Methods: We performed a retrospective study in 36 patients underwent surgery for the treatment of primary chest wall tumors at our clinic between 1992 and 2000.
Results: 12 patients were females, 24 were males, mean age was 54. In our serie, 61% of tumor localizations were on the ribs, 25% of them in soft tissue, 14% of them were localized at sternum. Majority of the malignant tumors were chondrosarcomas. These represented 36% and benign tumors as chondromas comprised for 8% of all chest wall tumors. For reconstruction autologous costal grafts, muscular flaps and synthetic grafts were used in the surgical procedures.Average hospital stay was 7.6 days. No postoperative mortality occured within our serie. Mean five year survival rate was 45% in the 18 cases whom could be followed up out of 28 malignant cases.
Conclusion: Early diagnosis and adequate resection is important for curative treatment in primary chest wall tumors.
Tedavide göğüs duvarı rezeksiyonunu ilk olarak 1898de Parham tanımlamıştır [4]. 1921de Hedgeblom %74ü malign olan 313 olgu bildirmiştir [5]. Göğüs duvarı tümörlerinin tedavisinde iskelet yapının rezeksiyonu gerektiğinden yelken göğüs ve buna bağlı solunum yetmezliği nedeni ile mortalite ve morbidite artabilmektedir. Göğüs duvarı defektlerinin kapatılmasında 1947de Watson ve James otolog materyal olarak fasia latayı, 1947de Maier geniş cilt greftlerini, 1948de de Bisgard ve Swenson kot greftlerini tarif etmişlerdir [6]. Campbell 1950de halen yaygın olarak kullanılan miyokutanöz flepleri tarif etmiştir [7]. Günümüzde göğüs duvarının rekonstrüksiyonunda sentetik meşler (marlex, prolene vb.) ve solid yamalar (methylmetacrilate vb.) güvenli olarak kullanılmaktadır [8,9]. Postoperatif dönemde düşük morbidite ve mortalite yeterli rezeksiyon ve rezeksiyon sonrası oluşan defektin iyi rekonstrüksiyonuna bağlıdır.
Hastaların 12si (%33.3) kadın, 24ü (%66.6) erkekti. Yaşları 10 ile 76 arasında olup ortalama yaş 54tü. Anterior ve posterior aksiller hatlar arası yan duvar, anterior aksiller hattın önü ön duvar ve posterior aksiller hattın arkası arka duvar olarak kabul edildiğinde, tümörün en sık yerleşim yeri 27(%75) olgu ile ön duvar olarak bulunmuşdu. Tümör 4 olguda (%11.1) yan duvar, 5 olguda (%13.9) ise arka duvar yerleşimliydi.
Olgularda en sık başvuru sebebinin giderek büyüyen şişlikler olduğu saptanmışdı (Tablo 1).
Olgularda histopatolojik tanı insizyonel biyopsi veya eksizyonel biyopsi ile kondu. Beş santimetreden küçük tümörlerde tanı için eksizyonel biyopsi, 5 cmden büyük tümörlerde insizyonel biyopsi yapıldı. Şüpheli olgularda ve rezeksiyon sınırlarında tümör aramak için frozen section yapıldı. Bu yöntemlerle kitlenin benign ve malin ayrımı yapıldı. Benign tümörlerde 2 cm, malin tümörlerde 4 cm lateral sınır bırakılarak duvar rezeksiyonu uygulandı. Hiçbir olguda intratorasik organlara invazyon görülmedi. Hastalarımızda preoperatif metastaz şüpheli lezyon olmadığı için ince iğne aspirasyon biyopsisine (İİAB) gerek duyulmadı. Sadece postoperatif takip edilen 5 olguda metastaz şüphesi üzerine İİAB yapıldı ve bunlardan 3 tanesinde metastaz saptanmıştı. Sternum rezeksiyonu yapılan olguların tümünde, anterior veya anterolateral yerleşimli 5 cmden büyük defektlere rekonstrüksiyon uygulandı. Rekonsrüksiyon amacı ile 4 olguda otojen kot grefti, 6 olguda kas flepleri, 10 olguda sentetik greftler kullanıldı. Onaltı olguda rekonstrüksiyon gerekmedi. Kas flebi olarak 4 olguda latissimus dorsi, 2 olguda pektoralis majör kasları kullanıldı. Sentetik greft uygulanan olguların tümünde iki kat hazırlanmış marlex veya prolen meş kullanıldı.Olgulardan 22sinde (%61) kot tümörü, 9unda (%25) yumuşak doku tümörü, 5inde (%14) ise sternum tümörü mevcuttu. Tümörlerin patolojik tiplerinin geniş bir yelpaze içinde dağıldığı görüldü (Tablo 2 ve 3). Olgulardan 28i (%77.7) malign karekterde idi. Onüç olgu (%36.1) ile kondrosarkom en sık karşılaşılan malign tümör, 3 olgu (%8.3) ile kondrom ise en sık karşılaşılan benign tümör olarak bulundu.
Olguların ortalama hastanede kalış süresi 7.6 gündü. Miyokutanöz flep ile rekonstrüksiyon uygulanan 2 olguda cilt kenarında nekroz gelişmesi nedeni ile yara revizyonu yapıldı. Olgularımızda erken dönemde postoperatif mortalite görülmedi.Resim 1. Göğüs ön duvarında şişliğe sebep olan kitle.
Resim 2. Göğüs ön duvar tümörünün MRI görüntüsü.
Resim 3. Göğüs duvarı rezeksiyonu ve prolen meş ile rekonstrüksiyon.
Tümörün olguların %75inde ön duvar, %14ünde posterior duvar, sadece %11.1inde yan duvar yerleşimli olduğu görülmüştür. Bu durum göğsün ön duvarında daha çok doku ve organ olmasına veya travmaya daha açık olmasına bağlanabilirse de çalışmamızda bu konuda bir bulguya rastlanmamıştır. Erişkinlerde primer göğüs duvarı tümörleri en sık yumuşak dokudan kaynaklanır (%50) [1]. Bizim olgularımızda ise tümörün %61 oranında kotlardan, %25 oranında ise yumuşak dokulardan ve sadece %14ünde sternumdan köken aldığı görülmektedir.
Göğüs duvarı tümörlerinde habis ve selim lezyonların klinik ve radyolojik ayırımı oldukça zordur [11]. Tanıda iğne aspirasyonu, insizyonel biyopsi veya eksizyonel biyopsi kullanılır. 5 cmden küçük tümörlerde eksizyonel, 5 cmden büyük tümörlerde ise insizyonel biyopsi tercih edilmektedir [1]. İğne aspirasyon biyopsisi sadece metastaz şüphesinde tercih edilmektedir. Biz olgularımızda her üç biyopsi tekniğinden de faydalanılmıştır.
Primer göğüs duvarı tümörleri vücudun bütün primer tümörlerinin %2sini toraksa ait malignitelerin ise %5ini oluşturmaktadırlar. Bu tümörlerde malignite oranı %60-70dir [1,2]. Literatürle uyumlu olarak olgularımızın %77sinde tümörün malign karakterde, %23ünde benign karakterde olduğu tespit edilmiştir. Literatürde en sık görülen malign tümörler malign fibröz histiositom ve kondrosarkom, benign tümörler ise kondrom ve desmoid tümör olarak bildirilmektedir [1]. Bizim olgularımızda ise habis tümörlerde kondrosarkom, selim tümörlerde de kondrom en sık karşılaştığımız histopatolojik tipler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kondrosarkomun histolojik evrelemesinin surviyi belirleyeceği, birçoğunun iyi diferansiye olduğu, tedavi edilmezse erken dönemde metastaz yaptığı, tam rezeksiyon sonrası 5 yıllık survinin %70 dolaylarında olduğu, metastaz görülmesi ya da inkomplet rezeksiyon durumunda 5 yıllık survinin %26lara kadar düşeceği çeşitli yayınlarda bildirilmektedir [10-12]. Bizim çalışmamızda. tamamı ön duvarda lokalize yaşları 30 ile 76 arasında değişen 13 olguda kondrosarkom tespit edilmiştir. Tüm olgularda komple toraks duvar rezeksiyonu yapılmıştır. Takip edilebilen 8 olguda 5 yıllık yaşam %53 bulunmuştur ve 2., 6. ve 7. yılında 3 olgumuz halen takip edilmektedir.
Soliter plasmasitomun en sık yerleşim yeri kotlar (%62), takiben sırasıyla klavikula (%21), sternum (%12) ve skapula (%4) olarak belirtilmektedir [13]. Soliter plasmasitom olguları çoğunlukla 5.-6. dekatlarda, iyi sınırlı, zımba deliği gibi litik lezyonlar olarak görülürler [14]. Cerrahinin soliter plasmasitomadaki tek rolü teşhistir. Lokal tedavinin tipi hastaların çoğunda gelişen multipl miyeloma bağlı ölüm nedeniyle sürviyi etkilememektedir. Bu olgularda radyoterapi ve kemoterapinin beraber kullanımı ile 5 yıllık yaşam %20dir [14]. Serimizde plasmasitom 6 olguda tespit edilmiştir. Bunlardan 2si sternum, 4ü kot kaynaklıdır. Olgularımızın literatüre uygun olarak 5-6 dekatlarda oldukları saptanmıştır. Takip edilebilen 3 olgu 18., 32. ve 38. aylarda kaybedilmiştir.
Primer göğüs duvarı tümörlerinde rezeksiyon genişliği hakkındaki görüşler değişiktir. Rezeksiyonun genişliği habis doku bırakmayacak şekilde olmalıdır [15,16]. Malign tümörler tercihen kemik boyunca yayıldığı için kotta en az 4-5 cm lateral marjinle rezeksiyon tavsiye edilmiştir [17]. 1986da King ve arkadaşları primer göğüs duvar tümörlü hastalarda uzun dönem survide rezeksiyon genişliğinin etkilerini analiz etmişler ve tümörden 4 cm ve daha uzak sınırla rezeksiyon yapılan olgularda 5 yıllık surviyi %56, 2 cm sınırla rezeksiyon yapılan olgularda ise %29 olarak bulmuşlardır. Bizim olgularımızın tamamında tümörün bir alt ve üstündeki kot rezeke edilmiş ve 3- 4 cm sınırla duvar rezeksiyonu tamamlanmıştır. Beş olguya parsiyel sternum rezeksiyonu, 22 olguya kot rezeksiyonu, 5 olguya cilt ile beraber tüm duvar rezeksiyonu, diğer 4 olguya da eksizyonel biyopsi yapılmıştır.
Rezeksiyon sonrası oluşan büyük defektler başarılı bir şekilde rekonstrükte edilebilmektedir [16]. Postoperatif mortalite ve mobiditenin rekonstrüksiyon yapılan olgularda daha iyi olduğu bildirilmektedir [18]. Herhangi bir yerde lokalize, en geniş çapı 5 cmden küçük ve yüksek posterior (skapula altı) 10 cm den küçük defektlerin rekonstrüksiyon gerektirmediği bildirilmiştir [19]. Bu bölgede skapulanın koruyuculuğu ön plandadır.
Olgularımızın 5inde tümörün posteriyor yerleşimli olması ve diğer 11 olguda da defekt büyüklüğünün 5 cmden küçük olması nedeni ile 16 olguda rekonstrüksiyon gerekmemiştir.
Oluşan duvar defektleri gerek adele greftleri (latisimus dorsi, rektus abdominis, pectoralis majör, serratus anterior kasları ve omentum), gerekse sentetik materyaller (polypropilene yama, polytetraflouroetylene yama, methylmetacrilate yama vs.) kullanılarak kapatılabilmektedir [20-23]. Parsiyel sternum rezeksiyonu yapılan 5 olgudan 4ünde otojen kot grefti ile rekonstrüksiyon yapılmıştır. Altı olguda rekonstrüksiyon amacı kas flepleri kullanılmıştır. Kas flebi olarak 4 olguda latisimus dorsi, 2 olguda pectoralis majör kas flepleri tercih edilmiştir. On olguda ise sentetik greftler kullanılmıştır.
Sentetik greftlerin en önemli dezavantajları infeksiyon için potansiyel yaratmalarıdır. Kontamine duvar defektlerinde veya neoadjuvan radyoterapiyi takiben tam kat duvar rezeksiyonu yapılan olgularda rekonstrüksiyon için sentetik materyellerin kullanımından kaçınılması önerilmektedir [24,25]. Bu grupta otojen kas flepleri tercih edilir [22]. Sentetik greft olarak tüm olgularda iki kat hazırlanmış marlex veya prolene meş kullanılmıştır. Marlex veya prolene mesh çift kat olarak defektin iç kısmına yerleştirilip U süturlerle defektin kenarlarına tespit edilmiş ve stabilizasyon sağlanmıştır. Hiçbir olguda enfeksiyon gelişmemiştir.
İki marlex meş arasına methyl metacrilate uygulamasıyla sandviç mesh elde edilmekte olup göğüs duvarı defektinin rijiditenin sağlanmasında kullanılır. Kliniğimizde 16 olguda kullanılan 2 kat meş ile toraks duvarının stabilizasyonu yeterli olarak sağlanmış olup hiçbir olgumuzda methyl metacrilate kullanımına ihtiyaç olmamıştır.
Sabanathan primer malign göğüs duvarı tümörlerinde komplet rezeksiyon ile 5 yıllık sürviyi %68 olarak bildirmiştir [19]. Opere edilen malign karakterdeki 28 olgudan takip edilebilen 18 olguda 5 yıllık ortalama sürvi %45 olarak bulunmuştur.
Minimal fonksiyonel kayıpların ihmal edilebileceği olgularda, büyük defektlerin otolog ve sentetik greftlerin de kullanımı ile başarılı bir şekilde rekonstrükte edilebilmesi, tedavide geniş sınırlı cerrahi rezeksiyonu mümkün kılmaktadır.
Primer göğüs duvarı tümörlerinde doğru tedavi için erken teşhis ve uygun vakalarda yeterli rezeksiyon önemlidir. Radyolojik olarak tanı konduğunda bu tümörlerin yüksek oranda malign oldukları ve operasyon esnasında frozen sectionın tanıda yetersiz kaldığı da dikkate alınırsa preoperatif histopatolojik tanının mutlaka konması gereklidir. Özellikle 5 cmden küçük tümörlerde eksizyonel 5 cmden büyük tümörlerde insizyonel biyopsi tercih edilmelidir.
1) Pairolero PC. Chest wall tumors. In: Shields TW, LoCicero
J, Ponn RB, eds. General Thoracic Surgery.
Philadelphia: Lippincott Williams&Wilkins, 2000: 589-98.
2) Pairolero PC. Chest wall reconstruction. In: Shields TW,
LoCicero J, Ponn RB, eds. General Thoracic Surgery
Philadelphia: Lippincott Williams&Wilkins, 2000:599-
608.
3) Stelzer P, Gay WA. Tumors of the chest wall. Surg Clin
North Am 1980; 60:779-86.
4) Hansan FB. The ontogeny and phylogeny of the sternum.
Amj Anat 1919;26:41.
5) Hedgeblom C. Tumors of the bony chest wall. Arch Surg
1921;3:56-85.
6) Sabiston DC. The surgıcal management of congenital bifid
sternum with partial ectopia cordis J. Thoroc Surg
1959;35:118.
7) Ravitch MM. Pectus excavatum and heart failure. Surgery
1951;30:178
8) Ravitch MM. Technical problems in the operative
correction of the pectus excavatum. Ann Surg 1965;162:29.
9) Fonkalsrud EW, Follette D, Sarwat AK. Pectus excavatum
repair using autolgous perichondrium for sternal support.
Arch Surg 1978;113:1433-7.
10) Anduson BO, Burt ME. Chest Wall Neoplasm and their
Management. Ann Thorac Surg 1994;58:1774-81.
11) Eng J, Sabanathan S, Pradhan GN, et al. J R Coll Surg Edin
1990;35:44-7.
12) Pairolero PC. Chest wall tumors. In Shields TW, LoCicero
J, Ponn RB, eds. General Thoracic Surgery. Philadelphia:
Lippincott Williams&Wilkins, 1994:579-88.
13) Burt M, Karpeh M. Medical tumors of the chest wall. J
Thorac Cardiovasc Surg 1993;105:89-96.
14) Martini N. Tumors of the chest wall. International practise
in cardiothorac surgery 1985:279-90.
15) Sabanathan S, Shah R, Mearns AS. Surgical treatment of
primary malignant chest wall tumours. Eur J Cardiothorac
Surg 1997;11:1011-6.
16) Martini N, Huvos A, Smith J, et al. Primary malignant
tumors of the sternum Surg. Gyrecel chest 1974;138:391-5.
17) Yamazaki K, Koya A, Koshiko S, et al. Surgical
management of chest wall tumors. Kyobu Geka
1999;52:392-4.
18) Pairolero PC. Surgical Management of neoplasms of the
chest wall.In. Sabiston DC, Spencer FC,eds. Surgery of the
Chest. Philadelphia: WB Saunders Company, 1990:437.
19) Hasse J. Surgery for primary,invasive and metastatic
malignancy of the chest wall. Eur J Cardiothorac Surg
1991;5:346-51.
20) Al-Kattan KM, Breach NM, Kaplan DK, et al. Softtissue
reconstruction in thoracic surgery. Ann Thorac Surg
1995;60:1372-5.
21) Galli A, Rapoiso E, Santi P. Reconstristion of full-thickness
defects of the thoracic wall by myocutaneous flap
transfer: Latissimus dorsi compared with transverse rectus abdominis. Scand J Plast Reconstr Surg Hand Surg
1995;29:39-43.
22) Ayabe H, Oka T, Akamine S, et al. Chest wall
reconstruction after resection of malignant chest wall
tumors. Nippon Geka Gakkai Zasshi 1998;99:326-30.
23) Yokote K, Osada H. Indication and method of chest wall
reconstruction. Kyobu Geka 1996;49:38-41.