Hasta bir ay sonra kalp ve damar cerrahisi polikliniğine başvurarak ameliyat olmak istediğini bildirdi. Kliniğimize yatışı yapılan hastanın klopidogrel tedavisi ameliyattan beş gün önce kesildi, ameliyat gününe kadar enoksaparin tedavisine devam edildi. Hastanın ameliyat öncesi yapılan incelemelerinde herhangi bir anormallik yoktu. Hasta rutin ameliyat öncesi hazırlıkları tamamlanarak ameliyata alındı. Sağ juguler kateterizasyon ile santral venöz kanülasyon yapıldı. Median sternotomi ile mediasten açıldı. Arteriyel ve unikaval iki aşamalı venöz kanülasyonu takiben kardiyopulmoner baypasa girildi. Retrograd kardiyopleji kanülü teknik nedenlerle yerleştirilemeyen hastaya miyokard koruması amacıyla antegrad ve her distal anastomozdan sonra safen venlerinden direkt olarak izotermik kan kardiyoplejisi verildi ve topikal soğutma uygulandı. Hasta 32 dereceye soğutuldu. Sırası ile Cx-safen, Dia-safen ve sol ön inen arter - sol internal mammarian arter distal anastomozları yapıldı. Sağ koroner arter distal yatağı kötü ve greft konulması uygun olmadığından baypas yapılmadı. Proksimal anastomozlar kross klemp altında yapıldı. Kross klemp alındı ve kalp spontan çalıştı. Isı ve basınçların normale dönmesi ile kardiyopulmoner baypastan çıkıldı. Venöz kanül alındı. Heparin nötralizasyonu için 1:1 oranında protamin sülfat başlandı. Aort kanülü alınma safhasında sistemik arteriyel basıncın 130/60 mmHg olması ve mediastende venöz vasıflı kan birikmesi nedeni ile heparinizasyon sonrası acilen tekrar kardiyopulmoner baypasa girildi. Yapılan eksplorasyonda sağ ventrikül apikal kısımda rüptür olduğu görüldü (Şekil 1). İki adet 4x2 cm boyutunda perikard yama hazırlandı. Hastada spontan gelişen rüptür nedeni ile perikard %0.6 gluteraldehid ile tespit edilmedi ve doğal hali ile kullanıldı. Defekt atan kalpte 4/0 prolen yuvarlak iğne (Ethicon Inc., A Johnson & Johnson Company, Somerville, NJ, USA) kullanılarak kapatıldı (Şekil 2a, b). Kanama kontrolü sonrası pompadan çıkıldı ve hasta dekanüle edildi. Katlar anatomisine uygun kapatılarak ameliyata son verildi. Hastanın ameliyat sonrası yoğun bakım ve servis takiplerinde bir sorun olmaması üzerine ameliyat sonrası yedinci gün şifa ile taburcu edildi.
Şekil 2: (a) Sağ ventrikül apikal rüptür bölgesi, (b) rüptürünün perikard yama ile tamir edilmesi.
Son yıllarda ME sonrası görülen mekanik komplikasyonlar ilerleyen teknoloji ve erken müdahalelerin etkisi ile oldukça az görülmektedir. Mortalitesi yüksek olan bu komplikasyonlara erken cerrahi müdahale gerekmektedir.[2] Akut kardiyak rüptürlerde masif hemoperikardiyum ve buna bağlı tamponad sonucu ani ölümler görülebilmektedir. Kronik olgularda ise rüptür bölgesi kendisini sınırlandırarak karşımıza psödoanevrizma oluşumu şeklinde gelmektedir. Kardiyak yetersizlik olmaması için psödoanevrizmaların cerrahi tedavisinin erken dönemde yapılması önerilmektedir.[3] Kardiyak rüptürler ME sonrası görülebildiği gibi kalp cerrahisi sırasında veya sonrasında da görülebilmektedir. Koroner perfüzyonun yeterli miktarda sağlandığı olgularda üç saate kadar uzamış vücut dışı dolaşımın miyokard metabolizması üzerinde aşırı zararlı bir etkisinin olmadığı gösterilmiştir.[4]
Asirdizer ve ark.[5] yaptıkları bir çalışmada kalp hastalığı nedeni ile ölen ve otopsi yapılan 946 hastada 10 adet serbest duvar rüptür olgusu saptamış ve bu 10 olgunun yaş ortalamasını 60 yıl (dağılım 29-91 yıl) olarak bildirmişlerdir. Yazarlar ayrıca rüptüre olguların perikardında ortalama 320 mL efüzyon saptandığını ve az miktarda olan bu sıvının tamponada neden olarak mortaliteyle sonuçlandığını bildirmişlerdir.
Køber ve ark.nın[6] yaptıkları bir çalışmada ME sonrası az miktarda perikardiyal efüzyon olması durumunda ilk aşamada duvar rüptürü ihtimalinin düşünülmesi, aksi ispatlanana kadar hastalara rüptür şüphesi ile yaklaşılması ve saatlik ekokardiyografi takiplerinin yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Morimoto ve ark.[7] 68 yaşındaki bir hastayı sundukları olgu sunumunda koroner baypas sonrası diagonal arterin beslediği bölgeden rüptür olduğunu ve tekrar ameliyat ile defektin onarıldığını bildirmişledir.
Özellikle ME sonrası yapılan koroner baypas ameliyatlarında dikkat edilmesi gereken nokta enfarkt sahasının yumuşak ve rüptüre yatkın bir bölge olduğunun akılda tutulması gerektiğidir.
Miyokard enfarktüsü geçiren hastalardaki perikardiyal efüzyonlara aksi durum ispatlanana kadar duvar rüptürü olarak yaklaşılmalı ve gereğinde acil cerrahi müdahale yapılmalıdır. Miyokard enfarktüsü sonrası duvar rüptürleri koroner baypas ameliyatı sonrası da görülebilmektedir. Bu nedenle hastalar yoğun bakımda sıkı takip edilmeli hipertansiyon kontrol altına alınmalı ve herhangi bir kanama durumunda duvar rüptürleri olasılıklar arasında düşünülerek hastalar zaman kaybedilmeden ameliyata alınarak rüptüre bölge kontrol altına alınmalıdır.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Ropers D, Achenbach S, Pfeiffer S. Left ventricular
pseudoaneurysm following myocardial infarction. Heart
2004;90:555.
2) Grisel P, Roffi M, Müller H, Keller PF. Mechanical
complications of myocardial infarction. Rev Med Suisse
2011;7:1189-92. [Abstract]
3) Kim MN, Park SM, Kim SW, Lee KN, Kim JS, Kang EJ,
et al. Progression of left ventricular pseudoaneurysm after an acute myocardial infarction. J Cardiovasc Ultrasound
2010;18:161-4.
4) Paç M. Kalp ve Damar Cerrahisi, Kalp yaralanmaları.
Editörler: Çolak N, Nazlı Y, Çakır Ö. Ankara: Güneş Tıp
Kitapevi; 2013. s. 2 ;1-17.
5) Asirdizer M, Cansunar FN, Yavuz MS, Sari H. Deaths Due
To Spontaneous Cardiac Rupture. Haydarpaşa Kardiyoloji ve
Kardiyovaskuler Cerrahi Bülteni 1995;3:108-12.