et al. CABG in octogenarians: early and late
events and actuarial survival in comparison with a matched
population. Ann Thorac Surg 1995;60:1033-7.
41) Bakker RC, Osse RJ, Tulen JH, Kappetein AP, Bogers AJ.
Preoperative and operative predictors of delirium after
cardiac surgery in elderly patients. Eur J Cardiothorac Surg
2012;41:544-9.
42) Barsacchi R, Pelosi G, Maffei S, Baroni M, Salvatore
L, Ursini F, et al. Myocardial vitamin E is consumed
during cardiopulmonary bypass: indirect evidence of free
radical generation in human ischemic heart. Int J Cardiol
1992;37:339-43.
43) Sieber FE, Pauldine R. Yaşlı olgularda anestezi. In: Miller
R, editor. Çeviri editörü: Aydın D. Bölüm Editörü: Karcı A.
Miller Anestezi 6. Basım çevirisi. İzmir: Güven Kitabevi;
2010. s. 2435-50.
44) Alexander KP, Anstrom KJ, Muhlbaier LH, Grosswald RD,
Smith PK, Jones RH, et al. Outcomes of cardiac surgery
in patients > or = 80 years: results from the National
Cardiovascular Network. J Am Coll Cardiol 2000;35:731-8.