Epidemiyoloji
Raynaud Sendromu rastlanma sıklığı ve konnektif doku hastalığı gibi diğer hastalıklarla birlikte görülme özelliğinden ötürü klinik olarak önem arz etmektedir [4]. ABDde gerçekleştirilen çok olgulu serilerde Raynaud Sendromuna genel popülasyonda %3-4 oranında rastlanabildiği ve kadınların erkeklere göre 5 kat daha fazla tutuluma maruz kaldığı bildirilmiştir [5].Farklı ülkelerde gerçekleştirilen çalışmalarda Raynaud fenomeni insidansının kadınlarda erkeklerden daha fazla olduğu gösterilmiştir. Bütün yayınlarda hastaların %70-90ını kadınlar oluşturmaktadır ve bunun nedeni bilinmemektedir [6]. Titreşimli alet kullanımının Raynaud fenomeni görülme insidansını arttırdığı, laboratuvar çalışmalarında da 125 Hzlik titreşimlerin el parmağı arterlerinde strese yol açtığı ve subintimal fibrozisin arttığının gösterilmesiyle kanıtlanmıştır. Anjiyografi ile etkilenen arterlerde yaygın palor ve dijital arteriyel obstrüksiyon olduğu görülmüştür. Ayrıca endüstriyel soğuk yiyecek üretiminde çalışanlarda insidansın artmış olduğu gösterilmiştir [7].
Patoloji ve Patofizyoloji
Raynaud fenomeninin fizyopatolojisinde, teorik olarak vazokonstrüksiyon, kan viskozitesinin artması ve mikrodolaşım bozukluğu (terminal vasküler yatağın anormal genişlemesine bağlı bozulmuş akım) olmak üzere üç ana etmen üzerinde yoğunlaşılmaktadır [8].
Klasik olarak beyazlaşma, morarma ve kızarma sırasıyla görülen üç renk cevabı emosyonel stresle veya ilgili ekstremite uçlarının soğuğa maruz kalmasıyla başlar ve ancak hastaların %25inde görülür [1,8]. Başlangıçta görülen solukluğun sebebi vazospazm ve buna bağlı kapiller akımdaki yavaşlama olup dijital arter spazmının varlığını gösterir. ikinci safhada arterlerdeki vazokonstrüksiyon azalırken kapiller ve venlerde dilatasyon olur, redükte hemoglobinin azalması sonucu siyanoz gelişir. Siyanoz oksijen ekstraksiyonu ve desatürasyon ile erken reperfüzyonu gösterir. Üçüncü safhada vazospazm kaybolurken reaktif hiperemi sonucu kızarıklık ortaya çıkar ve bu hiperemi arteriyollerdeki dilatasyonun göstergesidir [5,8].
Raynaud Sendromu konusundaki genel kavram karmaşası öne sürülen değişik etyolojik faktörlerin ve tedavi yöntemi olarak önerilen çok fazla sayıdaki etmenler sonucu ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda ortaya atılan patofizyolojisinde rol oynayan mekanizmaları üç sınıfta sıralamak olasıdır: (i) Postsinaptik ve presinaptik alfa ve beta adrenerjik reseptörlerin sayı, düzenlenim veya etkilerinde değişim; (ii) sempatik sinir sisteminin up-regülasyon ile uyarılma etkileşimi; (iii) kalsitonin-gene bağlı peptid, nitrik oksit, endotelin, serotonin ve prostoglandin gibi çeşitli vazoaktif maddelerin kontrolünde veya salınımında yetersizlik [2,8]. Tucker ve arkadaşlarının [9] çalışmasında da hastalığın öngörülen nedeni nitrik oksid salınımının azalmasına bağlı periferik damarlarda endotel uyarımlı venodilatasyonun bozukluğu olarak belirtilmiştir .
Yanlış olarak önem verilmeyen ve sıkça iyi huylu kabul edilen Raynaud Sendromu aslında son derece ciddi problemlerle klinisyenin karşısına çıkabilmektedir. Burada bir anlam karmaşasına kısaca açıklık getirilmesi gerekmekte olup parmaklardaki renk ve duyu değişikliğinin tanımlanması için Raynaud fenomeni terimi kullanılır. Raynaud Sendromu, primer veya sekonder olsun, hem fenomeni kapsar, hem de eşlik eden komplikasyonlar ile prognozu içermektedir. Primer Raynaud Sendromu, semptomları oluşturan esansiyel bir hastalık olmadığında anlam kazanır. Oysa konnektif doku hastalığı, yapısal arteriyel hastalıklar, meslek hastalıkları, neoplazmlar, kimyasal veya ilaç etkileşimleri, miyeloproliferatif tablolar ve hematolojik patolojilere eşlik edince sekonder Raynaud Sendromu olarak isimlendirilmektedir (Tablo1) [3,5,8]. Coffman [10] çalışmasında normal insanlarda hipotermi ile arteriyovenöz şant akımında azalma olduğu, ancak kapiller akımın değişmediğini göstermesine karşın, Raynaud fenomenli hastalarda hem arteriyovenöz şant akımının, hem de kapiller akımın azaldığını ispatlamıştır .
Primer formun prognozu genelde benign olup dijital gangren veya doku kaybına çok ender olarak rastlanılır ve vazospastik etyolojili form olarak da adlandırılır. Vazospastik terimi primer Raynaud Sendromunun sıkça varyant anjina atakları ve migren benzeri sefalji semptomları ile birlikte olmasından kaynaklanmaktadır. Bu formun görüldüğü hastalar çoğunlukla 3.-5. dekatlarda yer alan genç popülasyona ait bireylerdir. Vazospastik formdaki krizler medikal tedaviye, sekonder tipe göre daha iyi yanıt veren hafif nitelik gösterirler. Vazospazmı tetikleyen düşük ısılarda dahi ekstremite uçlarında sirkülasyon devam edebilmektedir [5,8].
Persistan veya rekürran vazospastik semptomlar genellikle sempatektomi sonrasında da görülür. Bunun nedeni dolaşımdaki katekolaminlere damar duvarındaki yanıtta defekt ve bununla birlikte reseptör denervasyon hipersensitivitesidir. Raynaud fenomeni ile migren ağrıları, varyant anjina ve pulmoner hipertansiyon arasındaki klinik ilişki birden fazla arter yatağında olağan bir vazospastik mekanizma olduğunu göstermektedir [11].
Obstrüktif karakteristik bulgusu ile tanımlanan sekonder Raynaud Sendromu endotel zedelenimi, intimal proliferasyon ve progressif obstrüktif damarsal tutulum özelliklerini taşır. Primer formun aksine trombosit aktivitesinde artma, fibrinolizis yeteneğinde düşme ve viskozitenin artması gibi kan tablosu bozuklukları sekonder Raynaud Sendromunun karakteristik özellikleri olabilir [5,8]. Primer ve sekonder Raynaud Sendromu formlarının farklı patofizyolojik karakteristikleri Tablo 2de yer almaktadır.
Vazospastik modunda trombositlerde alfa 2 adrenerjik reseptör düzeyinin önemli derecede yüksek düzeyde bulunduğu, obstrüktif Raynaud fenomeninde ise normal düzeyde olduğu belirtilmiştir. Reseptör popülasyonundaki artışın nörojenik aktivite, immünolojik mediatörler ve yüksek seratonin düzeyleri ile ilişkili olup bunların da etkileri vazospazm ile sonuçlanmaktadır. Bu da sempatik sinir transseksiyonu ile efektif olarak vazospastik semptomların giderilememesini açıklayabilmektedir [11,12].
Patofizyolojide son zamanlarda düşünülen diğer faktörler ise kan viskozitesindeki değişiklikler, anormal serum proteinleri, seratonin düzeyinde artış, vazoaktif peptidlerin anormal değerleri, kalsitonin ürünü peptid ve endotelin ile hipomagnezemi öne sürülmektedir [13].
Klinik ve Tanı
Son yıllarda yapılan araştırmaların neticesinde tanı için fenomenin en az iki yıldır devam ediyor olması gerekmektedir. Buna "Birincil Raynaud fenomeni" veya yeni sınıflandırma gereği Raynaud Hastalığı denilir. Altta yatan hastalığa sekonder oluşan durum da "İkincil Raynaud fenomeni" olarak adlandırılmaktadır [3]. Konnektif doku hastalığı için gerekli özellikler olmasa da Raynaud fenomeni tanısı ile izlenen hastalarda anormal klinik ve radyolojik bulgular varsa "sınıflama yapılamayan konnektif doku hastalığı" olarak nitelendirilmeli ve şüpheli Raynaud fenomeni olarak kabul edilmelidir. Bu yeni sınıflandırma uyarınca Raynaud fenomeni primer, sekonder ve şüpheli olarak üç grupta toplanmaktadır [14].
Anamnez ve fizik bakıda patolojinin birincil Raynaud fenomeni mi olduğu, yoksa ikincil ise altta yatan esas patolojinin belirlenmesi için gayret sarfedilmelidir. Saf vazospazmın bir belirti mi, yoksa sistemik bir hastalığın habercisi mi olduğu araştırılmalıdır.
Raynaud Sendromundan şüphelenilen hastaların ayırıcı tanısı için olası sekonder nedenler öncelikle düşünülmelidir. Bu şüphenin ortaya çıkarılmasında artralji, ağız kuruluğu ve yutkunma zorluğu gibi konnektif doku hastalıkları semptomlarının anamnezde var olması etkili olur. Yine anamnezde sekonder formun etyopatogenezinde rol oynayan faktörlere ait sorulara yanıt aranmalıdır. Klasik trifazik tipik sıra her hastada görülmez ve bazen sadece solukluk ile siyanoz olur. Ataklar parmakların tamamını etkileyebileceği gibi sadece uçlarını da etkileyebilir. Bazı hastalarda renk değişikliğinin yanısıra parkmaklarda parestezi, nadiren de ağrı bulunabilir. Bulgular genelde soğukla temas sona erdikten 15-45 dak. sonra kaybolur. Atakların sayısı ve süresi uzadıkça iskemiye bağlı olarak ekstremite distalindeki deride incelme, derialtı dokusunda atrofi ve parmakta oluşan ülserler gibi trofik değişiklikler meydana gelebilir.
Renk değişiklikleri metakarpofalangeal eklemlerin yukarısında oluşmaz ve başparmağı ender olarak tutar. Uzun süreli Raynaud fenomeninde parmak derisi düz, parlak ve derialtı dokularının kaybı ile gergin olarak bulgulanır ki, buna da sklerodaktili semptomu adı verilmektedir [13].
Fizik bakıda distal nabızların palpasyonunun yanısıra konnektif doku hastalıklarını çağrıştırabilecek cilt ülserasyonları, telenjiektaziler ve eritematöz lezyonların mevcut olup olmadığı da araştırılmalıdır. Derinin kalınlığı, eklemlerin durumu ve sklerodaktili bulgusu dikkatlice kontrol edilmelidir [2,5].
Konnektif doku hastalıklarını tanılandırmaya yönelik dijital arter tıkanıklıkları ile dijital arterlerdeki oluşan spazmla karakterize mikrovasküler hastalığın belirlenmesinde uygulanan noninvaziv vasküler testlerle ileri tetkik safhası gerçekleştirilmiş olur. Laboratuvar testlerinden sırasıyla ilk yapılacak olan tam hemogram, sedimantasyon (özellikle 1/2lik) hızı tayini, tam idrar, romatoid faktör ve antinükleer antikor (ANA) testleri olup bunların sonucuna göre özellikli serolojik testlerle gölgelenmiş olabilecek konnektif doku hastalığının erken tanınması sağlanabilir [2,5,8]. Özellikle sekonder Raynaud Sendromunda sıkça karşılaşılan otoantikorlar Tablo 3de sıralanmış olup bunlardan ikisi primer formda da sıkça tespit edilebilmektedir [4,5]. İlaveten gereğinde protein elektroforezi, baryumlu özefagus grafisi çektirilmesi, soğuk aglütininler, kriyoglobülinler, makroglobülinler, hiperkoagülopatiye yönelik incelemeler etyolojide şüphelenilen patolojiye göre başvurulabilecek diğer testlerdir.
Laboratuvar şartlarında gerçekleştirilen spesifik vasküler testler aşağıdaki gibi sıralandırılabilir:
1. Soğuk su stres testi: Raynaud fenomeni tanısındaki en basit testtir. Hasta ellerini 30 sn süreyle buzlu su içinde tutar. 5 dakikalık aralarla 45 dakika boyunca parmak ucundan ısı ölçümleri yapılır. Test öncesi parmak ısısı 30°C üstünde olmalıdır. Normal insanlarda 10 dakika içinde ısı normale dönerken, Raynaud sendromunda süre uzar. Bu test spesifik olup düşük sensitivitelidir. Poliklinik koşullarında tanısal şüphe olan hastalarda hastanın parmaklarının soğuk suya batırılarak semptomların ortaya çıkıp çıkmadığına bakılırsa da semptomların ortaya çıkmaması Raynaud hastalığını ekarte ettirmez [1,5,10].
2. Fotoelektrik pletismografi: Obstrüktif vasküler lezyonu saf vazospazmdan ayırd etmede yararlıdır: Raynaudluda %78 pozitiflik gösterir. Asemptomatik insanlarda %3 pozitif olup, noninvaziv olması da avantajıdır [10,13]. Bununla alınan dalga formlarının incelenmesinde 3 dijital patern olmaktadır (Şekil 1).
3. Oklüzif dijital hipotermik test: Elin soğuk suya sokulmasıyla uygulanan bu test yüksek oranda hassas olup tanıda spesifite arz eder. Normal kişilerde soğuk suyla karşılaşım sonrası dijital basınç, maruz kalan parmakta en fazla %5lik azalma gösterir. Vazospastik formda, dijital basıncın hızla düştüğü ve geniş bir zaman dilimi boyunca saptanamadığı görülür [10,13]. Bu testin %100 sensitiv ve %80 spesifik olduğu, Raynaud fenomeni tanısında %97lik başarı payı gösterdiği belirtilmektedir. Ayrıca bu testin dijital kan basıncı ölçümü ve parmak fotopletismografisi testlerinin normal sonuçlandığı durumlarda uygulama endikasyonu olduğu bilinmelidir [5].
4. Son yıllarda sınıflandırması yapılan birincil ve ikincil Raynaud fenomeni ayrımında çok değerli bir test olan tırnak yatağı mikroskobisi de gerçekleştirilebilir. Basitçe uygulanımı olan bu test hastanın tırnak yatağının ışık mikroskobu altında incelenmesiyle yapılmaktadır. Özellikle skleroderma ve dermatomyozit zemininde gelişen sekonder formda tipik değişiklik tırnak kökünde gözlenen kapiller dilatasyondur [5,10].
5. Üst ekstremitelerin angiyografik incelemesi nadiren gerekli olup arteriyografi vasıtasıyla gerçekleştirilir (Tablo 4) [13].
Yandaş Hastalıklar
Sekonder Raynaud Sendromuna yol açan nedenler Tablo 1de detaylıca görülmekte olup bunların sıklıkla görülenleri burada belirtilecektir. Konnektif doku hastalıkları, sekonder Raynaud Sendromuna en sık neden olan etmenler olup hastaların ortalama %40ında görülmektedir [15]. Sistemik sklerozis olarak bilinen skleroderma, en sık dijital gangren oluşturabilen patolojik tablo olup bu hastaların %97sinde Raynaud fenomenine rastlanılır. Ayrıca hastaların yaklaşık %75inde Raynaud Sendromu skleroderma başlangıcının temsilcisidir [4,15]. Lokalize cilt tutulumunun gözlendiği CREST Sendromunda (kalsinozis, Raynaud Sendromu, özefagusta dismotilite, sklerodaktili, telenjiektazi) gözlenen Raynaud fenomeninde prognoz daha benigndir. Raynaud fenomeni diğer konnektif doku hastalıklarında daha az oranda görülüyor olsa da insidansı %20 ile %80 arasındadır [15]. Maalesef primer Raynaud Sendromu tanısı alanların %10-30u Tablo 1de bahsedilen hastalıklardan birine ortalama 12 yıl içinde geçiş gösterebilmektedir ve ANA (+)liği, el ve göğüs grafisinde patolojik bulgular ve tırnak kökü mikroskobik incelemesinde kapiller dilatasyon tespiti bu geçişin olabileceğinin ön habercileridir. Buerger hastalığı da erken dönemde Raynaud fenomeni ile belirti verebilir. Elkol vibrasyon Sendromunda Raynaud fenomenine el becerisinin kaybolduğu, üst ekstremite parestezisinin ve ilgili ekstremitede ağrılı hareket kısıtlılığının eşlik ettiği unutulmamalıdır [7].Cisplatin, bleomisin ve vinblastin gibi kemoterapötiklerin de Raynaud Sendromuna yol açabileceği unutulmamalıdır [5]. Raynaud fenomeninin kolon karsinomları ile birlikte olabileceği ve hatta asıl patolojinin erken dönem habercisi olarak rol alabileceği de saptanmıştır [16]. Yine kriptogenetik multifokal ülseröz stenotik enterit olgularında Raynaud fenomenine rastlanmakta ve uygulanan steroid tedavisine çok iyi cevap vererek tedavinin izleminde effektif rol oynamaktadır [17]. İlginç olarak kronik hepatit C olguları ile anatomik strüktür anomalisinden kaynaklanan entrapment sendromlu hastalarda da Raynaud fenomenine rastlanabilmektedir [18,19].
Sağaltım
Raynaud fenomeni tedavisinde küratif bir metod olmadığı için hedef palyasyondur. Konservatif koruyucu yöntemler, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi olarak üç ayrı tedavi yöntemi mevcuttur. Konservatif yaklaşımda hasta ile çok iyi bir diyalog kurulmalı ve hastalığının prognozunun iyi olup amputasyon gerekmeyeceği vurgulanmalıdır. Tedavide soğuk ve tütün kullanımından kaçınıldığında sonuçlar yüz güldürücüdür. Spesifik olarak soğuğa maruz kalındığı durumlarda eldiven ve çorap kullanımı önerilir. ß-adrenerjik blokerler, ergot alkaloidleri, oral kontraseptif ajanlar, amfetamin ve fenilefrin türevleri ile kokain gibi ilaçların kullanımı semptomatolojiyi alevlendirdiği için yasaklanmalıdır. Kafeinli içecekler ile potansiyel vazospastik rebaund gelişebileceğinden tüketimi çok sınırlı tutulmalıdır. Semptom sıklığını biofeedback usullerini kapsayan davranış öğreti yöntemleriyle azaltmak da mümkün olmaktadır [20]. Nikotin vazokonstriktör olduğu için hastanın sigara kullanmayı bırakması mutlak zorunluluktur. Bu önlemlerle hastaların yaklaşık %80-90ında ilaç tedavisine gerek kalmaz. Hastalara bazen kış döneminde vazodilatatör ajanlar ve kan viskozitesi üzerine etkili ajanlardan oluşan farmakolojik destek gerekebilir. İlaç tedavisinin primer endikasyonları ağrılı sık epizodları olan, doku hasarı gelişen fonksiyonel bozukluk eklenen olgularda geçerlidir. Medikal tedavi atakların şiddeti ve sıklığını azaltsa da dijital ülserasyonların iyileşmesinde yetersiz kalır. İlaç tedavisine cevap oranı %50-75 oranında olup, tam belirgin düzelmeye çok az rastlanır. Düşük doz ve kombine ilaç kullanımının yan etkileri daha az olup, tavsiye edilen de budur [10,20]. Tedavide ilk başvurulan ilaç düz kas tonusu üzerine etkisiyle vazodilatasyon yaratan kalsiyum kanal blokerleri olup tercihen atakların sıklığını azaltmada effektivitesi kanıtlanmış olan nifedipindir. Ancak krizlerin şiddeti ve süresi üzerindeki etkisi daha düşüktür [10,21]. Geniş olgu çalışmalarında dijital kan akımındaki artış olguların %50sine yakın oranda nifedipinle gerçekleşmiştir [20]. Kalsiyumun damar düz kas hücre membranından geçişini inhibe ederek vazodilatasyonu sağlayan nifedipinin tromboksan üretimini azalttığı ve trombosit agregasyonu üzerine negatif etki gösterdiği de kanıtlanmıştır [10,20]. Nifedipin ile ataklarda %20-85 oranında azalma gözlenir [21]. Krizlerin sıklığını ve şiddetini azaltmada etkileri kanıtlanmış olan diğer kalsiyum kanal blokerleri diltizem ve felodipindir [20]. Kalsiyum kanal blokeri kullanılırken tedaviye prazosin gibi bir alfa reseptör blokerinin eklenmesi tedavide olumlu sinerjistik etkiyi doğurur [21]. Raynaud fenomenli romatizmal hastalıklarda ekstremitelerde önemli ısı artışı sağlayan nitrogliserinli tabletler de uygulama alanı bulmuşlardır. Bu uygulamanın karnitinle kombinasyonunun olumlu etkileri daha da arttırdığı öngörülmektedir [9]. Fibrinolizis için stanozol, fibrinolitik stimülatör ajan olarak kullanılabilir [10].Sklerodermalı obstrüktif ve trombotik özellikli sekonder Raynaud Sendromunda fibrinolitik ilaçlarla cilt kan akımı geçici olarak düzelmiştir [20].
Kliniğimizde uygulanan bir çalışmada 60 olguluk primer Raynaud hastalığı tanılanmış serimizde 20şer kişilik 3 ayrı grup oluşturulmuştur. Tüm gruplara aynı konservatif önlemler uygulanmış ve Grup Ide nifedipin + aspirin + pentoksifilin protokolü verilmiş, grup IIde ek olarak prazosin ilave edilmiş ve grup IIIde prazosin yerine nitrogliserinli TTS bantları eklenmiş olup, aylık peryodik takiplerinin yanısıra tedavilerinin 6. aylarında anamnestik subjektif semptomları ve soğuk su stres testleriyle değerlendirilmişlerdir. 60 olgudan 43ünde (%71.6) tam düzelme (en yüksek oran grup IIde, %80) ve 40ında (%66.6) patolojik sonuçlu başlangıç soğuk su stres testinin normale gerilediği (en yüksek oran yine grup IIde, %80) saptanmıştır. Kalsiyum kanal blokerleri ile elde edilen tedavi sonuçlarının yüz güldürücü olmasının bilinmesinin yanı sıra, prazosin veya nitrogliserin preparatlarının kombine edilmesiyle sinerjistik etkileri sayesinde daha yüksek oranda palyatif sonuçları elde etmenin mümkün olabileceği gösterilmiştir [22].
Eicosanoid türevi prostoglandinler ile vazodilatasyon ve trombosit agregasyon inhibisyonu sağlanmakta olup prostasiklin analoğunun intravenöz uygulanmasıyla atakların sıklığı ve özellikle şiddetinde on hafta gibi kısa bir sürede azalma saptanmıştır. Özellikle ileri dönem sekonder formda yararlı olmaktadır. Sentetik prostasiklin analoğu oral alınabilmekte olup, atakların şiddetini belirgin olarak azaltması ispatlanmıştır [20,23,24].
Ümit verici gelişmelerden biri de ülserasyonlarla seyreden tedaviye dirençli Raynaud Sendromunda düşük ısılarda oluşan mikrosirkülasyonun regülasyonunu sağlayarak el ve parmak kan sirkülasyonunda belirgin düzelme yaratan ve ısı artışı ile dijital ülserlerin hızlı iyileşmesinin tespit edildiği kalsitonin-gen bağımlı peptid uygulanımıdır [10,20].
Bahsedilen bu tedavi protokollerinden yarar görmeyen bazı ikincil Raynaud fenomenli olgularda sirkülasyondaki immun kompleksleri azaltarak platelet fonksiyonlarını değiştiren ve defibrinasyon sağladığı iddia edilen plazmaferezis işlemi denenebilir. Bunun etkisinin anormal serum proteinlerinin uzaklaştırılıp, viskozitenin azaltılması olabileceğini savunanlar da vardır [25].
Ketanserin bir selektif serotoninerjik S2 reseptör antagonisti olarak antivazokonstriktif ve trombositler üzerine olan antiagregan etkileri nedeniyle uygulanmakta olup, hastaların 1/3ünde atakların sıklığını azaltmış ve hastaların 2/3ünde tam semptomatik düzelme sağlamıştır [8,20].
Pentoksifilin dijital ülserlerin oluşumunu engelleyemese de, eritrosit fleksibilitesini arttırarak kan viskozitesi üzerine etkimektedir [10]. Cilt perfüzyonunu da düzelterek uzun süreli kullanımında yararlı etkilerinin daha iyi ortaya çıkacağı gösterilmiştir [20].
Özellikle vazospastik tipte ve küçük arterlerin oklüzyonu ile birlikte olan iskemik dijital ülserli hastalarda cerrahi tedavi olarak uygulanan sempatektomi girişiminin yararlılığını kesin gösteren bir preoperatif test var olmayıp, bunun öncesinde gerçekleştirilen ganglion blokajları da başarılı değildir [10-12]. Stellar ganglionun birkaç kez yapılan lidokainli blokajı ile servikotorasik sempatektominin potansiyel cevabının yararlılığı konusunda test anında objektif değerlendirim açısından dijital fotopletismografi kullanımı da eklenerek bilgi edinilebileceği bazı çalışmalarda belirtilmiştir [26]. Servikotorasik sempatektomide T2 ve T3 ganglionlarının sempatik zincirleri çıkarılmaktadır. Birçok çalışmada cilt kan akımındaki erken dönemdeki geçici artış dışında uzun dönemde (özellikle birinci yılın sonunda) sonuçlar tatminkarlığını kaybetmektedir [11,26]. Servikotorasik sempatektomilerin uzun dönemdeki sonuçlarının genelde başarısız olmasının nedeni de inkomplet sempatektomi, sempatik sinirlerde rejenerasyon veya denervasyon sonrası katekolamin hipersensitivitesidir. Bu nedenle cerrahi tedavinin kesin endikasyonları uzun süredir yakınmaları devam edip medikal tedaviye dirençli birincil Raynaud fenomeni ile medikal tedaviye cevap vermeyen arteriyel tıkanma nedenli dijital iskemili hastalara uygulanımıdır [11,27].
İskemik parmak ülserleri sık görülmemekle birlikte %50sinden fazlasında eşlik eden hipersensitivite anjitisi, ateroskleroz ve Buerger gibi üç ana konnektif doku hastalığı etyolojiyi doğurur. Bunların sempatektomi veya vazodilatatör ilaç infüzyonu ile iyileşme hızı %80-85dir ve ortalama tedavi süresi dört haftadır [7,13].
Servikotorasik sempatektomi açısından cerrahi olarak üç yaklaşım şekli mevcuttur: transaksiller, supraklaviküler ve posterior. Hepsinde de görülen ortak komplikasyonlar duktus torasikusun, periferik sinir köklerinin ve azigos veninin yaralanabilmesi gibi potansiyel olasılıklarıdır. Yine 1. torasik ganglion ile Stellare ganglionun çıkarılması halinde Horner Sendromunun geçici ve kalıcı formuyla karşılaşılabilmektedir [27]. Konnektif doku zemininde gelişen sekonder Raynaud Sendromunda sempatektominin effektivitesinin düşük olmasının başlıca nedeni terminal dijital arter oklüzyonlarının var olmasıdır. Oysa distal mikroembolizasyon veya mesleki travma sonrası oluşan sekonder formda terminal dijital arterler korunduğundan oklüzyon progressif olmamakta ve bu grup sempatektomiden yarar görmektedir [27,28]. Morbiditenin azaltılması dışında sonuçlarının kısa dönem için etkili olması ve farmakolojik alternatiflerinin varlığı nedeniyle torakoskopik sempatektominin endikasyonları çok sınırlıdır [26,29]. Nadir olarak uygulanan ve uzun dönem sonuçlarına ait geniş olgu serileri bulunmayan ileri dönemdeki Raynaud Sendromunda gerçekleştirilen dijital sempatektomi ile ulnar arter veya oklüde palmar arkın yeniden yapılandırımı sağlanabilmektedir [27].
Raynaud fenomeninde tüm tedaviler semptomatik olup küratif özellikte tedavisi yoktur. Hastaların %90ı soğuk ve tütün kullanımından sakınmakla tedavi edilir, ilaç tedavisine gerek kalmaz. Kalan %10luk grup da elde edilen sonuçlarının diğerlerine göre biraz daha iyi olduğu kalsiyum kanal blokerleri ile tedavi edilir ve %50 oranında semptomatik düzelme sağlanır. Servikotorasik veya dijital sempatektomi diğer tedavi yöntemlerinin başarısız olduğu hallerde son bir alternatif yaklaşım olarak denenebilir. Sonuç olarak 1862 yılında Maurice Raynaudnun da bildirdiği gibi bu fenomen tam olarak aydınlatılamamış olup sağaltımı için radikal çözümler geliştirilememiştir.
1) Belch JJ. The phenomenon, syndrome and disease of
Maurice Raynaud. Br J Rheumatol 1990;29:162-7.
2) Cleophas TJM, Niemeyer MG. Raynauds syndrome, an
enigma after 130 years. Angiology 1993;3:196-209.
3) Priollet P, Vayssairat M, Hausset E. How to classify
Raynauds phenomenon: Long-term follow-up study of 73
cases. Am J Med 1987;83:494-501.
4) Tse S, Lubelsky S, Gordon M, et al. The arthritis of
inflammatory childhood myositis syndromes. J Rheumatol
2001;28:192-7.
5) Wingley FM. Raynauds phenomenon. Curr Opin
Rheumatol 1993;5:773-84.
6) Porter JM, Friedman EI, Mills JL Jr. Raynauds syndrome:
Current concepts and treatement. Med Trib Ther
1988;29:23-8.
7) Azuma T, Onhashi T, Salsaguchi M. An approach to the
pathogenesis of "white finger" induced by vibratory
stimulation: Acute but substained changes in vascular
responsiveness of canine hindlimb to noradrenaline.
Cardiovasc Res 1980;14:725-31.
8) Oconnor CM. Raynauds phenomenon. J Vasc Nurs
2001;19:87-92.
9) Tucker AT, Pearson RM, Cooke ED, Benjamin N. Effect of
nitric-oxide-generating system on microcirculatory blood
flow in skin of patients with severe Raynauds syndrome:
A randomised trial. Lancet 1999;354:1670-5.
10) Coffman JD. Pathogenesis and treatment of Raynauds
phenomenon. Cardiovasc Drugs Ther 1990;4:45-9.
11) HC Urschel Jr. Dorsal sympathectomy and management of
thoracic outlet syndrome with VATS. Ann Thorac Surg
1993;56:717-20.
12) Krasna MJ, Jiao X, Sonett J, Gamliel Z, King K.
Thoracoscopic sympathectomy. Surg Laparosc Endosc
Percutan Tech 2000;10:314-8.
13) Mc Lafferty RB, Edwards JM, Taylor LM Jr, Porter JM.
Diagnosis and long-term clinical outcome in patients
presenting with hand ischemia. J Vasc Surg 1995;22:361-6.
14) Kallenberg CG. Early detection of connective tissue
disease in patients with Raynauds phenomenon. Rheum
Dis Clin North Am 1990;16:11-6.
15) Edwards JM, Porter JM. Raynauds syndrome and small
vessel arteriopathy. Semin Vasc Surg 1993;6:56-65.
16) Kanzler M. Polyarthritis and cryoglobulinemia with colon
carcinoma. Journal Article 1995;76:81-90.
17) Perlemuter G, Guillevin L, Legman P, Weiss L, Chaussade S.
Cryptogenetic multifocal ulcerous stenosing enteritis: An
atypical type of vasculitis or a disease mimicking
vasculitis. Gut 2001;48:333-8.
18) Ignatova TM, Aprosina ZG, Belokrinitskaia OA, Popova IV,
Siutkin VE. Myocarditis, polymyositis and Raynauds
syndrome in female patient with chronic hepatitis C. Ter
Arkh 1999;71:56-8.
19) Chemla ES, Raynaud A, Mongredien B, et al. Forearm
arteries entrapment syndrome: A rare cause of recurrent
angioaccess thrombosis. J Vasc Surg 2001;34:743-7.
20) Bolster MB, Maricq HR, Leff RL. Office evaluation and
treatement of Raynauds phenomenon. Clev Clin J Med
1995;62:51-61.
21) Smith CD, McKendry RJR. Controlled trial of nifedipine in
the treatment of Raynauds phenomenon. Lancet
1982;2:1229.
22) Yetkin U, Kestelli M, Karabay Ö, ve ark. Raynaud
fenomeninde konservatif medikal tedavi modalitelerimizin
değerlendirilmesi. XI. Ulusal Vasküler Cerrahi Kongresi,
Antalya, Nisan 19-23, 2002.
23) Levy Y, Sherer Y, Shoenfeld Y. Iloprost treatement of finger
gangrene in a patient with Raynauds syndrome. Isr Med
Assoc J 2000;2:960-1.
24) Boubakri C, Bouchou K, Guy C, Roy M, Cathebras P.
Masseter pain: An little known, undesirable effect of
iloprost. Presse Med 2000;29:1935-6.
25) OReilly MJG, Talops G, Robert VC, et al. Controlled trial
of plasma exchance in treatment of Raynauds syndrome
Br Med J 1979;1:1113-9.
26) Gordon A, Zechmeister K, Collin J. The role of
sympathectomy in current surgical practice. Eur J Vasc
Surg 1994;8:129-37.
27) Heuberger J, Furrer M, Habicht J, Inderbitzi R. The
indications for and results of video thoracoscopic
sympathectomy. Dtsch Med Wochenschr 2000;125:817-21.