Psödoanevrizmaların cerrahi tedavisinde 12 hastada primer tamir (lateral arteriografi), 6 hastada revers otojen ven grefti interpozisyonu, 5 hastada sentetik greft interpozisyonu uygulanırken, 2 hastada da psödoanevrizmaya yol açan küçük çaplı arterin ligasyonu gerçekleştirildi. Erken postoperatif dönemde irreversibl distal dolaşım bozukluğu nedeniyle 2 vakada (birinde diz üstü, diğerinde diz altı) amputasyon yapılması gerekti. Amputasyon yapılan vakalar, psödoanevrizmaya yönelik cerrahi girişim olarak sentetik greft interpozisyonu yapılmış hastalardı. Postoperatif dönemde 2 vaka exitus oldu. Bu vakalardan biri sentetik greft interpozisyonu yapılmış bir hasta, diğeri ise revers otojen ven grefti interpozisyonu yapılmış bir hasta idi. Ölüm nedenleri her iki vakada da operasyon sahasında postoperatif masif süpüratif infeksiyon gelişimi bunu izleyen böbrek yetersizliği ve multipl sistem bozuklukları idi.
Travma öyküsü bulunan ve fizik muayenede pulsatil bir kitle saptanan hastada psödoanevrizma olabileceği düşünülmelidir[1,2]. Özellikle penetran travma ile kitlenin femoral, popliteal, fibial, brakial ve radial arter sahalarını tuttuğu durumlarda bu ihtimal çok daha yüksektir. Kitle, zamanla büyüme eğilimindedir. Birlikte A-V fistül veya arteriosklerotik tıkayıcı hastalık yoksa, distal iskemi nadiren görülür. Ayrıca, embolizasyon ihtimali de azdır[1,5]. Fizik muayenede, majör bir arterin trasesi üzerinde pulsatil bir kitle hissedilir. Distal nabızlar sıklıkla alınabilir. Kitle üzerinde sistolik bir üfürüm duyulur[1]. Klinik belirtiler olarak hastalarımızın tümünde, palpe edilebilir pulsatil kitle, kitle üzerinde dinlemekle sistolik üfürüm, 20 hastada kitle üzerine basmakla ağrı, hassasiyet, 8 hastada ekstremitede klodikasyo tarzında ağrı ve çabuk yorulma, 4 hastada ilgili ekstremitede venöz oklüzyon belirtileri mevcuttu. Tüm hastalarda, teşhis, geçirilmiş vasküler cerrahi girişim veya travma öyküsü bulunması ve fizik muayene ile konuldu. 4 hastada ek olarak ultrasonografik inceleme yapıldı. 2 hastada ise arteriografi uygulandı. Psödoanevrizmaların tanısında ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografinin rolü ve önemi giderek artmaktadır. Özellikle intrakranyal,intratorasik ve intra-abdominal anevrizmaların tanısında değer kazanırlar[1].
Psödoanevrizmaların cerrahi tedavisinde önceleri arteryel ligasyon veya endoanevrizmorafi başlıca yöntemlerdi. Bazı istisnai durumlar hariç, psödoanevrizmalar, akut veya kronik olsunlar, tanı konulduktan sonra en kısa sürede direkt cerrahi yaklaşımla tedavi edilmelidir[1,2,3,5]. Erken operasyon ile rüptür riski, tromboz, çevre organ ve dokulara bası etkisi gibi tehlikeler önlenebilir[1,5]. Preferik arteryel psödoanevrizmalara cerrahi yaklaşım, gerek travmatik gerekse anastomotik psödoanevrizmalar olsun, benzer şekildedir. Uygulanacak tekniğin seçimi anevrizmanın büyüklüğüne ve lokalizasyonuna bağlıdır[1]. Nisbeten kritik öneme haiz olmayan ulnar, radiyal, tibial veya peroneal arter gibi arterlerde yer alan psödoanevrizmalar basitçe arterin ligasyonu ile tedavi edilebirler[1,3,5]. Büyük arterlerde ise, arterin anevrizmanın proksimal ve distalinde kalan bölümleri disseke edilerek kontrol altına alındıktan sonra sistemik heparin uygulanıp anevrizma kesesi açılır. Anevrizmaya yol açan lezyon tesbit edildikten sonra lateral arterio grafi, end-to-end anastomoz veya greft interpozisyonu tekniklerinden biri uygulanır[1,3,5]. Serimizde yer alan vakaların 12'sinde lateral arteriorafi mümkün oldu. Greft interpozisyonu gereken vakaların 6'sında revers otojen ven grefti kullanılırken, 5'inde sentetik greft kullanılmak zorunda kalındı. 2 hastada ise psödoanevrizmaya sebep olan küçük arterin bağlanması ile sonuca ulaşıldı. Travmatik psödoanevrizmaların cerrahi tedavisinde, yetersiz runoff problemi ile nadiren karşılaşılmasına karşın, anastomotik psödoanevrizmalarda bu ihtimal daha yüksektir[1]. Serimizde yer alan ve erken postoperatif dönemde amputasyona giden iki vaka, anastomotik psödoanevrizma nedeni ile opere edilen hastalardı ve bu vakalarda arteriografik olarak da gösterildiği gibi distal runoff yeterli değildi.
Sonuç olarak, periferik arter psödoanevrizmalarının, komplikasyonlar (rüptür, tromboz, infeksiyon vb.) ortaya çıkmadan, büyüklüklerine ve lokalizasyonlarına göre uygun şekilde cerrahi olarak tedavilerinin olumlu sonuçlar vereceğini ifade edebiliriz.
1) Feliciano DV, Mattox KL: Travmatic anevryms. In
Rutherford RB (eds.). Vascular Surgery. Third edition. Philadelphix, W.B. Saunders Company. 996-1003,
1989.
2) Mattox KL: Vascular travma. In Haimovici H, (eds).
Vascular Surgery. Third edition. Norwalk/Connecticut, Appleton and Langc, 370-385,1989.
3) Bozer AY, Günay İİ: Damar Hastalıkları ve Cerrahisi.
Birinci baskı. Ankara, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 123-155,1984.