Methods: Between August 2001 and October 2016, a total of 19 male patients (mean age 32.7±17.3 years; range, 15 to 73 years) who were admitted to our hospital with a penetrating cardiac injury were retrospectively analyzed. Clinical findings, treatment methods, and treatment outcomes of the patients were recorded.
Results: Among all patients, 16 were admitted for a stab injury and three for a gunshot injury. An emergent surgery was performed in all patients. Cardiac injuries involved the right ventricle in 13 patients, left ventricle in five patients, and right atrium in one patient. No mortality was seen in any of the patients. Revision was needed in two patients due to bleeding, while wound site infection developed in one patient and a ventricular septal defect was detected during follow-up in another patient.
Conclusion: Early transport, effective diagnosis and treatment with emergent surgery, when required, increase the survival of patients with a penetrating cardiac injury.
Kardiyak yaralanmalarda hastaların kısa sürede hastaneye nakli, erken tanı ve etkin yönetimini takiben cerrahi girişimin en kısa sürede yapılması hayat kurtarıcıdır. Bu çalışmada, hastanemize penetran kardiyak yaralanma ile başvuran 19 hasta travmanın şekli, yeri klinik özellikleri, cerrahi tedavi ve sonuçları açısından retrospektif olarak değerlendirildi.
Başvuru anında ölmüş olduğu saptanan ve cerrahi girişim uygulanamayan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Tüm hastalar için, Ivatury ve ark.[8] tarafından tanımlanan fizyolojik indeks (PI), penetran kardiyak travma indeksi (PCTI), penetran toraks travma indeksi (PTTI) ve vasküler yaralanma için organ yaralanma indeksi (PTI) kullanıldı (Tablo 1, 2). Hastalardan elde edilen penetran torasik organ yaralanma skorlarının toplamı PTTIyi oluşturmaktaydı.
Tablo 1: Penetran torasik travma indeksi
Tablo 2: Başvuru esnasındaki klinik durum ve fizyolojik
indeks
Torakoabdominal yaralanmalı hastalarda total travmanın
yaygınlığı penetran travma indeksi (PTI) ile gösterilir.
Penetran travma indeksi PTTI ve penetran abdominal
toraks indekslerin (PATI) toplamıyla açıklanır.
Organ risk faktörü ve tahmini yaralanma şiddetinin çarpımı
organ yaralanma skorunu verir. Hastaların fizyolojik
durumlarını ortaya koyan PI skorlaması Tablo 2de
verilmiştir.
Hastalar etyoloji, fizik muayene bulguları, kardiyak
tutulum, ek organ yaralanması, tedavi yöntemleri, hastanede
kalış süreleri ve sonuçları açısından değerlendirildi.
Tablo 3: Hastaların demografik özellikleri ve ameliyat öncesi klinik bulguları (n=19)
Sol internal mammarian arter yaralanması saptanan iki hastada LİMA ligatüre edildi. İki hastada yaralanmış olan diagonal arter sütüre edildi. Birer hastada sağ akciğer tamiri, vena kava superior tamiri ve sağ jugüler ven tamiri yapıldı.
Tüm hastalarda perikard yaklaşık 3 cm açıklık bırakılarak kapatıldı. Median sternotomi yapılan hastaların beşinde sol ventrikül posteriorundan pleuroperikardiyal pencere açıldı. Kardiyak yaralanmaların, yerleri, uygulanan cerrahi girişimler ve ek cerrahi işlemler Tablo 4de sunuldu.
Tablo 4: Ameliyat bulguları ve uygulanan cerrahi işlemler (n=19)
Hastalara ortalama 5±2.6 ünite eritrosit süspansiyonu kullanıldı. Ameliyat sonrası dönemde total drenaj miktarı ortalama 380±50 mL ve drenaj süresi ortalama 3.3±1.7 gün idi. Hastaların entübasyon süresi ortalama 7±3.3 saat idi. Yaklaşık 10 ünite kan ve kan ürünü kullanılan, akut akciğer hasarı ve hemodinamik instabilitesi olan iki hastada entübasyon süresi uzamıştı (ort. 20 saat). Bu hastaların ikisi de başka bir merkezden entübe durumda ve çok miktarda kan transfüzyonu yapılarak transfer edilmiş hastalar idi. Hastaların üçünde nadir bulunan kan grubu (O Rh-, A Rh- ve AB Rh+) olması ve kan temininin zorluğundan dolayı ototransfüzyon hazırlığıyla ameliyata başlandı. Diğer hastalarda ototransfüzyon ihtiyacı olmadı. Ortalama yoğun bakımda kalış süresi 3.3±1.1 gün, hastanede kalış süresi 11.6±3.7 gündü.
Ameliyat sonrası dönemde iki hastada kanama nedeniyle revizyon yapıldı, bir hastada yara yeri enfeksiyonu gelişti ve hastalar uygun antibiyoterapi ve debridman ile tedavi edildi. Bu hastaların ameliyat sonrası yoğun bakım ve klinik takibinde ilave komplikasyon gözlenmedi. Ameliyat sonrası 30 günlük ve bir yıllık takipte mortalite görülmedi. Hastaların taburculuk sonrası bir yıllık takiplerinde yapılan kontrol TTEde 18 hastada ek bir patoloji tespit edilmedi. Ancak rutin kontrole gelmeyen bir hastanın üç yıl sonraki kontrolünde VSD tespit edildi ve hasta açık kalp ameliyatına alınarak defekt tamir edildi.
Penetran kardiyak yaralanmalı hastalarda çoğunlukla hemodinami stabil değildir ve ileri tanısal testlerin yapılabilmesi için yeterli zaman yoktur. Fakat, hemodinamik açıdan stabil durumdaki hastalarda ekokardiyografiye ilaveten BT ve anjiyografi gibi ileri incelemeler yapılabilir.[11]
Transtorasik ekokardiyografinin ve subksifoidal perikardiyal pencere açılmasının tanıda faydalı olabileceği, hemoperikardiumu olan ve hemodinamisi stabil olan fakat tamponad tanısı konulamayan hastaların cerrahi müdahaleye alınmaksızın takip altında tutulabileceği, bu hastaların kan basıncının, idrar çıkışının, santral venöz basıncının, elektrokardiyografi (EKG)sinin ve hemoglobin düzeyinin sıkı takibinin yapılması gerektiği bildirilmiştir.[12] Çalışmamızdaki hastaların çoğunluğu ilk görüldüklerinde preşok/şok tablosundaydı. Ameliyat öncesinde bu hastalardan yalnızca dördüne BT birine de ilaveten koroner anjiyografi yapılırken, diğer 15 hasta TTEye ek olarak ileri incelemeler yapılamadan hızla ameliyat odasına alındı. Ameliyat öncesi TTE yapılamayan hastalarda ventrikül içi yaralanmaların ve kapak işlevlerinin değerlendirilmesi maksadıyla ameliyat esnasında TEE yapılması faydalı olabilir.[12] Bizim hastalarımızın tümünde ameliyat öncesi dönemde TTE yapıldı. Ventriküler septal defekti kapatılan bir hastaya kontrol amaçlı ameliyat sırası TEE yapıldı.
Kalp ve mediastenin eksplorasyonu için çeşitli yaklaşımlar tanımlanmıştır. Posterolateral torakotomi plevral boşluğu çok iyi ortaya koyarken, kalbe ulaşmayı zorlaştırabilir. Anterolateral torakotomi ile kalbe ve plevraya iyi bir yaklaşım mümkündür. Median sternotomi optimal kardiyak ve plevral yaklaşım sunar. Çalışmamızda kardiyak yaklaşım 11 hastada (%58) sternotomi ile sekiz hastada (%42) ise torakotomi yolu ile gerçekleştirildi. Yaklaşım yolu ne şekilde olursa olsun perikarda ulaşılır ulaşılmaz dekompresyon yapılmalı, perikard boşluğu açılarak kalp rahatlatılmalı ve eş zamanlı kanama kontrolü yapılmalıdır. Yaralanma koroner arter veya ventrikülü etkiliyor ise kanayan bölgenin üzerine digital kompresyon yapılarak, atriyumlarda ise defekt parmakla kapatılarak veya yırtık içinden ucu balonlu bir kateter sokulup balonu şişirilerek geçici olarak kanama kontrolü sağlanabilir. Bu esnada mayi replasmanı ile hemodinamik stabilite hızla sağlanarak defektin nasıl kapatılacağı planlanır.[15] Basit miyokard laserasyonları pledget destekli polipropilen dikişler ile miyokarddan tam kat geçilerek onarılabilir. Koroner damarlara yakın bölgedeki laserasyonlarda, matress sütürler damarın altındaki miyokard dokusundan, kan akımını engellemeyecek şekilde geçilmelidir. Kalbin arka yüzündeki yaralanmaların KPB altında onarımı gerekebilir. Büyük koroner arterlerin yaralanmalarında koroner baypas yapılmalıdır. Büyük miyokardiyal serbest duvar defektlerinde veya intrakardiyak yaralanmalarda (valvül hasarı, septal defekt oluşumu, vb.) onarım KPB altında yapılmalıdır.[15]
Penetran yaralanmalarda sırasıyla, en sık sağ ventrikül, sol ventrikül, sağ atriyum ve sol atriyum etkilenir.[13,14] Bizim çalışmamızdaki hastalarda %68.4 (n=13) ile en sık görülen yaralanma sağ ventrikül yaralanması iken, sol atriyum yaralanması yoktu. Kardiyak yaralanmalarda kalbin serbest duvarları en sık etkilense de kapak yapılarında, papiller kaslarda, korda tendinealarda, ventriküler/atriyal septumda ve koroner arterlerde de hasar oluşabilir.[13] Çalışmamızda diagonal arter yaralanması olan iki hastaya sütürasyon yapılırken, VSD ve LAD yaralanması ve fistülü olan bir hastaya fistül kapatılması ile birlikte koroner baypas yapıldı ve yama ile VSD kapatılması yapıldı. Geç dönem takibinde VSD tespit edilen bir hastaya da yama ile onarım yapıldı.
Homolog kan transfüzyonuna olan ihtiyacı azaltma, bulaşma riski ve transfüzyonla ilgili diğer sorunların ortadan kaldırılmasının otolog transfüzyon yoluyla mümkün olabileceği fikri birçok cerrah ve araştırmacı tarafından kabul görmektedir.[16] Ototransfüzyon cihazı kullanımı aşırı kanamalı durumlarda, nadir bulunan kan gruplu hastaların ameliyatında, acil cerrahi girişimlerde ve hipersensitivite durumlarında çok faydalıdır.[17] Ototransfüzyon sisteminin kullanımına bağlı olarak kan transfüzyonuna ihtiyacın ve transfüzyon nedenli komplikasyonların azalmasını sağlayabilir. Çalışmamızdaki üç hastada ototransfüzyon işlemi uygulandı.
Kardiyak yaralanma onarımını takiben; koagülopati, sepsis, ensefalopati, mediastinit, yara yeri enfeksiyonu, pnömoni, hematom ve postperikardiyotomi sendromu gibi ciddi ameliyat sonrası komplikasyonlar gelişebilir.[18] Koagülopati genellikle çok sayıdaki kan transfüzyonuna bağlıdır.[19] Çalışmamızda, ameliyat sonrası dönemde iki hastaya kanama nedeniyle revizyon yapıldı. Yara yeri enfeksiyonu gelişen bir hasta debridman ve uygun antibiyoterapi ile tedavi edildi. Hiçbir hastada koagülopati gelişmedi. Transfüzyon komplikasyonu olarak ortaya çıkan bir diğer durum akut akciğer hasarıdır.[20] Bizim iki hastamızda aşırı kan transfüzyonuna bağlı akut akciğer hasarı gelişti ve entübasyon süresi uzadı.
Mortalite, hastaneye ulaşana kadar geçen süre, etyoloji, etkilenen kardiyak bölge, lezyonun büyüklüğü, hastanın başvuru anındaki klinik tablosu, eşlik eden organ yaralanması, hastanenin imkânları ve ekibin deneyimine bağlı olarak değişmektedir.[10] Bütün sayısal indekslerin handikaplarına rağmen, PI, PCTI, PTTI ve PTI indeksleri penetran kardiyak yaralanmalı hastaların prognozunu belirlemede yardımcıdır. Bu indekslerdeki yüksek değerler ile morbidite ve mortalite oranları doğru orantılı olarak artmaktadır.[8] Çalışmamızdaki hastalarda hesaplanan indeks değerleri Ivatury ve ark. nın[8] çalışmasındaki sağkalan hastaların skorları ile benzerlik göstermekteydi.
Hastanemizin 30 yılı aşkın açık kalp cerrahisi deneyiminin olması, hızlı değerlendirme sonucu hastalara erken müdahale yapılması mortaliteyi azaltmış olabilir. Hasta sayımızın azlığından dolayı istatistiksel değerlendirme yapılamamıştır.
Sonuç olarak, penetran kardiyak yaralanmalarda zamanında, doğru ve hızlı müdahale hayati önem taşımaktadır. Kardiyak yaralanmadan şüphelenilen ve hemodinamik instabilite durumlarında, ileri tanısal incelemelerle zaman kaybedilmeden transtorasik ekokardiyografi inceleme ve mevcut bulgularla hastanın ameliyata alınması hayat kurtarıcı olabilir. Hemodinamisi stabil olan hastalarda olası ek patolojilerin tespiti için ileri incelemelerin yapılması düşünülebilir. Hastalarda ameliyat sırası ve sonrası fazla kan kullanımına, kanla bulaşan hastalıklara ve koagülopati gibi komplikasyonlara engel olması açısından ameliyat sırası ototransfüzyon sisteminin kullanılmasının morbidite ve mortalitenin düşürülmesi açısından önemli olduğu kanaatindeyiz.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması aşamasında
herhangi bir çıkar çakışması olmadığını beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde herhangi
bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Erzurumlu K, Türkay B, Kalyoncu A, Guney. M. Penetran
kalp yaralanmaları. Turk Gogus Kalp Dama 1994;2:270-3.
2) Sabiston DC, editor. Textbook of surgery: the biological basis of
modern surgical practice. 14th ed. Philadelphia: Saunders; 1991.
3) Sugg WL, Rea WJ, Ecker RR, Webb WR, Rose EF,
Shaw RR. Penetrating wounds of the heart. An analysis of
459 cases. J Thorac Cardiovasc Surg 1968;56:531-45.
4) Hill LL. Report of a case of successful suture of the heart.
Medical Record 1902;29:846.
5) Moore EE, Mattox KL, Feliciano DV, editors. Trauma. 2nd
ed. Norwalk: Appleton & Lange; 1991.
6) Arikan S, Yücel AF, Kocakuşak A, Dadük Y, Adaş G, Onal
MA. Retrospective analysis of the patients with penetrating
cardiac trauma. [Article in Turkish] Ulus Travma Acil
Cerrahi Derg 2003;9:124-8.
7) Lateef Wani M, Ahangar AG, Wani SN, Irshad I, Ul-Hassan
N. Penetrating cardiac injury: a review. Trauma Mon
2012;17:230-2.
8) Ivatury RR, Rohman M, Steichen FM, Gunduz Y,
Nallathambi M, Stahl WM. Penetrating cardiac injuries:
twenty-year experience. Am Surg 1987;53:310-7.
9) Akay T. Kalp ve damar yaralanmaları. TTD Toraks Cerrahisi
Bülteni 2010;1;1:75-86.
10) Kulshrestha P, Das B, Iyer KS, Sampath KA, Sharma ML,
Rao IM, et al. Cardiac injuries--a clinical and autopsy
profile. J Trauma 1990;30:203-7.
11) Meyer DM, Jessen ME, Grayburn PA. Use of echocardiography
to detect occult cardiac injury after penetrating thoracic
trauma: a prospective study. J Trauma 1995;39:902-7.
12) Andrade-Alegre R, Mon L. Subxiphoid pericardial window
in the diagnosis of penetrating cardiac trauma. Ann Thorac
Surg 1994;58:1139-41.
13) Reif J, Justice JL, Olsen WR, Prager RL. Selective monitoring
of patients with suspected blunt cardiac injury. Ann Thorac
Surg 1990;50:530-2.
14) Koçak H, Becit N, Unlü Y. A nail in the heart. Ann Thorac
Surg 2004;78:15.
15) OConnor J, Ditillo M, Scalea T. Penetrating cardiac injury.
J R Army Med Corps 2009;155:185-90.
16) Serrano FJ, Moñux G, Aroca M. Should the cell saver
autotransfusion system be routinely used in elective aortic
surgery? Ann Vasc Surg 2000;14:663-8.
17) Schaff HV, Hauer JM, Bell WR, Gardner TJ, Donahoo JS,
Gott VL, et al. Autotransfusion of shed mediastinal blood
after cardiac surgery: a prospective study. J Thorac
Cardiovasc Surg 1978;75:632-41.
18) Velmahos GC, Degiannis E, Souter I, Saadia R. Penetrating
trauma to the heart: a relatively innocent injury. Surgery
1994;115:694-7.