Hastaların 117si erkek (%65.36) olup yaş ortalaması 52.57 iken, 62si kadın olup (%34.64) yaş ortalaması 66.23 idi. En genç hasta 8 aylık bir kız çocuğu, en yaşlısı ise 92 yaşında bir erkek hasta idi. 7 hastanın yaşı 20nin altındaydı ve bunlarda APATın nedeni vasküler travma idi.
Hastalar, APAT semptomlarının başlangıcı ile cerrahi girişim uygulanan zaman arasında geçen süreye göre, ilk 12 saat içinde müracaat edenler Grup I ve 12. saatten sonra müracaat edenler Grup II olmak üzere iki gruba ayrılarak incelendiler. Bu gruplar, ekstremitenin kurtarılması, amputasyon ve mortalite açılarından ele alındılar.
Hastaların tümüne femoral, femoral + popliteal veya brankial embolektomi işlemi uygulandı. Hastalar lokal anestezi altında ameliyata alındılar. Ameliyat esnasında APAT olan tarafta femoral, popliteal veya brakial bölgeler eksplore edilerek ilgili artere ulaşıldı. 100 İ.Ü/kg heparin sistemik yolla verildi. Arteriosklerotik damar yapısı olanlarda transvers, damar duvarı iyi ve normal görünenlerde ise longitudinal bir insizyon ile arteriotomi yapıldı. Proksimal ve distale doğru, uygun diameterde Fogarty kateterleri kullanılarak embolektomi uygulandı. Embolektomi sonrası antikoagülan tedavi uygulandı. Heparin 18 İ.Ü/kg/saat dozunda perfüzör ve devamlı infüzyona başlandı. ACT (activated clotting time) değeri 200-250 sn arasında olacak şekilde doz ayarlandı. Tedavinin ortalama 5. gününde heparin 5 mg oral warfarin ile kombine edildi ve üç gün birlikte kullanıldı. Daha sonra hastalar PT (Protrombin Time) değeri, kontrol değerinin 1.5-2 katı olacak şekilde warfarin dozu ayarlanarak taburcu edildiler. Son iki yıldır oral antikoagulan dozunun ayarlanmasında INR değerini kullanmaktayız.
APATın yerleşim yeri olarak, toplam 190 tromboemboli yerleşiminin dağılımına bakıldığında; 127 olguda femoral arter (%66.84), 33 olguda brakial arter (%17.36), 8 olguda iliak arter (%4.21), 5 olguda subklavian arter + aksiller arter (%2.63), 5 olguda femoral arter + popliteal arter (%2.63), 5 olguda popliteal arter (%2.63), 4 olguda aksillo femoral sentetik greft (%2.10), 2 olguda femoro popliteal sentetik greft (%1.05), 1 olguda krossfemoral sentetik greft (%0.52) şeklinde görülmektedir (Tablo 2).
8 hastada bilateral femoral tıkanma, 2 hastada bilateral iliak tıkanma, 1 hastada bilateral brakial tıkanma olup, bu hastalarda iki taraflı cerrahi girişim yapıldığı için 179 hastada 190 tromboemboli yerleşimi ve embolektomi söz konusu olmuştur (Tablo 3).
Olguların 100ü (%52.63) erken embolektomi grubunu (Grup I), 90ı (%47.37) geç embolektomi grubunu (Grup II) meydana getirmiştir. Gruplara göre tedavi sonuçları değerlendirildiğinde, Grup Ide ekstremite korunma oranı %91.00 iken, Grup IIde bu oran %70.00 bulunmuştur. Grup I hastalar için hastane mortalitesi %4.00, Grup II için ise %15.55dir (Tablo 4).
Ek cerrahi girişim olarak, 21 hastada femoral artere safen patch plasti, 4 hastada popliteal artere safen patch plasti, 2 hastada femoro-popliteal safen bypass, 2 hastada popliteal-posteriotibial safen bypass işlemi uygulandı. Fasiotomi yapılan hastaların tümü Grup IIde yer alan hastalardı (Tablo 5).
Başlıca ölüm nedenleri konjestif kalb yetmezliği ve akut myokard infarktüsüdür (Tablo 6).
Akut periferik arteryel tıkanmaların en sık nedeni olan arteryel embolilerin büyük bir çoğunluğu kalpten kaynaklanmaktadır. Tüm serilerde vakaların %78inde embolinin orijini kalptir. Bunların %20-25i de romatizmal kalp hastalığı ve özellikle atriyal fibrilasyon ile birlikte olan mitral kapak stenozuna bağlıdır. Arteryel embolileri arteriosklerotik zeminde oluşan akut trombozlar izlemektedir (%22) [4,5,6]. Batılı kaynaklarda, son yıllarda, romatizmal kalp hastalığına bağlı kapak patolojilerinin meydana getirdiği embolik olaylarda azalma vardır [1]. Bizim çalışmamızda, APATı meydana getiren nedenler olarak; 60 olguda atrial fibrilasyon (%33.51) 14 olguda arterioskleroz (%24.58), 34 olguda mitral stenozu + atrial fibrilasyon (%18.99), 11 olguda geçirilmiş myokard infarktüsü (%6.14), 9 olguda vasküler travma (%5.02), 4 olguda mitral stenozu (%2.23), 3 olguda prostetik kalb kapağı bulunması (%1.67), 2 olguda abdominal aort anevrizması (%1.11) saptanırken, 12 olguda herhangi bir sebep bulunamadı (%6.70).
Arteryel embolizmin kardinal belirti ve bulguları 5 P formülü şeklinde tanımlanmıştır: 1-Pain, 2- Pallor, 3- Pulselessness, 4- Paresthesia 5-Paralysis (1). Arteryel embolizmin ayırıcı tanısına giren en önemli patoloji akut arteryel trombozdur. Arteryel embolizm olgularının %81inde başlangıç birdenbire olmakla beraber, yaklaşık beşte bir olguda progresif bir başlangıç söz konusudur [3]. Arteryel embolizm düşünülen olgularda genellikle saptanabilen bir emboli kaynağı ve en sık olarak atrial fibrilasyonun eşlik ettiği bir kalp hastalığı mevcuttur [1]. Arteryel embolizmde embolektomi sıklıkla başarılı ve yeterli bir girişim olmakla [1] beraber, akut arteryel trombozlarda medikal tedavi ön plana çıkmaktadır [7]. Ağırlıklı olarak akut arteryel tromboz düşündüğümüz olgularda kliniğimizde de medikal yaklaşım ön planta tutulmaktadır ve bu olgular bu raporun kapsamı dışındadır.
Akut periferik arteryel tromboembolik tıkanıklığın kesin tanısında sıklıkla kullanılan Doppler inceleme ve arteriografinin yanı sıra, son yıllarda duplex ultrasonografi, MRI (Magnetic Rezonans Imaging), intravasküler ultrasound gibi tekniklerde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştı (8,9). Duplex ultrasonografi ile %87-95 hassasiyet ve %93-94 özgüllük oranları bildirilmektedir (4,5). Olgularımızda yardımcı yöntem olarak bazı vakalarda (%6) arteriografiden faydalanılmıştır. Son 2 yıldır duplex ultrasonografiden de yararlanmaktayız.
Kliniğimizde rastlanan alt ekstremite tromboembolizminin en sık lokalizasyonu, %66.84 ile femoral arter, ikinci sıklıkta %17.36 oranı ile brakial arter ve üçüncü sıklıkta ise %4.21 ile iliak arter olmuştur. Üst ekstremite tromboembolizminin tüm olgular içinde görülme oranı çeşitli yayınlarda %16 ila %32.6 arasında bildiilmektedir (1,10,11). Serimizde bu oran %19.99 (38 olgu) olarak bulunmuştur. Emboli lokalizasyonu ile mortalite arasındayakın ilişkiden bahsedilmektedir. Panetta ve arkadaşlarının çalışmasında femoral arter tromboembolizmi için ortalama %9, iliak arter tromboembolizmi için %19, aortanın tromboembolik tıkanması için %23 ve karotis arter tromboembolizmi için %50 oranında mortaliteden bahsedilmektedir [12].
Akut arteryel tromboembolik tıkanıklığı olan bir hastanın tedavisinde, birincil amacın hastanın yaşamasını sağlamak, ikincil amacın ise ekstremitenin hayatiyetini sağlamak olduğu vurgulanmaktadır [5]. Arteryel emboli tanısı konulan olgularda, konservatif tedavilerle ön plana alınmaksızın, arteryel embolektomi seçkin tedavi yöntemidir [1,3]. Perkütan aspirasyon tromboembolektomi (PAT) yöntemi, hadisenin femoral bifurkasyonunun altında olduğu olgularda alternatif bir girişim olarak bildirilmiştir [13,14]. Semptomların başlangıcını takiben 8-12 saat içinde müdahale, erken arteryel embolektomi olarak tanımlanır ve bu süre başarı için optimal süre olarak ifade edilir [3]. Bununla birlikte ekstremitede canlı dokuların varlığı söz konusu ise daha ileri saatlerde de embolektomi işlemi başarı ile yapılabilir. Geç arteryel embolektomilerin başarısını etkileyen 4 faktör vardır:
1- Nispeten hasarsız arteryel intima, 2- Emboli ve sekonder trombusun intimaya yapışık olmaması, 3- Embolizasyon öncesi distal arteryel ağacın patent olması, 4- Antikoagülanlarla ön tedavi uygulanması [1,15]. Geç arteryel embolektominin kontrendike olduğu durum ekstremitede açık gangrenin bulunmasıdır [15]. Blaisdell ve arkadaşları tarafından tek başına yükek doz heparin tedavisi önerilmiştir (20.000 ünite bolus başlangıç dozu ve takiben saatte 2.000-4.000 ünite sürekli perfüzyon) [16]. Onun görüşüne göre, embolektomi sadece, iskemi süresi 8 saatten kısa ve düşük riskli hastalarda uygulanmalıdır. Bu uygulama ile, %7.5 mortalite ve %67 ekstremite korunma oranı bildirmişlerdir [17]. Son yıllarda kullanıma giren fibrinolitik tedavi; özellikle kronik zeminde akut alevlenmesi olan ve ekstremite viabilitesinin korunduğu selektif olgularda tercih edilmektedir. Bu amaçla kullanılan ürokinaz, streptokinaz ve r-tPA gibi fibrinolitik ajanlar ile Fogarty kateterinin ulaşamadığı ufak dallardaki pıhtılar dahi eritilebilmektedir [1,18,19]. Serimizdeki tüm APAT olgularına embolektomi uygulanmıştır. Trombolitik tedavi uygulanan hasta grubu bu çalışmanın dışında tutulmuştur.
Hight ve arkadaşlarının 1954-1974 yılları arasında 11ayrı seriyi inceledikleri çalışmalarında, amputasyon oranları %4-48 ve mortalite oranları ise %14-50 olarak bildirilmiştir [20]. Taviloğlu ve arkadaşlarının çalışmasında, ilk 12 saat içinde yapılan müdahalelerde amputasyon oranı %2.1, mortalite ise %12.5 olarak bildirilmekte iken, bu oranlar 12. saatten sonra müdahale edilen hastalarda %39.2 ve %37.7 olarak bulunmuştur [21]. Serimizde bu oranlar, ilk 12 saat içinde müdahale edilen hastalarda %9.99 amputasyon ve %4.00 mortalite şeklinde iken, 12. saatten sonra müdahale edilen olgularda %30.00 oranında amputasyon ve %15.55 mortalite tarzında kaydedilmiştir. 12. saatten sonra mortalite oranının yaklaşık üç buçuk katına çıktığı görülmektedir. Üst ekstremitedeki APAT olgularında bu oranlar sırasıyla Gup Ide %89.47, Grup IIde %69.73 şeklindedir. Sonuç olarak, akut arteryel embolilerin erken tanı ve tedavisi, morbidite ve mortalite üzerinde önemli rol oynamaktadır. Ayrıca tromboembolik olayın kaynağının belirlenmesi ve yinelenmesinin önlenebilmesi açısından, hastalara mutlaka acil ve abdominal ultrasonografi yaptırılmalı ve tesbit edilen patolojilere yönelik tedavi planlanmalıdır.
1) Brewster DC, Chin AK, Fogarty TJ. Arterial thromboem-
bolism. in: Rutherford RB; Vascular Surgery. Philadelphia,
W. B. Saunders Company, Third Edition, 1989, 546-64.
2) Mosny E, Dumont J: Embolie fenıorale au cours d' un
restrecissement mitral pür. Arteriolomie. Guerison.
BullAcad Med (Paris), 1911; 66:358- 61.
3) Haimovici H: Arterial embolism of the extremities and
technique of embolectomy. in: Haimovici H, Ascer E,
Hollier LH, eds.; Vascular Surgery. CambridgeJVIasachusetts
Blackwell Science, Fourth editiori, 1996; 423- 44.
4) Polak J, Karmel, M I, Meyerovitz, M F: Accuracy of color
Doppler flow mapping for evaluation of the severity of
femoropopliteal arterial disease: a prospective study. J Vasc
Interv Radiol 1991; 2 (4): 471- 9.
5) Ranke C, Cruetzing A, Alexander K: Duplex scaıming of
the perpherial arteries: correlation of the peak velocity ratio
with angiographic diameter reduction. Ultrasound Med Biol
1992;18(5):433-40.
6) Largiader J, Schneider E: Therapie deş akuten peripheren
Arterienverschlusses. Herz 1991; 16 (6):456- 62.
<7> Brewster DC: Acute peripheral arterial occlusion. Cardiol
Clinl991;9(3):149-51.
8) Amendt K, Schomig A, Wilhelm C, et al: Intravascular
ultrasound (İVUS) in patients with peripheral arterial
occlusive disease (PAOD), Vasa 1992; 21 (1):27- 38,
9) Yücel E K, Dumoulin C l, Waltman A C: MR angiography
of lower extremity arterial disease:preliminary experience.
J Magn Reson Imag 1992; 2 (3):303- 9.
10) Baird RJ, Lajos TZ: Emboli to the arm. Ann Surg 1964;
160: 905- 8.
11) Champion HR, Gill W: Arterial embolus to the upper limb.
Br J Surg 1973; 60:505-9.
12) Panetta T, Thomson JE, Talkington CM, Garrett W, Smith
BL: Arterial embolectomy: a 3- year experience with 400
cases . SurgClinNort Am 1986; 66:339- 53.
13) Greenfield LJ, Kimmell GO, Mc Curdy WC III:
Transvenous removal of pulmonary emboli by vaccuum- cup
catheter technic. J Surg Res 1969; 9:347- 9.
14) Turnipseed WD, Starck EE, Mc Dermott JC, et al:
Percutaneus aspiration thromboembolectomy (PAT): An
alternative to surgical baloon techniques for clot retrieval.
Vasc Surg 1986; 3: 437-41.
15) Haimovici H: Late arterial embolectomy. Surgery 1959; 46:
775- 9.
16) Blaisdell FW, Steele M, Ailen RE: Management of acute
lower extremity arterial ischemia due to embolism and
thrombosis.Surgery 1978; 84:822- 5.
17) Tawes RL Jr, Harris EJ, Brown WH, et al: Arterial throm-
boembolism: A 20- year perspective. Arch Surg 1985;120:
595-601.
18) PorterJM, Taylor LM Jr: Current staras of thrombolytic
therapy. J Vasc Surg 1985; 2:239- 43.
19) Taylor LM Jr, Porter JM, Baur GM, et al: Intraarterial strep-
tokinase infusion for acute popliteal and tibial artery
occlusion, Am J Surg 1984; 147:583- 7.