Methods: Onehundredfour consecutive patients with various types of atherosclerotic diseases who admitted to our center for surgical intervention were included in this prospective study. Fifty-two atherosclerotic plaque specimens that were obtained from carotid arteries of the cases who had carotid endarterectomy constituted the study group and 52 specimens obtained from the macroscopically healthy regions of ascending aorta in cases who undergone coronary artery bypass grafting were the control group.
Results: Chlamydia pneumoniae DNA was detected in 16 (30.77%) of 52 atherosclerotic plaques and 1 (1.92%)of 52 macroscopically healthy ascending aorta wall specimens (p < 0.001). Helicobacter pylori DNA was detected in 9 (17.31%) of 52 atherosclerotic plaques and none of the controls (p = 0.003). Twenty-five of 52 plaques (48%) were positive either for Chlamydia pneumoniae or Helicobacter pylori.
Conclusion: Higher incidence of Chlamydia pneumoniae and Helicobacter pylori DNA in atherosclerotic plaques, compared to healthy vascular walls suggests that these microorganisms may play a role in the pathogenesis of atherogenesis.
Son yıllarda elde edilmiş veriler, duodenal ülser, kronik akciğer hastalığı (astma dahil) ve aterosklerotik hastalıklar gibi kronik inflamatuvar hastalıklarda bir veya birden fazla infeksiyöz ajanın nedensel rolü olabileceğini desteklemektedir [2]. Kronik inflamatuar hastalıklarda infeksiyöz ajanların nedensel rolü ve birlikteliği, halk sağlığı, tedavi ve korunma açısından oldukça önemlidir. Chlamydia pneumoniae (C. pneumoniae) ve Helicobacter pylori (H. pylori) ateroskleroz patogenezinde en çok sorumlu tutulan mikroorganizmalardır [3].
Bu çalışmada, karotis endarterektomi plaklarında ve sağlıklı asandan aort duvarı örneklerinde, polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemi ile C. pneumoniae ve H. pylori DNAsı araştırıldı ve seroepidemiyolojik bulgular literatür bilgileri ile birlikte tartışıldı.
Haziran 2000 Aralık 2001 tarihleri arasında, aterosklerotik hastalıkların cerrahisi için merkezimize başvuran ardışık 104 hasta çalışmaya dahil edildi. Çalışma hastanemiz etik komitesi tarafından onaylandı ve çalışma için tüm hastaların rızası alındı.
Karotis endarterektomi yapılan hastaların (n = 52; 36 erkek, 16 kadın; ortalama yaş 67.46 ± 7.84) karotis arterlerinden alınan aterosklerotik plaklardan elde edilen 52 örnek çalışma grubunu; koroner arter bypass greft operasyonu yapılan hastaların (n = 52; 38 erkek, 14 kadın; ortalama yaş 62.08 ± 8.62) makroskobik olarak sağlıklı görünen asandan aort bölgelerinden alınan 52 örnek ise kontrol grubunu oluşturdu. Çalışma grubundaki tüm hastalar semptomatikti ve karotis arter stenozu %70in üzerinde idi. Her iki gruptaki hastaların operasyon öncesi demografik karakteristikleri ve hipertansiyon, diabetes mellitus, lipid profili, sigara alışkanlığı ve miyokard enfarktüsü gibi ateroskleroza ait risk faktörleri ve diğer medikal hikayeleri kayıt edildi (Tablo 1).
Cerrahi Teknik
Çalışma grubundaki 40 hastaya yalnızca karotis endarterektomi, 12 hastaya ise hem karotis endarterektomi hem de koroner arter baypas greft operasyonu (9 hastada (%75) kardiyopulmoner bypass ile, 3 hastada (%25)ise atan kalpte) yapıldı. Eşzamanlı uygulanan bu girişimlerde, genel anestezi altında karotis endarterektomi yapıldıktan sonra, aorto-sağ atriyal kanülasyon ile kardiyopulmoner bypassa geçilip koroner arter bypass cerrahisi uygulandı. Yalnızca karotis endarterektomisi yapılan olgularda ise lokal anestezi tekniği kullanıldı. Lokal anestezi tekniği olarak, marcain (Bupivacaine Hidrochloride) ile servikal blokaj tercih edildi.
Kontrol grubundaki hastalara ise, aorto-sağ atriyal kanülasyonla kardiyopulmoner bypassta (n = 45 hasta, %86.53) veya atan kalpte (n = 7 hasta, %13.47) aortokoroner bypass greft operasyonu uygulandı.
Örnek Toplama
Tüm örnekler operasyon odasında steril koşullar altında alındı. Yaklaşık 0.5-1 cm büyüklüğündeki karotis arter ateroskleroz örnekleri, Tris-EDTA buffer içeren ependorf mikrosantrifüj tüplerine yerleştirildi. Ependorf tüpleri operasyon odasında etiketlendi. Mikrobiyolojik incelemeyi yapacak laboratuvar çalışanları, örneklerin hangi gruptan olduğu konusunda bilgilendirilmedi.
Örneklerin Transportu ve İşlenmesi
Tüm örnekler 24 saat içinde ve +4°Cde laboratuvara gönderildi. Vaskuler doku örneklerinin kalsifiye alanları çıkarıldı, kalan örnekler küçük parçalara (~25 mg) ayrıldı ve DNA ekstraksiyonu için işleme sokuldu. Tüm doku örnekleri, PCR için, proteinase K (Sigma Chemical) digestion, phenol-chloroform extraction ve ethanol precipitation ile işlendi. Birden fazla çözme-dondurma işleminden kaçınmak için, DNA ekstraktları, küçük miktarlara bölünerek saklandı.
PCR Amplifikasyonu DNA amplifikasyonları, her bir deoksinükleotid trifosfattan (dNTP) (Fermentas) 200 µM, her bir primerden 2 µM, 2 U Taq polymerase (Fermentas), 10 µM Tris-HCL, 50 µM KCl ve 1.5 µM MgCl2 içeren 50 µl volümde yapıldı. Reaksiyon tüpleri PTC-100 thermal cycler (MJ Research)a yerleştirildi. Globulin primerleri internal pozitif kontrol olarak çalışmaya dahil edildi. Miks kontrolü olarak, iki pozitif ve iki negatif kontrol kullanıldı.
PCR yönteminin primer düzenleri, koşulları ve büyüklükleri C. pneumoniae için [4,5] Tablo 2de ve H. pylori için [6] ise Tablo 3te gösterildi. PCR ile C. pneumoniaenin saptanması için 2 farklı PCR analizi 2 farklı primer seti kullanılarak yapıldı (Tablo 2). PCR, her bakteri için faklı günlerde olacak şekilde, herbir primer için en az iki kez yapıldı.
Amplifikasyon ürünleri, ethidium bromide içeren %2 agaroz jelde elektroforez ile C. pneumoniae için 437 - 463 bp, H. pylori için ise 294 bp düzeyinde gösterildi. Doku hazırlanması, PCR amplifikasyonu ve elektroforez işlemleri, kontaminasyon riskinden kaçınmak için ayrı odalarda gerçekleştirildi.
İstatistiksel Analizİstatistiksel analiz, SPSS 10.0 (Statistical Package for the Social Sciences, SPSS Inc, Chicago, IL, USA) ve MATLAB 6.0.88 Release 12 (MATrix LABoratory, The MathWorks, Inc, Boston, MA, USA) programları kullanılarak yapıldı. Veriler ortalama ± standart sapma olarak verildi. 0.05in altındaki p değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Çalışma ve kontrol gruplarının demografik verilerinin istatistiksel karşılaştırılmasında cinsiyet, sigara içme alışkanlığı, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, koroner arter hastalığı, periferik arter hastalığı, hipertansiyon, hiperkolesterolemi, obezite, diabetes mellitus, transiyent iskemik atak öyküsü ve anstabil anjina pektoris için bağımsız grup oranlarının karşılaştırılması esasına dayanan Likelihood Ratio testi ve Fishers Exact testi, kolesterol düzeyleri için ise bağımsız 2 grup ortalamasının karşılaştırılması esasına dayanan Independent-Samples T testi ve kolesterol düzeylerinin varyanslarının homojenitesini kontrol etmek amacıyla da Levenes f testi kullanıldı. Çalışma grubunda C. pneumonia ve H. pylori saptanan olguların sahip oldukları kişisel ve çevresel özelliklerinin mevcut olma olasılığı Pearson Chi-Square testi ve Odds Ratio (OR) testi ile araştırıldı. Hesaplanan OR değerlerinin anlamlılığı, %95 Confidence Interval (CI; güven aralığı) sınırları hesaplanarak test edildi ve 1 değerini içermeyen aralıklar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi (p < 0.05). Mikrobiyolojik inceleme sonucu saptanan C. pneumonia ve H. pylori için risk etkenlerinin öneminin belirlenmesi amaçlandı ve C. pneumonia ve H. pylori pozitifliği Dikotom nominal bağımlı değişken olarak kabul edildiler. Cinsiyet, sigara, hipertansiyon, hiperkolesterolemi ve diabetes mellitus ise kategorik bağımsız değişkenler olarak regresyon analizine dahil edildi ve uygulanacak regresyon modelinin Binary Lojistik Regresyon Analizi olmasına karar verildi.
Çalışma grubunda C. pneumoniae pozitifliği %30.77 (16 hasta) iken, H. pylori pozitifliği %17.31 (9 hasta) idi. Kontrol grubunda ise, C. pneumoniae %1.9 (1 hasta), H. pylori ise %0 oranında saptandı. Üç ay arayla sağ ve sol karotis endarterektomi yapılan bir hastanın, her iki karotis endarterektomi materyalinde de H. pylori pozitif saptandı. Bu hastaya ait risk faktörleri hipertansiyon, hiperkolesterolemi ve sigara idi.
C. pneumoniae pozitifliği açısından çalışma ve kontrol gruplarında elde edilen sonuçlar (sırasıyla %30.77 ve %1.9) arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p < 0.001 (2-yönlü), Pearson Chi-Square testi). H. pylori pozitifliği yönünden çalışma ve kontrol grupları arasındaki farka (sırasıyla %17.31 and %0) bakıldığında ise, sonuç yine istatistiksel olarak anlamlı bulundu [p = 0.003 (2-yönlü), Fishers Exact testi].
Mikrobiyolojik incelemelerinde C. pneumoniae ve H. pylori saptanan olguların sahip oldukları demografik özellikler incelendi ve bu özellikleri taşıma olasılıkları hesaplanarak Tablo 4te gösterildi. Aterom plaklarında C. pneumoniae pozitif olan çalışma grubu hastalarının ortak özellikleri de Tablo 4te özetlendi. Bu grupta C. pneumoniae saptanan olgularda koroner arter hastalığı bulunma olasılığı 42.8 kat, periferik arter hastalığı bulunma olasılığı 13.6 kat, obezite bulunma olasılığı ise 3.55 kat fazla bulundu ve bu değerler istatistiksel olarak anlamlı idi (p < 0.05). Kronik obstrüktif akciğer hastalığı 1.53 kat, hipertansiyon 2.58 kat, anstabil anjina pektoris 3.37 kat fazla olasılıkla görülmesine rağmen bu değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p > 0.05). Diğer özellikler ise istatistiksel olarak anlamsız olasılıklarla düşük saptandı (p > 0.05). H. pylori pozitif olan hastaların ortak özellikleri de Tablo 4te gösterildi. H. pylori saptanan olgularda koroner arter hastalığı bulunma olasılığı anlamlı olarak artmamıştı (OR = 0.11, p < 0.05). Kronik obstrüktif akciğer hastalığı 2.02 kat, periferik arter hastalığı 1.44 kat, obezite 1.44 kat ve anstabil angina pektoris 7.69 kat yüksek olasılıkla bulunmasına rağmen bu değerler istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p > 0.05). Diğer özellikler ise istatistiksel olarak anlamsız olasılıklarla düşük saptandı (p > 0.05). Olguların, varsayılan risk etkenlerinin C. pneumoniae ve H. pylori pozitifliğine etkilerinin analizinde nominal bağımlı değişkenler C. pneumoniae ve H. pylori, kategorik bağımsız değişkenler ise cinsiyet, sigara, hipertansiyon, hiperkolesterolemi ve diabetes mellitus olarak belirlendi; %95 CI değerleri ve risk etkenlerinin gerçekleşme olasılıkları C. pneumoniae ve H. pylori için ayrı ayrı hesaplandı. Yapılan analizlerde hiçbir risk etkeninin bu olasılıkları istatistiksel olarak anlamlı oranda arttırmadığı saptandı (Tablo 5).
Çalışma grubunda Chlamydia pneumoniae ve Helicobacter pylori saptanan hastaların demografik verileri |
Çalışma grubu olgularının demografik özelliklerinin Chlamydia pneumoniae ve Helicobacter pylori pozitifliğine etkilerinin analizi |
Son yıllarda aterosklerozda kronik bir inflamatuvar sürecin söz konusu olduğu güçlü kanıtlarla gösterilmiştir [7]. Ateroskleroz için bilinen klasik risk faktörleri ile kronik inflamasyon göstergeleri arasında bağlantı kurulamaması, bunların dışında faktörlerin söz konusu olabileceğini düşündürmüş ve duodenal ülserde olduğu gibi, kronik enfeksiyonun bu inflamasyona yol açabileceğini akla getirmiştir. Günümüzde ateroskleroz patogenezinde rolü olabileceği konusunda en çok incelenen mikroorganizmalar C. pneumoniae, H. pylori, sitomegalovirus ve periodontal infeksiyonlara yol açan bazı bakterilerdir [3]. Çalışmamızda, bu ajanlardan şu ana kadar en güçlü kanıtların yer aldığı C. pneumoniae ve ülkemizde yaygın olarak enfeksiyona yol açan H. pylorinin aterosklerotik plaklardaki varlığı PCR yöntemi ile araştırıldı. Sıklıkla solunum yolları infeksiyonlarına yol açan C. pneumoniaenin aterogenezde rol alan makrofajlar ve endotel hücreleri gibi hücrelere tropizm göstermesi nedeniyle ateroskleroz patogenezinde rolü olabileceği düşünülmektedir [8]. C. pneumoniae ve ateroskleroz arasında ilişki olabileceği ilk kez 1988 yılında Saikku ve arkadaşları [9] tarafından yapılan seroepidemiyolojik bir çalışma ile gösterildi. Bu çalışmadan sonra yapılan 25den fazla seroepidemiyolojik çalışmanın büyük çoğunluğunda C. pneumoniae pozitifliği ile ateroskleroz arasında pozitif bir bağlantı bulundu [3]. Seroepidemiyolojik çalışmalardan sonra aterom plaklarında C. pneumoniaenın varlığını gösteren patolojik ve mikrobiyolojik çalışmalar yapıldı [10,11].
İlk kez Shor ve arkadaşları [10], koroner arter aterom plaklarında PCR yöntemi ve elektron mikroskobisi ile C. pneumoniae varlığını gösterdi. Bu çalışmadan sonra PCR yöntemi kullanılarak yapılmış çalışmaların çoğunluğunda aterom plaklarında C. pneumoniae pozitifliği belirlenmekle birlikte, oranlar oldukça farklılık gösterdi [3]. Bazı çalışmalar, incelenen örneklerin tümünde C. pneumoniae pozitifliği olduğunu [11], bazıları ise hiç saptayamadıklarını [12] bildirdi. Bunun en önemli nedeni, PCR yöntemlerinin standardize olmamasıdır. Apfalter ve arkadaşları [13] tarafından yapılan bir çalışmada, 15 endarterektomi örneğinde 9 ayrı merkezde ayrı ayrı PCR yöntemi ile C. pneumoniae arandığı ve bu çalışma sonucunda laboratuarlar arası C. pneumoniae pozitiflik oranının %0-60 arasında gerçekleştiği bildirilmektedir. PCR ile yapılan deneylerde bu şekilde değişken sonuçlar alınmasının nedenleri C. pneumoniaenin aterosklerotik lezyonlardaki dağılımının parçalı olması, incelenen ateromatöz dokunun yetersizliği, laboratuvar yöntemlerinin standart olmaması, aterom plaklarından C. pneumoniae DNA ekstraksiyonunun yapılamaması ve aterom plaklarında PCR inhibitörlerinin yer alması olarak ileri sürülmektedir [14].
C. pneumoniae PCR testlerinin standardizasyonunu sağlamak ve PCR ile C. pneumoniae belirlenmesini engelleyebilecek faktörleri ortadan kaldırabilmek amacıyla, Center for Disease Control (CDC) of USA ve CDC of Canada tarafından,
C. pneumoniae deneylerinin standardizasyonu adı altında bir rehber hazırlandı [15]. Çalışmamızda C. pneumoniae için örnek alma, transport, ekstraksiyon ve PCR işlemlerinde bu öneriler doğrultusunda hareket edildi ve bu rehberde standart metod olarak önerilen dört yöntemden ikisi [4,5] kullanıldı. Bu iki yöntem ile de C. pneumoniae pozitiflik oranı %30.77 olarak belirlendi. Ülkemizden kısa süre önce, yine 16S rRNA primerleri kullanılarak yapılan bir çalışmada da aterom plaklarında C. pneumoniae oranı %26 olarak bildirildi [16]. Çalışmamızda kullanılan diğer primerle Washington Üniversitesinden yapılmış bir çalışmada, karotis arter aterom plaklarında PCR ile C. pneumoniae pozitiflik oranı %24 olarak bildirilmiştir [17]. Arteryel örneklerden alınmış aterom plaklarında C. pneumoniae varlığını araştıran 30 çalışmanın genel olarak değerlendirildiği bir başka çalışmada, C. pneumoniaenin PCR yöntemi ile pozitiflik oranı ortalama %25, normal vasküler dokularda ise %1 veya daha az oranda belirlendi [14]. Çalışmamızda karotis aterom plaklarında PCR ile belirlenen %30.77lik pozitiflik oranı bu sonucu desteklemektedir.
Çalışmamızda, C. pneumoniae pozitif hastalarda koroner arter hastalığının ve periferik arter hastalığının var olma olasılıkları sırasıyla 42.8 ve 13.6 kat yüksek bulundu ve bu değerler istatistiksel olarak anlamlı idi. Bu bulgular, C. pneumoniaenin aterosklerozdaki rolünün, sadece belli arterleri etkileyen lokal bir mekanizma ile değil, tüm arterlerin (koroner, periferik, karotis gibi) aterosklerozu ile sonuçlanan sistemik bir mekanizma ile olabileceğini düşündürmektedir. Literatürde de koroner arter, aort, karotis arteri, baziller arter ve renal arter aterosklerotik plaklarında PCR yöntemi ile C. pneumoniae gösterilmiştir [16,18,19]. Serolojik olarak C. pneumoniae ile ateroskleroz arasındaki bağlantının belirlenmiş olması ve mikrobiyolojik ve patolojik olarak C. pneumoniaenin aterom plaklarında yer alması, C. pneumoniae enfeksiyonu ile ateroskleroz arasında kesin bir neden-sonuç ilişkisi olduğunu göstermemekte ve mikroorganizmanın aterom plaklarında masum bulunma olasılığını ekarte edememektedir. C. pneumoniae ile ateroskleroz arasında nedensel bir ilişkiyi gösterebilmek için hayvan deneyleri ve aterosklerotik hastalığı bulunan insanlarda antiklamidyal antibiyotiklerle tedavi çalışmaları yapıldı. Hayvan deneylerinde, C. pneumoniae infeksiyonunun aterosklerotik lezyonların gelişmesine yol açtığı ve antiklamidyal tedavinin bu lezyonların gelişimini büyük oranda engellediği gösterildi [20].
Aterosklerotik hastalığı bulunan insanlarda antiklamidyal antibiyotiklerle yapılan çalışmalarda farklı sonuçlar bildirildi. İlk kez Gupta ve arkadaşları [21] tarafından 1997 yılında, miyokard infartüsü geçirmiş 220 hastada azitromisin tedavisi uygulanmasının kardiyak olay riskini azalttığı gösterildi. Ancak bu küçük çalışmadan sonra yapılan ve sonuçları kısa süre önce açıklanan 7,700 hastalık weekly intervention with zithromax (Azitromisin) for atherosclerosis and its related disorders (WIZARD) çalışmasında [22,23], 3 aylık Azitromisin tedavisinin kardiyak olay riskinde plasebo ile karşılaştırıldığında %7lik azalma gösterdiği, fakat bu azalmanın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı bildirildi. 2003 yılında tamamlanması beklenen ve daha uzun süreli (1 yıllık) Azitromisin uygulanan Azithromycin coronary events study (ACES) çalışmasının [24] sonuçlarının bu konuyu daha büyük oranda aydınlatacağı düşünülmektedir. Ancak klinik çalışmaların sonuçlarının olumlu ya da olumsuz olması, C. pneumoniaenin aterosklerozdaki rolü konusuna kesin bir yanıt veremeyecektir. Çünkü mikroorganizma verilen tedavi ile eradike edilemeyebilir veya C. pneumoniae aterogenezin başlangıç aşamasında söz konusu olabilir ki, bu da sekonder değil primer korumayı gündeme getirmekte ve aşı gereksinimini doğurmaktadır [3].
Ateroskleroz patogenezinde rol alabileceği düşünülen diğer bir mikroorganizma da H. pyloridir. H. pylori gram negatif, spiral bir basil olup, duodenal ülserde nedensel bir rolü olduğu gösterilmiştir [2]. H. pylori ile ateroskleroz arasındaki bağlantıya dair, C. pneumoniaeda olduğu gibi güçlü kanıtlar henüz yoktur. Ancak, ülkemiz gibi H. pylori infeksiyon sıklığının %80lerin üzerinde olduğu ülkelerde [25], bu konunun aydınlatılması büyük önem taşımaktadır. H. pylori ile ateroskleroz arasında ilişki olduğuna dair yapılmış çalışmaların çoğunluğu serolojiktir. Bu tür bir ilişki ilk kez 1994 yılında Mendall ve arkadaşları [26] tarafından bildirildi. Daha sonra yapılan yaklaşık 20 kadar serolojik çalışmanın bir kısmı bu çalışmayı desteklemiş olmakla birlikte [3], 1998 yılında Danesh ve arkadaşları [27] tarafından yapılan 18 çalışmanın meta-analizinde, H. pylori seropozitivitesi ile belli vasküler risk faktörleri arasında bir ilişki belirlenemediği ve daha önce bildirilen bu ilişkilerin rastlantısal olduğu ileri sürüldü. Ancak H. pylori infeksiyon sıklığının özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde çok yüksek olması, serolojik çalışmaların değerini azaltmaktadır. Çünkü yapılacak herhangi bir çalışmada kontrol grubunda da H. pylori seropozitivitesi %80in üzerinde olacak ve hasta grubu ile karşılaştırma şansı olmayacaktır. Bu nedenle çalışmamızda, aterom plaklarında PCR yöntemi ile direkt H. pylori varlığı araştırıldı. Aterom plaklarında direkt H. pylori arayan literatürde bizim dışımızda toplam 8 çalışmaya ulaşılabildi [16,18,19,28-32]. Bu çalışmaların 4ünde aterom plaklarında H. pylori varlığı belirlenemezken [18,28-30], diğer dört çalışmada ise H. pylori varlığı gösterildi [16,19,31,32]. Aterom plaklarında PCR yöntemi ile H. pylori belirlenememesinde C. pneumoniaeda olduğu gibi PCR ile ilgili standardizasyon problemlerinin rolü olabilir.
Çalışmamızda H. pylori belirlemek için kullanılan glmM (üreaz C) primeri, H. pylorinin belirlenmesinde, günümüzdeki en spesifik primer olarak kabul edilmektedir [33]. Aterom plaklarında PCR yöntemi ile H. pylori belirlemiş olan çalışmalarda, pozitiflik oranı %22-51 arasında değişmektedir [16,30-32]. Bizim çalışmamızda da aterom plaklarında
H. pylori pozitiflik oranı %17.31 olarak saptanırken, sağlıklı damar dokularında %0 olarak belirlendi ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p = 0.003). Ayrıca 3 ay ara ile sağ ve sol karotis endarterektomi operasyonu uygulanan bir hastanın sağ ve sol karotisinden alınmış aterom plaklarının ikisinde de H. pylori pozitif bulunması, H. pylorinin aterogenezde lokal değil, sistemik bir etki oluşturma olasılığını göstermektedir.
Sosyoekonomik seviyenin H. pylori infeksiyonları ile ilişkili olduğu bilinmektedir [34]. H. pylori pozitifliği saptanan bizimle birlikte toplam 5 çalışmanın 2sinin ülkemizden [16], birinin de yine gelişmekte olan bir ülke olan Arjantinden [31] bildirilmiş olması, H. pylori infeksiyon sıklığının %80lerin üzerinde olduğu ülkelerde, bu mikroorganizmanın aterosklerozda rolü olabileceğini akla getirmektedir.
C. pneumoniaeda olduğu gibi, aterom plağında H. pylorinin de belirlenmiş olması, aterosklerozla H. pylori arasında bir nedensellik olduğunu kesin olarak göstermemektedir. Böyle bir nedensellik ilişkisini araştırmak için kısa süre önce yapılan bir hayvan deneyinde, H. pylorinin farelerde ateroskleroz yaratmadığı gösterildi [35]. Eldeki veriler, H. pylorinin aterogenezdeki rolünü belirlemek için oldukça yetersizdir ve ileri deneysel ve klinik araştırmalara gereksinim vardır.
Dikkati çeken diğer bir konu, gerek C. pneumoniaenin, gerekse H. pylorinin eldeki verilere göre aterogenezde olmazsa olmaz bir faktör olmadığıdır. Çünkü bizim olgularımızda da olduğu gibi, yaklaşık %50 olguda bu mikroorganizmaların herhangi birine rastlanmadı. Bu durumda, söz konusu mikroorganizmaların ateroskleroz patogenezinde zorunluluk değil, kolaylaştırıcı faktör olma olasılığı yüksektir.
Sonuç olarak, çalışmamızda karotis arter aterom plaklarında, sağlıklı damar duvarına göre anlamlı derecede yüksek oranda C. pneumoniae ve H. pylori (C. pneumoniae için p < 0.001; H. pylori için ise p = 0.003) saptanması, ateroskleroz patogenezinde hem C. pneumoniaenin, hem de H. pylorinin rolü olabileceği düşüncesini desteklemektedir.
1) Wilson PW, DAgostino RB, Levy D, Belanger AM,
Silbershatz H, Kannel WB. Prediction of coronary heart
disease using risk factor categories. Circulation
1998;97:1837-47.
2) Cassel GH. Infectious causes of chronic inflammatory
disease and cancer. Emerg Infect Dis 1998;4:475-87.
3) Muhlestein JB. Chronic infection and coronary artery
disease. Med Clin North Am 2000;84:123-48.
4) Campbell LA, Perez Melgosa M, Hamilton DJ, Kuo CC,
Grayston JT. Detection of Chlamydia pneumoniae by
polymerase chain reaction. J Clin Microbiol 1992;30:434-9.
5) Gaydos CA, Quinn TC, Eiden JJ. Identification of
Chlamydia pneumoniae by DNA amplification of the 16S
rRNA gene. J Clin Microbiol 1992;30:796-800.
6) Bickley J, Owen RJ, Fraser AG, Pounder RE. Evaluation of
the polymerase chain reaction for detecting the urease C
gene of Helicobacter pylori in gastric biopsy samples and
dental plaque. J Med Microbiol 1993;39:338-44.
7) Haverkate F, Thompson SG, Pyke SD, Gallimore JR,
Pepys MB. Production of C-reactive protein and risk of
coronary events in stable and unstable angina. European
Concerted Action on Thrombosis and Disabilities Angina
Pectoris Study Group. Lancet 1997;349:462-6.
8) Saikku PA. Chlamydia. In: Armstrong D, Cohen J, eds.
Infectious Disease. London: Mosby, 1999:1-7.
9) Saikku P, Leinonen M, Mattila K, et al. Serological
evidence of an association of a novel Chlamydia, TWAR,
with chronic coronary heart disease and acute myocardial
infarction. Lancet 1988;2:983-6.
10) Shor A, Kuo CC, Patton DL. Detection of Chlamydia
pneumoniae in coronary arterial fatty streaks and
atheromatous plaques. S Afr Med J 1992;82:158-61.
11) Juvonen J, Juvonen T, Laurila A, et al. Demonstration of
Chlamydia pneumoniae in the walls of abdominal aortic
aneurysms. J Vasc Surg 1997;25:499-505.
12) Paterson DL, Hall J, Rasmussen SJ, Timms P. Failure to
detect Chlamydia pneumoniae in atherosclerotic plaques of
Australian patients. Pathology 1998;30:169-72.
13) Apfalter P, Blasi F, Boman J, et al. Multicenter comparison
trial of DNA extraction methods and PCR assays for
detection of Chlamydia pneumoniae in endarterectomy
specimens. J Clin Microbiol 2001;39:519-24.
14) Kuo C, Campbell LA. Detection of Chlamydia pneumoniae
in arterial tissues. J Infect Dis 2000;181(Suppl 3):432-6.
15) Dowell SF, Peeling RW, Boman J, et al. Standardizing
Chlamydia pneumoniae assays: Recommendations from
the centers for disease control and prevention (USA) and
the laboratory centre for disease control (Canada).
Clin Infect Dis 2001;33:492-503.
16) Farsak B, Yıldırır A, Akyön Y, et al. Detection of
Chlamydia pneumoniae and Helicobacter pylori DNA in
human atherosclerotic plaques by PCR. J Clin Microbiol
2000;38:4408-11.
17) Jackson LA, Campbell LA, Kuo CC, Rodriguez DI, Lee A,
Grayston JT. Isolation of Chlamydia pneumoniae from
a carotid endarterectomy specimen. J Infect Dis
1997;176:292-5.
18) Blasi F, Denti F, Erba M, et al. Detection of Chlamydia
pneumoniae but not Helicobacter pylori in atherosclerotic
plaques of aortic aneurysms. J Clin Microbiol
1996;34:2766-9.
19) Rassu M, Cazzavillan S, Scagnelli M, et al. Demonstration
of Chlamydia pneumoniae in atherosclerotic arteries from
various vascular regions. Atherosclerosis 2001;158:73-9.
20) Fong IW. Antibiotics effects in rabbit model of Chlamydia
pneumoniae-induced atherosclerosis. J Infect Dis
2000;181(Suppl 3):514-8.
21) Gupta S, Leatham EW, Carrington D, Mendall MA,
Kaski JC, Camm AJ. Elevated Chlamydia pneumoniae
antibodies, cardiovascular events, and azitromisin in male
survivors of myocardial infarction. Circulation
1997;96:404-7.
22) Dunne MW. Rationale and design of a secondary
prevention trial of antibiotic use in patients after
myocardial infarction: The WIZARD (weekly intervention
with zithromax [Azitromisin] for atherosclerosis and its
related disorders) trial. J Infect Dis 2000;181(Suppl 3):572-8.
23) OConnor C, Dunne MW. Weekly intervention with
zithromax (Azitromisin) for atherosclerosis and its related
disorders (WIZARD) trial. First large-scale study of
antibiotic potential in reducing cardiovascular events.
March 18 2002: www.pfizer.com/pfizerinc/about/press/
zithromaxrelease0318.html.
24) Grayston JT. Secondary prevention antibiotic treatment
trials for coronary artery disease. Circulation
2000;102:1742-3.
25) Özden A, Dumlu S, Özkan H ve ark. Transmission of
Helicobacter pylori. Gastroenteroloji 1994;5:441-5.
26) Mendall MA, Goggin PM, Molineaux N, et al. Relation of
Helicobacter pylori infection and coronary heart disease.
Br Heart J 1994;71:437-9.
27) Danesh J, Peto R. Risk factors for coronary heart disease
and infection with Helicobacter pylori: Meta-analysis of 18
studies. Br Med J 1998;316:1130-2.
28) Malnick SD, Goland S, Kaftoury A, et al. Evaluation of
carotid arterial plaques after endarterectomy for
Helicobacter pylori infection. Am J Cardiol 1999;83:1586-7.
29) Danesh J, Koreth J, Youngman L, et al. Is Helicobacter
pylori a factor in coronary atherosclerosis? J Clin
Microbiol 1999;37:1651.
30) Radke PW, Merkelbach-Bruse S, Messmer BJ, et al.
Infectious agents in coronary lesions obtained by
endartherectomy: Pattern of distribution, coinfection, and
clinical findings. Coron Artery Dis 2001;12:1-6.
31) Ameriso SF, Fridman EA, Leiguarda RC, Sevlever GE.
Detection of Helicobacter pylori in human carotid
atherosclerotic plaques. Stroke 2001;32:385-91.
32) Kowalski M. Helicobacter pylori (H. pylori) infection in
coronary artery disease: Influence of H. pylori eradication
on coronary artery lumen after percutaneous transluminal
coronary angioplasty. The detection of H. pylori specific
DNA in human coronary atherosclerotic plaque. J Physiol
Pharmacol 2001;52(Suppl 1):3-31.
33) Lu JJ, Perng CL, Shyu RY, et al. Comparison of five PCR
methods for detection of Helicobacter pylori DNA in
gastric tissues. J Clin Microbiol 1999;37:772-4.