Protein C, karaciğerde sentezlenir. Sentezi için vitamin K’ya ihtiyaç vardır. Antikoagülan sistemde önemli rol oynayan bir plazma proteinidir. Endotel membranında trombomodülin ile trombini bağlar.[1] Hem trombin miktarını azaltır hem de oluşan trombin - trombomodülin kompleksi PC’yi aktive eder. Aktive PC, faktör V ve faktör VIII’i inaktive ederek antikoagülan etki gösterir.[1]
Ayrıca profibrinolitik olarak fibrin yıkımını hızlandırır. Herediter eksikliğinde venöz ve arteriyel trombozlar gözlenir.[1] Açıklanamayan trombozların %60’ından sorumlu tutulur.[1] Miktara ve aktivite düşüklüğüne bağlı iki tipi vardır. Genetik faktörler dışında, karaciğer hastalığı, akut solunum sıkıntısı sendromu, asparaginaz tedavisi, maligniteler, vitamin K eksikliği diğer nedenlerdendir.[1] Ayrıca ameliyat sonrası, gebelik ve oral kontraseptifler, aşırı doz heparin, varfarin sodyum kullanımı ve hiperlipidemi yanlış pozitif sonuçlar oluşturabilir.[2]
Aort kapakta trombüs; sıklıkla bakteriyel endokardit komplikasyonu, darlık, kalsifikasyonlar ve lokal travma (kardiyak cerrahi, kateterizasyon vs.) sonrası oluşabilir. Normal aort kapakta (NAK) kardiyak patoloji olmaksızın, PC eksikliğine bağlı komplikasyonsuz trombüs tespiti, oldukça nadir bildirilmiştir. Bu çalışmada, NAK’de mobil trombüs tespit edilen bir hastanın takip ve tedavi yaklaşımı sunuldu.
Klinik
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı nedeniyle 10 yıldır
tedavi gören 43 yaşındaki kadın hasta, ani başlayan
batıcı tarzda sırt ağrısı ve nefes darlığı yakınması ile
başvurdu. Hastanın sağ bacağına derin ven trombozu
nedeniyle iki yıl önce altı ay süren medikal tedavi uygulandığı,
bu dönemde herediter PC aktivite düşüklüğü
tespit edildiği kayıtlardan anlaşıldı (Tablo 1).
Tablo 1: Hasta ve aile bireylerinin koagülasyon test sonuçları
Fizik muayenesinde; tansiyon: 140/95 mmHg, Nabız: 89/dk idi. Sol bazalde ince raller, sağ bacakta iki yıldır devam eden posttromboflebitik ödem sonucu 3 cm çap artışı tespit edildi. Diğer sistemlerde özellik yoktu. Biyokimyasal parametreler normaldi. Tam kan sayımında hemoglobin: 14.9 g/dL, hematokrit: %43.2, lökosit: 11.000/mm3, trombosit: 129.000/mm3, D-dimer: 466.8 ug/L, fibrinojen: 282.22 mg/dL idi. Periferik yaymada trombositler bol kümeli olarak değerlendirildi. Elektrokardiyografisi normal ve troponin-T negatif (0.05 ng/mL) idi. Arter kan gazında; pH: 7.28 PaCO2: 39.0 mmHg, PaO2: 62.3 mmHg, SaO2: %89.3 olarak tespit edildi. Protein C aktivitesi bir çocuğu hariç ailesi ve kendisinde düşük tespit edildi (Tablo 1). Akciğer grafisinde; “bronkovaskülarizasyonda orta derece artış” izlendi. Hasta, pulmoner emboli ve derin ven trombozu ön tanısı ile yatırıldı. Kesin tanı, kontrastlı toraks BT’de aort kapağın nonkoroner sinüsü (NKS) ile ilişkili, çıkan aort boyunca uzanan ve kraniokaudal uzunluğu 70-80 mm olan hipodens dolum defekti ile konuldu (Şekil 1). Doppler ultrasonografide, sağ bacakta derin ve yüzeyel venlerde kronik tromboflebite bağlı değişiklikler tespit edildi. Transtorasik ekokardiyografide, trombüsün sol ventrikül içine girip çıktığı ve sol ventrikül içerisinde kitle imajı verdiği izlendi. Transözofageal ekokardiyografide, kitlenin aort kapak üzerinde ve NKS ile ilişkili olduğu görüldü (Şekil 2). Hasta, mobil trombüs tanısı ile acil ameliyata alındı.
Şekil 1: Bilgisayarlı tomografi anjiyografide çıkan aortta trombüs materyalinin görünümü.
Şekil 2: Ekokardiyografide nonkoroner sinüs valsalvada trombüs.
Cerrahi teknik
Standart genel anestezi teknikleri uygulandı. Median
sternotomi ile çıkan aorttan arteriyel, sağ atriyumdan venöz kanülasyon yapılarak kardiyopulmoner baypasa
geçildi. Hipotermi 32 °C’de sağlandı. Ventrikülün
dekompresyonu, sağ süperior pulmoner venden yapıldı.
Kros-klemp arkus başlangıcına konuldu. Oblik aortotomi
insizyonunu takiben, kan kardiyoplejisi koroner ostiyumlara
verilerek kardiyak arrest sağlandı. Nonkoroner
sinüse tutunmuş kraniokaudal uzunluğu 70-80 mm olan
trombüs NKS’den ve çıkan aorttan kolaylıkla ayrıldı.
(Şekil 3, 4). Aort kapak normal fonksiyon ve yapıda
idi. Apeksten sol ventrikülotomi yapılarak ventrikülde
trombüs olmadığı görüldü. Transtorasik ekokardiyografide
görülmeyen olası foramen ovale defekti için
sağ atriyotomi yapıldı ancak defekt tespit edilmedi. Aortotomi insizyonu kapatılıp normotermi sağlandı.
Kardiyopulmoner baypastan çıkıldı ve katlar anatomisine
uygun şeklide kapatıldı.
Şekil 3: Ameliyat sırasında nonkoroner sinüs valsalva ile ilişkili trombüs materyalinin görünümü.
Şekil 4: Çıkarılan trombüsün görünümü.
Takip
Ameliyat sonrası PC aktivitesi %37 ile ameliyat
öncesi değerlere benzer tespit edildi. Tümör belirteçleri
(karsinoembriyonik antijen, alfa feto-protein, beta
HCG, Ca125, Ca15-3, Ca19-9, Ca72-4, Ca50, kalsitonin)
ve otoantikor titreleri [immünoglobulin (Ig) G, Ig M
antikorları, antinükleer antikor (ANA), anti-çift sarmallı
deoksiribonükleik asit (anti-dsDNA), anti-Smith
(anti-Sm), anti-ribonükleoprotein (anti-RNP), anti-Ro
ve anti-La, complement (C)3, C4)] referans aralığında
tespit edildi. Transtorasik ekokardiyografi kontrolünde,
ventrikül ve kapak fonksiyonları normaldi. Patolojik
incelemesi “nonbakteriyel trombüs materyali” olarak
değerlendirildi. Yatış süresince düşük molekül ağırlıklı
heparin alan hastaya, takipte varfarin sodyum
(Coumadin® 5 m g) verildi. Hasta uluslararası normalleştirme
oranı (INR) 2.5-3.5 düzeyinde olacak şekilde
bir günü yoğun bakım olmak üzere toplam yedi gün
yatış sonrası taburcu edildi. Tekrarlayan emboli atakları
nedeniyle antikoagülan tedaviye ömür boyu devam edilme
kararı alındı. Ameliyat sonrası ikinci ayda emboli
odağı ve trombüs tespit edilmedi.
Protein C aktivitesi düşüklüğüne bağlı, ilk NAK trombozu olgusu 1999 yılında Jobic ve ark.[8] tarafından bildirilmiştir (Tablo 2). Toplumda 1/200.000-300.000 oranında bildirilmiştir ve kalıtsal trombozun en sık nedenidir.[1] Hastaların %90-95’inde faktör V geninde 506. sıradaki arginin ile glutaminin yer değiştirmesi sonucu oluşan tek nokta mutasyonu vardır.[2] Derin ven trombozu ve pulmoner emboli tanısı konulan 20-30 yaş arası hastaların %6-10’unda görülür.[2] Protein C eksikliğinde belirti olmadan yaşamına devam eden hastalar olduğu gibi, aynı ailede farklı klinik bulgular da tespit edilmiştir. Hastaların %75’inde trombozu uyaran; faktör VIII düzeyi artışı, sistemik lupus eritematozus, antifosfolipid antikorları, multipl miyeloma, kanserler, apendektomi, travma, uzun süreli hareketsizlik bildirilmiştir.[2] Hastamızda izole PC eksikliği vardı. Protein S ve faktör V Leiden seviyeleri ailesinde ve kendisinde normal değerlerde idi (Tablo 1).
Tablo 2: Literatürde normal aort kapak ve çıkan aort trombozu olgularının yıllara göre dağılımı
Tromboz, koagülopatinin eşlik ettiği hastalarda, endotel hasarı olmaksızın türbülan ve yavaş kan akımına bağlı oluşabilir.[1] Normal aort kapak trombozlarının çoğunlukla NKS üzerinde yerleşmesi; diyastolde akımın tersine dönerek koroner arterlere yönelirken, koroner ostiyum olmayan NKS’de, akımın yavaşlaması ve türbülan akım oluşması nedeniyledir. Bu durum, tüm kardiyak siklus boyunca devam ederken tromboz oluşumu için o bölgede endotel hücreleriyle reaksiyon oluşur.[10] İndükleyici olarak tek başına koagülopatinin olması bile trombozun oluşması için yeterli neden olabilir. Literatürde, trombüsün ventrikül içerisine girip çıktığı hastalar bildirildiği gibi sağ ve sol koroner arterlerde geçici tıkanma oluşturduğu durumlar da bildirilmiştir.[10] Normal aort kapakta mobil trombüs; serebral ve periferik emboli komplikasyonları oluşturacağından oldukça tehlikelidir. Hastamızda aort kapakta organik ve fizyolojik sorun yoktu. Trombüs bildirilen diğer makalelerde olduğu gibi NKS’den orijin alıyordu. Hastanın batıcı tarzda sırt ağrısının trombüsün koroner arterlerde yarattığı geçici tıkanmanın sonucu olduğunu düşünüyoruz. Ancak net olarak koroner tıkanma belirleyemedik.
Oral antikoagülan verilen hastalarda, tromboembolinin tekrarlama oranının %22 azaldığı bildirilmiştir.[14] Literatürde, genetik eğilimi olanlar ile olmayanlar arasında tekrarlama oranlarında netleştirilmiş bir fark henüz bildirilmemiştir. Simioni ve ark.,[15] faktör VG1691A gen mutasyonu taşıyıcılarında, tekrarlayan tromboemboli oranını anlamlı olarak yüksek bulmuşlardır. Öner ve ark.,[16] hastaların ikisinde kombine (heterozigot faktör V Leiden ve PS eksikliği) trombofilik risk faktörü olması, birinde de heterozigot protrombin (G20210A) mutasyonu ve tekrarlayan tromboemboli öyküsü nedeniyle ömür boyu antikoagülan tedavi verdiklerini ve tedavinin efektif olduğunu bildirmişlerdir. Hastamızın mobilizasyon durumu, kalıtsal risk faktörleri ve tekrarlayan tromboembolizm öyküsü değerlendirerek, ömür boyu antikoagülan tedavi verilmesi uygun görüldü.
Literatürde bildirilen aort kapak ve çıkan aort trombozu hastaları, Tablo 2’de verilmiştir. Bildirilerde hastaların %11’inde otoimmün hastalıklar, %23’ünde koagülopatiler ve %11’inde de polisitemia gibi kan hastalıkları sorumlu tutulmuştur.[5] Bildirilerde, h astaların bir kısmında teknik yetersizlik gibi nedenlerle etyoloji tespit edilemediği bildirilmiştir.
Normal aort kapağın mobil trombozunda, acil cerrahi uygulanmaktadır. Literatürde trombolitik tedavinin, olası serebral ve periferik emboli komplikasyonları nedeniyle kullanımı kısıtlıdır. Arkus ve çıkan aort trombozlarında, serebral emboli %29 olarak bildirilmiştir.[12] Endogreft ile trombüsün duvara yapıştırıldığını bildiren çalışmalar da vardır.[5] Bu yöntemlerle tromboz yok edilirken yeni trombojenik yüzey yaratılmaktadır. Çıkan aort ve aort kapakta mobil trombüs tespit edildiğinde cerrahi tedavinin doğru yöntem olduğunu düşünüyoruz. Erken müdahale aort duvarından kolayca ayrılan trombüsün komplikasyonlarını önleyebilir.
Sonuç olarak, nedeni bilinmeyen embolilerde, herediter pıhtılaşma bozukluklarına bağlı normal aort kapak ve duvarında mobil trombüs taraması ihmal edilmemesi gereken bir durumdur. Tekrarlayan tromboemboli, ömür boyu antikoagülan tedavi gerektirdiğinden, ailesinin de dahil olduğu, herediter pıhtılaşma bozukluklarının belirlenmesi önemlidir. Tedavide kardiyopulmoner baypas altında cerrahi eksizyon güvenle uygulanabilir.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Dahlbäck B. Advances in understanding pathogenic
mechanisms of thrombophilic disorders. Blood
2008;112:19-27.
2) Bertina RM, Reitsma PH, Rosendaal FR, Vandenbroucke
JP. Resistance to activated protein C and factor V Leiden
as risk factors for venous thrombosis. Thromb Haemost
1995;74:449-53.
3) Schrem S, Freedberg RS, Culliford AJ, Kronzon I.
Echocardiographic diagnosis of bland thrombus on an aortic
valve. J Am Soc Echocardiogr 1988;1:271-2.
4) Nakano H, Nakata S, Yanagitani N, Miwa H, Nishimura H,
Kobayashi O, et al. Two cases of multiple infarction due to
thrombus of the normal aortic valve. Chubu Geka.1990;26:44.
[Abstract]
5) Warner JG Jr, Rupard LL, Davis GJ, Lantz PE, Nomeir AM.
Aortic valve thrombus first seen as inferior myocardial infarction
in a patient with polycythemia. Am Heart J 1994;127:1407-11.
6) Christiaens L, Allal J, Corbi P. Thrombus in a normal sinus
of Valsalva: angiographic, multiplane transoesophageal
echocardiographic, and surgical findings. Heart
1996;76:287-8.
7) Yamaji S, Hara K, Ayabe S, Morino Y, Kigawa I, Wanibuchi
Y, et al. Native aortic valve thrombus revealed by routine
echocardiography: a case report. J Cardiol 1997;30:211-6.
[Article in Japanese]
8) Jobic Y, Provost K, Larlet JM, Mondine P, Gilard M, Boschat
J, et al. Intermittent left coronary occlusion caused by native
aortic valve thrombosis in a patient with protein S deficiency.
J Am Soc Echocardiogr 1999;12:1114-6.
9) Barandon L, Clerc P, Chauvel C, Plagnol P. Native aortic
valve thrombosis: a rare cause of acute ischemia of the lower
limb. Interact Cardiovasc Thorac Surg 2004;3:675-7.
10) Shindo S, Kubota K, Matsumoto M. Thromboembolism
from the noncoronary cusp of a patient with a normal aortic
valve and protein C deficiency. J Thorac Cardiovasc Surg
2006;131:1171-2.
11) Ryu YG, Chung CH, Choo SJ, Kim YS, Song JK. A case
of antiphospholipid syndrome presenting with a floating
thrombus in the ascending aorta. J Thorac Cardiovasc Surg
2009;137:500-2.
12) Pousios D, Velissaris T, Duggan S, Tsang G. Floating intraaortic
thrombus presenting as distal arterial embolism.
Interact Cardiovasc Thorac Surg 2009;9:532-4.
13) Madershahian N, Kuhn-Regnier F, Mime LB, Slottosch I,
Langebartels G, Sindhu D, et al. A loose cannon: free-floating
thrombus in ascending aorta. J Card Surg 2009;24:198-9.
14) Nowak-Göttl U, Junker R, Kreuz W, von Eckardstein A,
Kosch A, Nohe N, et al. Risk of recurrent venous thrombosis
in children with combined prothrombotic risk factors. Blood
2001;97:858-62.