Method: During the period between October 1999 and July 2000, 15 patients had aortic valve replacement with OBrien stentless composite porcine bioprosthesis at Türkiye Yüksek İhtisas Hospital Cardiovascular Surgery Department. 10 (67 %) patients were male and 5 ( 33 %) were female and mean age was 64.9 ± 13.7 years. Two patients were lost in early postoperative period, but both were not related to valve and maximum and mean gradients and velocities of the prosthesis were all lose to phsysiologic limits. Starting with early postoperative period along with clinical improvements, left ventricular end diastolic diameters, wallthicknesses, left ventricular mass (LVM) and mass indexes (LVMI) started to decline, but reached to statistical significance after 6th postoperative month.
Results: All the end of one year mean LVM drapped from 329±75.4gr to 246.9±80.5gr (p=0.02) and mean LVMI drapped from 192.7±39.5 gr/m2 to 142.3±39.3 gr/m2 (p=0.009). Patients were followed for a mean period of 13.0±3.8 months and no valve dysfunction, prosthetic valve endocarditis, paravalvular leakage and hemolysis due to prosthesis were observed.
Conclusion: Use of stentless bioprosthetic valves outlines the necessity of oral anticoagulant usage and consequently bleeding and thromboembolic incidences are rarely seen. Stentless bioprosthetic valves provides along with clinical recovery, an almost perfect regression of left ventricular hypertrophy. Their late term results are yet to be reported but with perfect hemodynamic performances, stentless bioprosthetic valves provide regression of ventricular hypertrophy.
Operasyon tekniği
Aort kökü, pulmoner arter ve çevre dokulardan disseke edildikten sonra, standart aortik - sağ atriyal venöz kanül yardımı ile kanülasyon yapıldı. Antegrad ve retrograt kardiyopleji kateterleri yerleştirilerek kardiyopulmoner bypassa (KPB) girildi ve kros klemp (KK) konuldu. Kardiyoplejiyi takiben kardiyak arrest sağlandıktan sonra sağ koroner arter orifisinden yaklaşık 4-6 mm ve sinotubuler bileşkenin yaklaşık 2-4 mm yukarısından aortaya transvers aortotomi yapıldı. Aortaya yerleştirilen üç adet askı dikişi ile daha iyi eksposure sağlandı. Aortik anülüs, leafletler, sinüs valsalvalar, koroner ostiumlar, sinotubuler bileşke ayrıntılı olarak incelendikten sonra patolojik leafletler rezeke edildi, gerektiğinde küret kullanılarak kalsifikasyonlar temizlendi ve anulus mümkün olduğunca "fleksible" hale getirildi. Sonra anulusun ölçüsü alındı ve saptanan aortik anulus boyutunun bir üstü kapak masaya alındı. Daha sonra bir adet 3/0 polypropilen dikiş, protez kapak yerleştirildiğinde altında boşluk kalmayacak biçimde, sağ koroner kusp anulusunun tam ortasından ve ardından protez kapağın uygun kuspının tam orta noktasından geçildi ve protez kapak anulusa supraanular pozisyonda oturtuldu. Dikişin iki kolu eşit uzunlukta olacak şekilde bağlandı. Ardından sırasıyla bu dikişin iki kolu, nativ anulusun kommissürlerini takip ederek, protezin leafletlerine hasar vermeden, yine leafletler altında boşluk kalmayacak şekilde anulusa devamlı şekilde dikildi. Kommissürlerin en üst noktasına gelindiğinde dikiş uçları aort duvarının dış tarafında bırakıldı. Sağ koroner kusp anulusun dikilmesini takiben sol koroner kusp anulusu, en son olarak da nonkoroner kusp anulusu aynı tarzda dikildikten sonra aort duvarı dışına çıkılan dikişler teflon plejit destekleri ile bağlandı. Protezin leafletleri, koaptasyonları dikkatlice incelendikten sonra, aortotomi 4/0 polypropilen dikiş ile kapatıldı. Bu şekilde protez kapak; supraanüler pozisyonda üç adet polypropilen devamlı dikiş yardımı ile koroner reimplantasyona gerek kalmaksızın yerleştirilmiş oldu. Tüm hastalara KPB öncesinde ve çıkışında; sol ventrikül fonksiyonları ve aort kapaktaki patolojiyi değerlendirmek, yapılacak olan tedavi şeklini belirlemek, replase edilen bioprotez kapağın fonksiyonlarını, paravalvüler kaçak, yetmezlik, rezidü gradienti saptamak için transözefajial ekokardiyografi (TEE) yapıldı.
Takip ve Değerlendirme
Operasyon sonrası birinci hafta kontrol ekokardiyografileri yapılan hastalar, 1,3,6 ve 12. ay ve sonrasında altı ayda bir transtorasik ekokardiyografi ile kontrol edildiler. Hiçbir hastaya antikoagülan ve antiagregan ilaç verilmedi. Ventrikülün kas kitlesini hesaplamada Dexereux [6] formulü kullanılmıştır. Buna göre;
SVDSÇ : Sol ventrikül diastol sonu çapı (cm)
PWk : Sol ventrikül posterior duvar kalınlığı (cm)
IVSk : Interventriküler septum kalınlığı (cm),
İstatistiki analiz
Karşılaştırmalı veriler students t testi ile analiz edildi. Veriler ortalama ± standard sapma olarak alındı ve p<0.05in altında kalan değerler anlamlı olarak kabul edildi.
Sonuç olarak: Aort kapak patolojilerinin cerrahi tedavilerinde, nativ aort kapağının yerine kullanılabilecek, mekanik yada biyolojik çok sayıda alternatif kapak mevcuttur. İdeal prostetik kapak, geniş efektif orifis alanı olan, en az transvalvüler gradient bırakan, kolay yerleştirilebilen ve uzun süre dayanabilecek yapıda olmalıdır. Sol ventrikül hipertrofisinde sağlanan regresyon ile uzun dönem sonuçlar daha iyi olacaktır. Erken dönem sonuçları itibarıyla OBrien stentless composite porcine biyoprotez, hemodinamik performansı ile sol ventrikül hipertrofisinin gerilemesi sağlanmaktadır. Uzun dönemdeki sol ventrikül hipertrofisine etkilerinin belirlenmesi için daha uzun takiplere ihtiyaç vardır. Stentless biyoprotez kapakların uzun dönem durabilitelerinin açıklığa kavuşması kapak seçiminde önemli bir veri olacaktır.