Hasta yoğun bakım ünitesinde monitörize edildikten sonra tıbbi tedavi ile stabilleştirildi. Morfin ile analjezi ve sedasyon sağlandı, beta blokerler ve sodyum nitroprussid infüzyonu ile hipertansiyon kontrol altına alındı. Bir yandan da anjiografi ve ameliyat için hazırlıklar yapıldı.
Kateterizasyonda hastaya lokal anestezi altında sağ femoral artere 7 F şit yerleştirildi, 6 ve 7 F MPA kateterleri ile koarktasyon bölgesi geçilerek önce 9 mmlik, daha sonra da 12 ve 18 mmlik valvüloplasti kateterleri ile koarktasyon anjioplasti yapıldı. Darlık bölgesinde geçişin önemli oranda arttığı gözlendi. İşlem öncesi 68 mmHg olan gradiyent işlem sonrasında 10 mmHgya indi.
Hasta anjiyografiden sonra doğrudan ameliyathaneye alındı. Femoral arteriyel kanülasyon ve sağ atrial apendiksden konulan bir adet "two-stage" venöz kanül ile kardiyopulmoner bypassa geçildi. Perikard açıldığında assandan aortanın 9-10 cm çapında olduğu ve anevrizmatik genişlemenin arkusa kadar uzandığı görüldü. Yer yer aorta duvarı içine kanamalar vardı (Resim 2). Miyokardiyal korumaya 28 º C sistemik hipotermi ve topikal hipotermi uygulaması ile başlanmış daha sonra koroner ostiumlardan verilen kristalloid kardiyopleji ile devam edilmiştir.
Aorta kros klemplendisten sonra anevrizmatik aorta anterior yüzden vertikal bir insizyon ile açıldı. Önce disseksiyon nedeniyle oluşan yalancı lümene, daha sonra gerçek lümene ulaşıldı. Aortik lümenin incelenmesinde disseksiyona neden olan intimal yırtığın aortanın sağ anterolateral bölgesinde ve annulusun 3-4 cm üzerinde bir bölgede oluştuğu görüldü. Disseksiyon aort çevresinin üçte birini kapsıyor ve distalde arkusa kadar uzanıyordu, proksimalde ise 1-2 cmden öteye geçmiyordu. Aortik annulus ve koroner ostiumlar salim idi. Aort kapağı biküspid yapıda olup annüler genişleme ve yetmezlik gösteriyordu.
Aorta kökünde disseksiyon olmaması ve koroner ostiumların salim olması nedeniyle aort kapağı ve disseke assandan aort anevrizmasının ayrı ayrı replasmanına karar verildi.
Biküspid aort kapağı rezeke edilerek yerine 25 numara Ultracor protez kapak 16 adet tek dikiş ile replase edildi.
Disseke aort anevrizma duvarının çok ince ve frajil olması nedeniyle bu bölgenin replasmanı için inklüzyon yöntemi yerine greft interpozisyon yöntemi tercih edildi. Anevrizmatik assandan aorta, aorta kökündeki 4-5 cmlik nispeten salim kısım hariç arkusa kadar rezeke edildi. Anevrizmanın proksimal ve distalinde kalan aort dokusu lümenin içine ve dışına yerleştirilen teflon striplerle sağlamlaştırılarak greft anastomozu için "cuff"lar oluşturuldu ("teflon sandwich reinforcement") (Resim 3 ve 4).
Proksimal ve distal "cuff" lara 22 mmlik bir Hemashield tubuler vasküler graft ile interpozisyon yapıldı (Resim 5). İşlem sonunda anastomoz hatlarında herhangi bir kanama veya hemodinamik sorun olmaksızın kardiyopulmoner bypassdan çıkıldı. Ameliyat sonrası dönemi sorunsuz geçen hasta 10. günde taburcu edildi.Hasta postoperatif ikinci sene içinde olup normotansif ve tamamen asemptomatiktir. İkinci ve 12. ayda yapılan anjiografilerde protez kapak veya assandan aorta grefti ile ilgili bir sorun olmadığı ve aorta koarktasyonuna yapılan balon anjioplasti ile sağlanan açıklığın halen patent olduğu görüldü.
Aorta koarktasyonu ile birlikte görülen disseke olmamış assandan aort vakalarında cerrahi yaklaşım nispeten kolaydır. Sampath ve arkadaşları [14] bu tip 3 vakada hipertansiyonu ve kalbin üzerindeki ön yüzü azaltmak amacıyla ilk aşamada koarktasyon tamiri yapmışlar, ikinci aşamada da 1 ila 5 haftalık bir aradan sonra assandan aort anevrizmasına müdahale etmişlerdir [14].
Böylece koarktasyon tedavi edilirken assandan aort anevrizmasının erken dönemde rüptür ve/veya disseksiyon tehlikesi azaltılmış ve aynı zamanda anevrizmaya yönelik ikinci aşama operasyonda arteriyel kanülasyon ve perfüzyon ile ilgili sorunu ortadan kaldırmışlardır. Disseksiyon ile seyreden vakalarda durum çok farklı ve komplikedir.
Assandan aortanın dissekan anevrizması başlı başına yüksek mortalite taşıyan bir hadisedir. Bu olay aort koarktasyonu ile birlikte görüldüğü zaman, durum daha da karmaşık ve riskli bir hal alır. Dissekan aort anevrizmasına müdahalenin zorluğu bir yana, en önemli sorun arteriyel kanülasyon ve perfüzyonda yaşanabilecek zorluktur. Anevrizmanın ve disseksiyonun derecesi acil durumlarda herzaman önceden kestirilemediğinden asendan aortanın, hatta arkusun kanülasyonu mümkün olmayabilir veya dokuların frajilitesi nedeniyle tehlikeli olabilir. Başarılı bir aortik kanülasyon ile dahi alt ekstremitelerin ve başta böbrekler olmak üzere viseral organların perfüzyonu da hesaba katılması gereken bir faktördür. Normalde hipertansif bir kardiyovasküler sistem ile koarktasyon üzerinden ve kollateraller ile perfüzyonu sağlanan viseral organların, uzun sürebilecek bir kardiyopulmoner bypass sırasında koarktasyon nedeniyle belki alt ekstremitelerde oluşacak 20-30 mmHglık bir arteriyel basıncı nasıl tolere edeceğini bilmek mümkün değildir. Aortik kanülasyonun alternatifi olarak femoral arteriyel kanülasyon da benzer sorunlar yaratır. Femoral arterden yapılacak perfüzyonun koarktasyon engeli nedeniyle üst ekstremiteleri ve özellikle serebral perfüzyonu yeterli olarak sağlıyabileceği şüphelidir.
Bu düşünce ve endişelerden hareketle nadir görülen bu vakalarda çeşitli gruplar tarafından değişik cerrahi yaklaşımlar uygulanmıştır. Westaby grubu [8] tarafından akut disseksiyon nedeniyle acilen ameliyat edilen 3 hastanın hepsi çeşitli nedenlerle kaybedilmiş, disseksiyon olmayan elektif bir vaka da alt ekstremitelerin pefüzyon yetersizliği nedeniyle parapleji gelişmiştir. Lawson ve arkadaşları [6] tıbbi tedavi ile stabil hale getirdikleri bir hastanın önce koarktasyonuna müdahale etmiş, 5 gün sonra da dissekan aort anevrizması tamiri yapmışlardır. Plunkett grubu [13] femoral arter kanülasyonu ile anevrizmaya müdahale etmiş, ancak ameliyat sonrası dönemde tedaviye dirençli kalp yetmezliği nedeniyle koarktasyona acil müdahalede bulunmuşlardır. Hovaguimian da [9] femoral arter kanülasyonu ile önce dissekan anevrizmaya, 2 ay sonra da koarktasyona müdahalede bulunmuş, ancak hasta kompozit greft ile ilgili bir komplikasyon nedeniyle kaybedilmiştir. Tesler ve arkadaşları [12] dissekan anevrizması rüptüre olan ve perikard tamponadı olan bir vakayı acilen ameliyata almışlar, hem femoral hem de aksiller arter kanülasyonu için hazırlık yapmalarına rağmen anevrizmanın assandan aorta ile sınırlı olması üzerine proksimal arkus kanülasyonunu tercih etmişlerdir. Bu ameliyattan 4 ay sonra da koarktasyon tamiri yapmışlardır. Koarktasyona bağlı dissekan aort anevrizması için yapılan en kompleks cerrahi yaklaşım Svensson tarafından [10] gerçekleştirilmiştir. Perikard tamponadı halinde ameliyata alınan hastaya serebral perfüzyonu sağlamak için distal arkus kanülasyonu, alt ekstremite perfüzyonu sağlamak için de supra çöliak abdominal aortaya bir dacron graft anastomozu yaparak operasyon süresince arteriyel hattan bir yan kol kullanarak grafte bağlantı yapmıştır. Dissekan aort anevrizmasına yönelik aort kökü rekonstrüksiyonu yapıldıktan sonra da buraya abdominal aortayı perfüze eden greftin proksimal ucu anastomoze edilmiş, böylece koarktasyon da bypass edilmiştir. Patoloji ve yaklaşım olarak bizim vakamızın hemen hemen aynısı olan bir vaka İmamura ve arkadaşları [11] tarafından yapılmıştır. Bu vakada 19 yaşında Turner sendromulu ve koarktasyon eşliğinde biküspid aort kapağı ve dissekan assandan aort anevrizması olan bir bayan hastaya önce koarktasyon anjiyoplastisi, daha sonra diseksiyona yönelik bir "Wheats" ameliyatı yapılmıştır.
Bizim vakamızda hastaya uygulanan tıbbi tedavi ile hemodinamik bir stabilite sağlandığı için diagnostik bir çalışmaya ve anjiyoplastiye cesaret edebildik. Aorta koarktasyonuna yapılan anjiyoplasti ile son yıllarda başarılı erken ve uzun süreli sonuçlar bildirilmektedir [15-17]. Başarılı olan balon anjiyoplastimiz sayesinde femoral arteriyel kanülasyon ile kardiyopulmoner bypassda yeterli bir arteriyel perfüzyon sağlanmıştır. Eğer anjiyoplasti başarılı olmasaydı veya hastanın durumu böyle bir çalışmaya izin vermeseydi, planımız hastaya femoral kanülasyon yaparak ameliyata ve kardiyopulmoner bypassa başlıyarak anevrizma ve disseksiyonun durumunu ve perfüzyonun kalitesini değerlendirmek idi. Kalp durdurulduktan sonra bypass sırasında arkus bölgesindeki basıncın sayısal değeri ve trasesi perfüzyonun yeterliliği konusunda fikir verecektir. Yetersiz perfüzyon durumunda arkusun kanülasyonu, selektif serebral perfüzyon veya derin hipotermi ve total sirkülatuar arrest alternatif yöntemler olabilir.
Vakamızda özellik arzeden bir konu da assandan aortanın replasmanı için uygulanan cerrahi yaklaşım ve tekniktir. Hastamızda aort kapağının biküspid olması ve anüler dilatasyona bağlı yetmezlik göstermesi nedeniyle replasmanı gerekmekteydi. Öte yandan koroner ostiumlar ve sinüs Valsalvaların disseksiyona dahil olmamaları nedeniyle bu yapıların korunmasına karar verdik. Bentall tipi bir ameliyatın 20 yaşında genç bir hastaya uzun vadede sorun yaratacağı düşüncesi ile aort kapağı ve disseke assandan aortanın ayrı ayrı replasmanına karar verdik.
Vakamızda anevrizmatik ve disseke aort duvarının çok frajil olması ve greft dikiş hattını taşıyamıyacağı düşüncesiyle rezeksiyon ve interpozisyon yöntemini tercih ettik. Niederhauser ve arkadaşlarının [18] 193 vakada iki yöntemi karşılaştırdıkları çalışmalarında, interpozisyon yönteminin inklüzyon yöntemine mortalite, sürvi ve psödoanevrizma oluşumu bakımından üstün olduğunu göstermişlerdir. Rezeke edilen aortanın proksimal ve distal uçlarını greft anastomozu için güçlendirmek amacıyla teflon stiplerle desteklidir. Nitekim bu tip vakalarda büyük sorun yaratan herhangi bir kanama yaşanmadı. Hasta yıllık kontoller ve gerekirse anjiyo ile koarktasyonun açıklığı yönünden izlenmektedir.