Tedavide kalp ve nörolojik tutulum gibi durumlar ve belirgin eozinofili varsa ilk tedavi yöntemi yüksek doz kortikosteroid olmalıdır (Örn. intravenöz 1 mg/kg/gün metilprednizolon tedavisi). Kortikosteroid, tedaviye yanıt vermeyen hastalarda trombosit kaynaklı büyüme faktörü PDGFRA geni mutasyonu olmayanlarda imatinib yanıtı belirsiz de olsa çalışma dahilinde denenebilir. Yaşamı tehdit eden hızla ilerleyen hastalarda eozinofil sayısını düşürmek için vinkristin tedavisi planlanmalıdır. Yaşamı tehdit eden çok ciddi durumlarda tedavide bazen çok daha yüksek doz kortikosteroid kullanılabilmektedir (10-20 mg/kg/gün). Ayrıca interferon, etoposid, klorambusil, hidroksiüre ve siklosporin de tedavide kullanılan ilaçlar arasındadır.[8,9]
Bizim hastamızda kortikosteroid ve hidroksiüre tedavisiyle eozinofil sayısı büyük ölçüde kontrol altına alındı. Hastada önce sol subklavyen vende trombüs gelişti sonra vena kava inferiorda trombüs saptandı ve en son acil polikliniğe başvurduğunda muhtemel bir trombotik komplikasyon nedeniyle hasta kaybedildi. Hipereozinofilik sendromda tromboza eğilim bilinmektedir fakat mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Aktive olmuş eozinofillerde katyonik proteinin ve majör bazik proteinin koagülasyon ve fibrinoliz mekanizmalarını etkileyerek tromboza eğilim yarattığı düşünülmektedir. Hatta bazı durumlarda hastanın semptomları olmasa bile antikoagülan tedavinin başlanmasını önerenler vardır.[9,10]
Sonuç olarak, özellikle tekrarlayan yaygın trombozlarla seyreden hastalar altta yatan sistemik hastalıklar açısından araştırılmalıdır. Bunlardan bir tanesi hipereozinofilik sendromdur. Eozinofililere yaklaşımda sistematik yaklaşım gereklidir. İkincil nedenleri dışladıktan sonra moleküler genetik çalışmaların katkısıyla hastalık sınıflandırılmalı, tirozin kinaz inhibitörlerinin (imatinib gibi) etkili olduğu hastalıklar mutlaka tanımlanmalıdır. Trombotik komplikasyonlar akılda tutularak antikoagülan tedavi geciktirilmemelidir.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Kapısız NS, Kapısız HF, Ceylan D, Yücel E. Üst ekstremite
derin ven trombozlu hastaların değerlendirilmesi. Turk
Gogus Kalp Dama 2007;15:281-5.
2) Tefferi A, Gotlib J, Pardanani A. Hypereosinophilic syndrome
and clonal eosinophilia: point-of-care diagnostic algorithm
and treatment update. Mayo Clin Proc 2010;85:158-64.
3) Cools J, DeAngelo DJ, Gotlib J, Stover EH, Legare RD, Cortes
J, et al. A tyrosine kinase created by fusion of the PDGFRA and
FIP1L1 genes as a therapeutic target of imatinib in idiopathic
hypereosinophilic syndrome. N Engl J Med 2003;348:1201-14.
4) Bain BJ, Gilliland DG, Horny HP, Vardiman JW. Myeloid
and lymphoid neoplasms with eosinophilia and abnormalities
of PDGFRA, PDGFRB or FGFR1. In: Swerdlow SH, editor.
WHO Classification of Tumours of Haematopoetic and
Lymphoid Tissues. 4th ed. Lyon: IARC; 2008. p. 68-73.
5) Bain BJ, Gilliland DG, Vardiman JW ,Horny HP. Chronic
eosinophilic leukemia, not otherwise specified. In: Swerdlow
SH, editor. WHO Classification of Tumours of Haematopoetic
and Lymphoid Tissues. 4th ed. Lyon: IARC; 2008. p. 51-3.
6) Helbig G, Wieczorkiewicz A, Dziaczkowska-Suszek J,
Majewski M, Kyrcz-Krzemien S. T-cell abnormalities are
present at high frequencies in patients with hypereosinophilic
syndrome. Haematologica 2009;94:1236-41.
7) Ackerman SJ, Bochner BS. Mechanisms of eosinophilia in
the pathogenesis of hypereosinophilic disorders. Immunol
Allergy Clin North Am 2007;27:357-75.
8) Klion AD. How I treat hypereosinophilic syndromes. Blood
2009;114:3736-41.