Cerahi Teknik
Genel anestezi altında göbeküstü-altı median insizyonla batına girildi. Her iki anevrizmatik kese suprarenal ve sol iliak bölgelerde eksplore edildi. Suprarenal bölgedeki anevrizmanın proksimaline hiatus seviyesinden klemp kondu. Anevrizma distaline de klemp konarak kese açıldı. Aortada yaklaşık 1.5-2 cm boyutlarındaki zımba deliği şeklindeki defekt bulunarak dacron greftle kapatıldı. Etraf dokuda aşırı miktarda sızıntı şeklindeki kanamalara sıcak kompres konarak iliak bölgeye geçildi. Sol iliak bölgedeki psödo anevrizma da benzer şekilde proksimal ve distaline klemp konarak açıldı. Buradaki rüptürün küçük olması nedeniyle primer sütürle kapatıldı (Şekil 4).
Onarımdan sonra kross klempler alındı. Renal seviyedeki sızıntıların durduğu görüldü. Kanama kontrolünden sonra katlar anatomisine uygun kapatılarak yoğun bakıma alındı. Post op 2. gün servise verilen hasta 7. gün taburcu edildi. Tedavisi düzenlenerek (Coraspin 300 mg tb 1x1, Diltizem 30 mg tb 3x1, Famodin 40 mg tb 1x1), Behçet hastalığı yönünden takip edilmek üzere bir üniversite hastanesine sevk edildi. Post op 1. yılında telefonla bağlantı kurulan hastanın iyi olduğu tespit edildi. Hasta özel nedenlerden dolayı kontrol tomografisi çektirmeye gelemedi.
Behçet hastalarında saptanan anevrizmaların onarımında farklı cerrahi yaklaşımlar söz konusudur. Bazı yazarlar anevrizma uzağındaki sağlıklı arterlerle yapılan bypassı ya da ekstraanatomik bypass yapılmasını önermektedir [6]. Ancak bu hastalarda sağlam arter segmentini belirlemek güçtür. Başka bir çalışmada ise basit anevrizmektomi ve arteryel defektin direkt sütür ya da yama ile kapatılması önerilmekte, bu tekniğin Behçet hastalarındaki psödo ve sakküler anevrizmalarında uygulanabilir olduğu belirtilmektedir [2].
Behçet hastalığında vasküler bulgular hastaların dörtte birinde ve daha çok venöz tutulum şeklindedir [5,7]. Büyük arter tutulumu ise sık değildir. Yaklaşık hastaların %0.5 ± 2.2sinde görülür [7,8]. Sakküler ve daha az olmak üzere fusiform anevrizmaya sebep olan aortik duvarın zayıflaması rüptüre ve ölümcül kanamalara sebep olabilir [9]. Behçet hastalığında anevrizma oluşumu bazen arteryel ponksiyon sonrasında da görülebilmektedir. Bu hastanın abdominal aortadaki anevrizması dacron greftle onarılmış, sol iliak arterdeki lezyonu ise direkt sütür ile kapatılmıştır.
Vasküler-Behçet hastalarının özellikle anastomoz yerlerinde ya da başka bir bölgede gelişebilecek anevrizmalar açısından uzun süreli ve yakından izlenmesi gerektiği görüşündeyiz.
1) Oktay A, Oto A, Dündar S, Arıoğul S, Sözen T, Sandıkçı T,
Biberoğlu K. 190 Behçet hastalığı olgusunun retrospektif
olarak incelenmesi. Uluslararası Behçet Sempozyumu.
19-23 Ağustos 1991; Toronto-Kanada
2) Matsumoto T, Uekusa T, Fukuda Y. Vasculo-Behçet's
Disease: A pathologic study of eight cases. Hum Pathol
1991; 22: 45-51
3) Freyrie A, Paragona O, Cenacchi G, Pasquinelli G. Guiducci
G, Faggioli GL. True and false aneurysms in Behçet's disease:
Case report with ultrastructural observations. J Vasc Surg
1993; 17:762-7
4) Yamana K, Kosuga K, Kinoshita H, Uraguchi K, Kinoshita
K, Hirata Y, Akashi H, Nakayama T, Ohishi K.
Vasculo-Behçet's disease: Immunological study of the
aneurysm formation J Cardiovasc Surg 1988; 29:751-5
5) Müftüoğlu AU, Yurdakul S, Yazini H, et al. Vascular
involvement in Behçet's disease: A review of 129 cases, in
Lehner T, Barnes CG (eds): Recent Advences in Behçet's
Disease. London, UK, Royal Society of Medicine Services
Limited, 1986; pp 255-60
6) Sherif A, Stewart P, Mendes D. The repetetive vascular
catastrophes of Behçet's disease: A case report with review
of the literature. Ann Vasc Surg 1992; 6:85-9
7) Hamza M. Large artery involvement in Behçet's Disease.
J Rheumatol 1987; 14:554-9