Methods: Between 1985 and January 2003, 95 patients underwent elective abdominal aortic aneurysm repair in our clinic. Mean age of the patients was 64.93 ± 9.24 years (32-90). Preoperative and postoperative risk factors on mortatily and the factors effecting postoperative urea/creatinin elevation were statistically examined.
Results: Early hospital mortality was observed in 3 patients and late mortality was observed in one patient. In univariate analysis of early mortality, there was an effect of risk factors such as chronic renal failure and age but there was no significancy in multivariate analysis about early mortality. Suprarenal cross clamping (p = 0.001), combined coronary artery bypass grafting operation with cardipulmonary bypass (p = 0.002) and having diabetes mellitus preoperatively (p = 0.008) were found to be statistically significant factors effecting postoperative urea/creatinin elevation.
Conclusions: In the postoperative period of aneurysm surgery, renal function disorders can take place in a transient matter. Mortality is releated with the renal failure that is present in preoperative period. Coronary artery disease and diabetes can make the operation more complicated. Therefore, renal functions and coronary artery disease should be evaluated completely preoperatively.
Hasta Grubu
Ondördü kadın olan hastaların yaş ortalaması 64.93 ± 9.24 yıl (32-90) idi. Kadın hastaların yaş ortalaması 64 ± 9.82 (50-85), erkek hastaların yaş ortalaması 65.49 ± 9.27 (32-90) idi. Eşlik eden risk faktörleri koroner arter hastalığı %42.1 (n = 40), kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) %66.3 (n = 63), sigara kullanımı %78.9 (n = 75), hiperkolesterolemi %37.8 (n = 36), diabetes mellitus (DM) %8.4 (n = 8) idi. Hastaların 48ine preoperatif değerlendirme sırasında bilgisayarlı tomografi (BT), 17sine ultrasonografi (USG) ve 30una da hem BT, hem de USG tetkiki uygulandı. İleri böbrek yetmezliği bulunan hastalar hariç, hastaların tümüne preoperatif dönemde kardiyak değerlendirme yapmak amacıyla koroner anjiyografi yapıldı. Böbrek yetmezlikli hastalara talyum sintigrafisi yapılarak koroner arter hastalığı araştırıldı. Elektif AAA operasyonundan önce 22 hastaya elektif olarak koroner arter bypass cerrahisi ve bir hastaya yine elektif olmak üzere aort kapak replasmanı uygulandı. Üç hastaya daha önceden periferik arter hastalığına bağlı olarak alt ekstremite amputasyonu yapılmıştı. İnterpozisyon girişimine uygun hastalarda, postoperatif enfeksiyon riskini azaltmak amacıyla iliyak bölgeye distal anastomoz yapıldı. İliyak arterlerin çapı 1.8 santimetrenin üzerinde ise anevrizmatik olarak kabul edilerek müdahale edildi. Abdominal aort anevrizması iliyak arterleri de etkilemiş olan bu hasta grubunda aorto bifemoral bypass prosedürü uygulandı. Greft materyali olarak 39 hastaya Dacron, 56 hastaya politetrafloroetilen (PTFE) prostetik greft kullanıldı. Ekstraanatomik bypass uygulanan hastalar çalışma dışında bırakıldı.
Kreatinin seviyesi 2 mg/dLnin üzerinde saptanan hastalara klirens çalışması yapıldı. Klirens değeri 30 mL/daknın altındaki hastalara böbrek USG ve nefrolojik değerlendirme yapıldı. Klirens değeri 5 mL/daknın altında olan hastalar, preoperatif dönemde diyaliz programına alındı. Postoperatif üre değeri 50 mg/dLnin ve kreatinin düzeyi 2 mg/dLnin üzerinde olan hastalar postoperatif üre ve kreatinin yüksekliği olan hastalar olarak gruplandı.
Cerrahi Teknik
Abdominal aort anevrizması bulunan olgularda kros klemp infrarenal aort segmentine yerleştirildi. Torako abdominal aort anevrizması mevcut bulunan, fakat cerrahi olarak infrarenal segmentlerine müdahale edilecek 3 hastada kros klemp, sol 5. interkostal aralıktan toraksa girilerek torasik aortaya yerleştirilirdi. Ortalama kros klemp süresi 34 ± 15.55 dakika idi. Kros klemp genellikle infrarenal segmente yerleştirildi. Jukstarenal anevrizmaya sahip olan 5 hastada kros klemp çöliyak trunkusun proksimaline kondu. Bir hastada sol renal arter, 6 hastada da inferior mezenterik arter grefte reimplante edildi. Cerrahi müdahale gerektirecek koroner arter hastalığı (KAH) olan 8 hastaya eş zamanlı koroner arter bypass cerrahisi (KABG) uygulandı. Bu operasyonların 6sı atan kalp üzerinde yapıldı.
Daha önceden KABG uygulanmış hastalarda kardiyak iskemiye rastlanmazken, eş zamanlı prosedür uygulanılan hastaların 3ünde perioperatif miyokard infarktüsü oluştu. Erken mortalite üzerine univaryans analizde preoperatif kronik böbrek yetmezliği (p = 0.004) ve ileri yaşın (p = 0.034) etkili olduğu görülürken, multivaryans analizde anlamlı sonuca rastlanmadı (Tablo 1).
Erken hastane mortalitesi 3 hastada, geç dönem mortalite ise 1 hastada görüldü. Hastane mortalitesi görülen birinci olgu postoperatif dönemde gelişen akut böbrek yetmezliği nedeniyle kaybedilen hasta idi. İkinci olgu, eş zamanlı atan kalpte KABG uygulanılan hasta idi ve postoperatif dönemde gelişen kanama nedeniyle kaybedildi. Üçüncü hasta preoperatif dönemde kronik böbrek yetmezliği olan hasta idi. Bu hasta postoperatif dönemde gelişen elektrolit imbalansı ve trombositopeni nedeniyle kaybedildi. Erken dönem mortalite görülen hastalardan ikisi böbrek ile ilişkili komplikasyonlar nedeniyle kaybedildi.Geç dönemde mortalite gözlenen hastanın ilk operasyonunda, anevrizma kesesi duodenum 2. kısmına yapışık idi. Operasyonda separe greft interpozisyonu uygulandı. Postoperatif 14. ay akut abondan üst gastrointestinal sistem kanaması ile başvuran hasta, acil olarak ikinci operasyona alındı. Separe greftin proksimal anastomozunda dislokasyon saptandı. Kanama duodenumun ikinci kısmına fistülize olmuş idi. Hastanın proksimal anastomozu yenilendi, fakat şok tablosunda operasyona alınan hasta intraoperatif eksitus oldu. Postoperatif dönemde 12 hastada geçici üre ve kreatinin yüksekliği saptandı. Farmakolojik tedavi ve takip ile bu hastalar sorunsuz taburcu edildi. Preoperatif dönemde kronik böbrek yetmezliği olan 3 hastanın biri postoperatif dönemde kaybedildi. Diğer 2 olgu perioperatif diyaliz uygulanarak sorunsuz taburcu edildi. Preoperatif dönemde böbrek problemi bulunmayan 3 hastada postoperatif dönemde diyaliz gerektiren akut böbrek yetmezliği gelişti. Bu hastaların ikisinde suprarenal, birinde de jukstarenal anevrizma mevcuttu. Üç hastada da hastalar taburcu edildiği sırada diyaliz uygulamasına gerek kalmadı.
Postoperatif dönemde böbrek fonksiyon bozukluğuna yol açan başlıca faktörler diyabet, kros klempin suprarenal bölgeye yerleştirilmesi, eş zamanlı kardiyopulmoner bypass kullanılması ve hipertansiyon olarak bulundu. Konulan kros klemp süresinin postoperatif böbrek fonksiyonlarını etkilemediği görüldü. Suprarenal kros klemp konulması (p = 0.001) eş zamanlı kardiyopulmoner bypass uygulanması (p = 0.002) ve preoperatif dönemde diyabeti olan hastalarda (p = 0.008) postoperatif üre ve kreatinin yükselmesi univaryans analizde istatistiksel olarak anlamlı bulundu (Tablo 2,3).
Abdominal aort anevrizması teşhisinde USG sık tercih edilmesine rağmen, üst segmentlerin sınırını göstermekte yetersiz kalmaktadır. Bilgisayarlı tomografi ile çap ölçümü daha hassas olarak yapılabilmekte ve proksimal segmentler de görüntülenebilmektedir. Özellikle spiral tomografi ile 3 boyutlu anevrizma şeklinin görüntülenebilmesi, çap ölçümünün daha doğru yapılmasına olanak tanırken, rüptürü teşhis etmedeki doğruluğu açısından da tercih nedenidir [7]. Kontrast madde kullanımı açısından bir kontrendikasyon varlığında, diğer tetkiklere nazaran maliyeti yüksek olan manyetik rezonans tercih edilebilir. Abdominal aort anevrizması nedeniyle elektif olarak ameliyat edilen hastalarda perioperatif morbidite ve mortaliteyi etkilediği bildirilen başlıca faktörler preoperatif dönemde kreatinin düzeyinin 1,8 mg/dLnin üzerinde olması, konjestif kalp yetersizliği bulgularının mevcudiyeti, iskemik kalp hastalığı, pulmoner disfonksiyon ve ileri yaştır. Hastalara preoperatif dönemde uygulanan kontrast maddelerin olumsuz etkilerine ek olarak, abdominal aort anevrizmasının renal arterleri etkilemiş olması, jukstarenal ve suprarenal düzeyi de etkileyen anevrizmaların onarımı sırasında konulan kross klempin böbrekte iskemiye, tromboembolik komplikasyonlara yol açabilmesi ve perioperatif meydana gelebilecek düşük kardiyak debinin olumsuz etkileri, özellikle ileri yaş grubunda böbrek fonksiyonlarını etkileyebilir [8]. Bizim serimizde de geçici böbrek fonksiyon bozukluğu, daha sonra sekelsiz olarak iyileşen toplam 12 hastada görüldü. Bu hastalarda 3üne diyaliz uygulaması gerekli oldu. Özellikle suprarenal bölgeye konulan kros klemp ve eş zamanlı kardiyopulmoner bypass eşliğinde KABG uygulamasının postoperatif dönemde böbrek fonksiyonlarını bozduğu saptandı. Bu faktörlerin geçici böbrek fonksiyon bozukluğuna iskemi oluşturarak ve küçük aterosklerotik debrislerin embolizasyonu ile yol açtığını düşünmekteyiz. Preoperatif dönemde diyabetin mevcudiyeti de postoperatif böbrek fonksiyonlarını olumsuz etkilemiştir. Bu hastalarda muhtemelen operasyon öncesinde mevcut bulunan ve subklinik düzeyde olan diyabetin böbrek ile ilgili komplikasyonlarının böbrek iskemisi nedeniyle alevlendiği ve geçici üre ve kreatinin yüksekliğine yol açtığı düşünülmektedir. Preoperatif dönemde kronik böbrek yetmezliği olan 3 hastanın birinin postoperatif dönemde kaybedilmesi, böbrek fonksiyon bozukluğu olan hastalarda sıvı elektrolit dengesinin postoperatif dönemde de çok önemli olduğunu ve eşlik eden diğer risk faktörlerinin de eşliğinde postoperatif dönemde morbidite ve mortaliteyi en çok etkileyen faktörün böbrek fonksiyon bozukluğu olduğunu göstermektedir. Özellikle suprarenal ve jukstarenal anevrizmaların onarımı sırasında kros klempin yerleştirildiği bölgeye dikkat etmek gereklidir. Jukstarenal yerleşimli olgularda kros klempin radyolojik olarak sağlam görünen renal arterlerin arasına veya hemen proksimal kısmına yerleştirmek yerine, supraçöliyak bölgeye yerleştirerek, muhtemelen tromboembolik komplikasyonlara yol açabilecek hastalıklı bölgeden uzaklaştırmak yararlı olacaktır [9]. Jukstarenal yerleşimli anevrizmalarda klinik olarak yaklaşımımız ekspojure izin verdiği ölçüde kros klempi proksimal segmente yerleştirmektir.
Morbidite ve mortalitenin diğer majör nedeni eşlik eden koroner arter hastalığıdır [10]. Bazı serilerde çok yüksek birliktelikler bildirilirken, bu oran merkeze özgü değişiklik göstermektedir. Rutin koroner arter cerrahisinin uygulandığı bir klinik olan hastanemizde, elektif abdominal aort anevrizması nedeniyle kliniğimize devredilen hastalarda bu birliktelik yüksek oranda gerçekleşmektedir [11]. Serimizde KAH insidansının %42 olması, hastaların 22sine (%23.15) daha önce KABG uygulanmış olması ve 8 (%8.4) hastaya da eş zamanlı KABG prosedürünün uygulanması KAHın en önemli risk faktörü olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle preoperatif dönemde tüm hastalara ileri tetkik ile koroner arter hastalığı taraması yapılmıştır. Serimizde perioperatif miyokard infarktüsünün 3 hastada (%3.15) görülmesi ve koroner arter hastalığına bağlı mortalitenin bulunmaması, yapılan tetkikin ek maliyet ve böbrek fonksiyon üzerine olumsuz etkilerinin varlığına rağmen gerekli olduğunu göstermektedir [10]. Daha önceden KABG uygulanmış olan hastalarda miyokard infarktüsüne rastlanmaması da, greft verifikasyonunun anjiyografik olarak değerlendirilmesinin önemini göstermektedir.
Postoperatif dönemde enfeksiyon, serimizde aorto bifemoral bypass uygulanan hastalarda gözlenmiş, farmakolojik tedavi ve pansuman ile tamamen iyileşmişti. Enfeksiyona yol açan başlıca faktörler ileri yaş, diabetes mellitus ve femoral bölgeye anastomoz yapılması olarak saptandı. Operasyonun uygun hastalarda intraabdominal bölgede tamamlanması, enfeksiyon gelişmesi için önemli olarak gözlemlenmiştir.
Sonuç olarak koroner arter hastalığına eşlik eden, mortalite ve morbidite üzerine etkili faktörlerin varlığı abdominal aort anevrizma cerrahisini daha komplike hale getirmektir. bu açıdan başta renal disfonksiyon olmak üzere predispozan faktörlerin preoperatif dönemde ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir.
1) Sterpetti AV, Cavallarc, A, Cavallan N, et al. Factors
influencing the rupture of abdominal aortic aneurysm. Surg
Obstet Gynecol 1991;173:175-8 .
2) Halloran BG, Davis VA, MeManus BM, et al. Localization
of aortic disease is associated with intrinsic differences in
aortic structure. J Surg Res 1995;59:17-22.
3) Lederle FA, Johnson GR, Wilson SE, et al. Prevalence and
associations of abdominal aortic aneurysm detected
through screening. Aneurysm Detection and Management
(ADAM) Veterans Affairs Cooperative Study Group. Ann
Intern Med 1997;126:441-9.
4) Chosky SA, Wilmink ABM, Quick CRG. Ruptured
abdominal aortic aneurysm in the Huntingdon district: A
10-year experience. Ann R Coll Surg Engl 1999;81:27-31.
5) Limet R, Sakalihassan N, Albert A. Determination of the
expansion rate and incidence of rupture of abdominal aortic
aneurysms. J Vasc Surg 1991;14:540-8.
6) Erdoğan HB, Ömeroğlu SN, Erentuğ V ve ark. Abdominal
aort anevrizmalarına eşlik eden iliak anevrizma onarımları.
Dam Cer Derg 2002;3:114-7.
7) Bartels C, Bechtel JV, Winkler C, et al. Intraoperative
autotransfusion in aortic surgery: Comparison of whole
blood autotransfusion versus cell separation. J Vasc Surg
1996;24:102-8.
8) Miller DC, Myers BD. Pathophysiology and prevention of
acute renal failure associated with thoracoabdominal or
abdominal aortic surgery. J Vasc Surg 1987;5:518-24.
9) Green RM, Ricotta JJ, Ouriel K, et al. Results of
supraceliac aortic clamping in the difficult elective
resection of infraböbrek abdominal aortic aneurysm. J Vasc
Surg 1989;9:122-34.