ISSN : 1301-5680
e-ISSN : 2149-8156
Turkish Journal of Thoracic and Cardiovascular Surgery     
The Role of The Contiuous Antegrade and Retrograde Oxygenated Warm Blood Cardioplegia in Myocardial Protection
Mehmet Salih BİLAL, Atıf AKÇEVİN, Halil TÜRKOĞLU, Osman BAYINDIR, Cihat BAKAY, Tayyar SARIOĞLU, Rüstem OLGA, Aydın AYTAÇ
İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü, Kalp - Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Haseki

Abstract

In this study, we have compared the method of antegrade/retrograde continous warm blood cardioplegia and normothermic cardioplegia nad normothermic cardiopulmonary bypass (group I) (n=15) with antegrad cold crystalloid cardioplegia (group II) (n:15), in patients with ischemic heart disease with good or moderate left ventricular function. The heartbeat in all patients in group I converted to normal sinus rhythm spontaneously after removal of the aortic crossclamp compared with only 33% of the group II. There was no arrhythima, conduction disturbances and electrocardiographic ischemic changes in each group. Perioperative myocardial infarction was not seen in both groups. CPK and CPK-MD serum enzyme levels were similar statistically (p<0.05), but SGOT levels in group I were significantly less than group II (p<0.05) in postoperative 18. hours. Cardiac index and left ventricular stroke work index were significantly higher than before bypass in group I. Our results suggest that antegrade/retrograde continuous warm blood cardioplegia is a safe and effective method of myocardial protection. We prefer this method in patients who has higher operative risk and in the complex procedures.

Bu çalışma, İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü, Kalp - Damar Cerrahisi Anabilim Dalı'nda, koroner bypass operasyonu uygulanan 30 iskemik kalp hastası üzerinde prospektif olarak yapılmıştır.

Her iki vaka grubuna sol ventrikül anevrizmalı, akut infarktüslü ve başka önemli sistemik hastalığı olan hastalar alınmamıştır.

Her iki gruptaki hastaların preoperatif özellikleri Tablo I'de topluca gösterilmiştir.

Hastaların hepsine standart anestezi yöntemleri uygulanmıştır. Anestezi indüksiyonu ve idamesi fentanyl (75 mcg/kg) ve kas gevşemesi vecuronum bromide (0.1 mg/kg) ile sağlanmıştır. Hastalar %100 oksijen ile solutulmuş ve gerektikçe anestezi ethrane ile desteklenmiştir. DOSKK grubundaki her hastaya preoperatif Swan-Ganz kateteri (America Edwards Lab) takılarak kardiyak output ölçümleri termodilüsyon kardiyak output kompüteriyle (Elecath Elektro-Catheter Corp.) yapılmıştır.

Assendan aorta ve sağ atrium (tek two-stage kanül ile) kanüle edilerek roller pompa (nonpulsatil) ve membran oksijenatör ile KPB'a geçilmiştir. KPB'da hematokrit %27 ve ısı 37ºC'de tutulmuştur. Pompa akım hızı 2.4 L/m2'nin ve sistemik arter basıncı 50 mmHg'nin altına düşürülmemiştir. DOSKK grubunda KPB'a geçildikten sonra antegrad/retrograd kardiyopleji sistemi yerleştirilmiştir.

Bunun için önce aort köküne antepleji kanülü (Research Medical ATC-011-MV) ve sonra kapalı transatriyal teknikle koroner sinüse retropleji kanülü (Research Medical RC-014) konulmuştur. Bu kanüller, tubing set (Research Medical Antegrade/Retrograde tubing set MIS-001) ile kardiyopleji uygulama sistemine birleştirilmiştir. Bu sistem aort kökü veya koroner sinüs basınçlarının izlenmesine olanak tanımakta ve cerrah tarafından opere edilmektedir. Kan kardiyoplejisinin hazırlanmasında yüksek potasyumlu ve düşük potasyumlu olmak üzere iki ayrı formül kulanılmıştır. Yüksek potasyumlu modifiye Fremes solüsyonu: 500 ml %5 dekstrozlu su, KCI= 50mEq, MgSO4= 9mEq, NaHO3= 15 mEq, Sitrat fosfat dekstroz (CPD)= 10 ml, Ozmolarite= 425 mOsm/L, PH= 7.95 (Düşük potasyumlu modifiye Fremes solüsyonu: KCI= 30 mEq/L olması dışında aynı bileşime sahiptir.)

Bu şekilde hazırlanan kardiyopleji solüsyonu 1:4 oranında oksijenatörden gelen kan ile karışmakta ve oluşan kan kardiyoplejisinin bileşimi şu şekle dönüşmektedir:

PH:7.48, CO2:35mmHg, PO2: 210 mmHg, SAT: %99.7, Hematokrit: %22, Ozmolarite: 320 mOsm/L, Glukoz: <400 mg/dl

K+: Yüksek potasyumlu kardiyoplejide 23 mEq/L, düşük potasyumlu olanda 11 mEq/L bulunmaktadır.

Aortaya klemp konulduktan sonra, önce antergrad yoldan 15 cc/kg olacak şeklide yüksek potasyumlu kan kardiyoplejisi, aort kökü basıncı 70 mmHg'de tutularak infüze edilmiş ve genellikle 15-30 saniye içinde kardiyak arrest sağlanmıştır. Sonra retrograd yoldan, düşük potasyumlu kan kardiyoplejisi, koroner sinüs basıncı 40 mmHg'yi aşmayacak şekilde 80-200 ml/dk hızda devamlı olarak verilmiştir. Bu sırada aort kökünden devamlı olarak vent uygulanmıştır. Koroner sinüs basıncının 20 mmHg'nin altında kalması halinde infüzyon durdurulup kanül repoze edilmiştir. Koroner sinüs perfüzyonunun etkili bir şekilde uygulanması hususunda, kardiyak venlerin oksijenlemiş kırmızı kanla şişerek kabarmış olmaları ve aort kökünden sürekli koyu renkli desatüre kanın vent edilmesine özel gösterilmiştir. Koronerlerden gelen kanın anastomoz yapımını güçleştirmesi halinde kısa sürelerle (toplam süre 15 dk'yı geçmeyeck şekilde) kardiyopleji perfüzyonu durdurulmuştur.

AKK grubunda, KPB ile 28ºC'ye soğutulan hastalarda miyokard koruması için aortaya klemp konulduktan sonra 15 cc'kg dozda ve 70 mmHg aort kökü basıncında, +4ºC'de kristalloid kardiyopleji solüsyonu (Plegisol, Abbott Laboratories) infüze edilmiştir. Ayrıca topikal hipotermi uygulanmış, her distal anastomozdan sonra greft içerisinden kardiyopleji solüsyonu verilmiş ve 30 dakika aralıklarla aorta kökünden 250 cc kadar kardiyopleji tekrarlanmıştır. Her iki gruta da, AKZ içinde distal anastomozlar yapıldıktan sonra aort klempi kaldırılmış, aortaya yan klemp konularak proksimal anastomozlar yapılmıştır. KPB'dan çıkılırken, sol ventrikül dolum basınçları nispeten düşük tutmaya çalışılmıştır. Postoperatif dönemde, PKWB 4-5 mmHg civarında olacak şekilde sıvı replasmanı uygulanmıştır.

Değerlendirmede kullanılan hemodinamik parametreler: 1. PAB, 2. PKWB, 3. Kİ ve 4. SIVSWİ'dir. DOSKK grubundaki hastaların KPB'dan çıktıktan sonraki bu hemodinamik parametreleri "iki eş arasındaki farkın önemlilik testi (paired Student's t testi)" ile peoperatif değerlerle karşılaştırılmıştır. Böylelikle kardiyoplejik koruma sonrasında erken ve orta dönemde miyokard fonksiyonlarındaki düzelmenin derecesi ve anlamlılığı tespit edilmiştir.

Değerlendirmede kullanılan biokimyasal parametreler şunlardır: 1. CPK, 2. CPK-MB ve 3. SGOT. Bu enzimlerin düzeyleri, preoperatif ve postoperatif 6. 18. ve 36. saatlerde ölçülmüştür. DOSKK grubu ile antegrad kristalloid kardiyopleji grubundaki hastalar arasında postoperatif 18. saat enzim düzeylerinin farklılığı "unpaired Student's t testi" ile değerlendirilmiştir.

Değerlendirmede aşağıdaki klinik paramet-reler kullanılmıştır.

1. Aort klempi kalktıktan sonra spontan sinüs ritminde çalışma sıklığı

2. Elektrokardiyografik bulgular (ST segment değişiklikleri, ileti bozuklukları ve aritmiler devamlı monitörizasyon ve 6 saatlik aralarla elektrokardiyografi çekilerek belirlenmiştir).

3. Postoperatif inotropik ilaç ve İntra aortik balon konturpulsasyon (IABP) ihtiyacı.

DOSKK ve AKK grubundaki hastalara ait preoperatif özellikler
Her iki gruptaki hastaların peroperatif özellikleri

Results

Ortalama retrograd kardiyopleji akım hızı 110/dk, verilen kardiyopleji miktarı 6 L ile 13 L, potasyum miktarı ise 78 ile 155 mEq arasındadır. Bir hastada hipopotasemi oluşmuştur. Uygulanan tedaviyle kısa sürede potasyum normal düzeye inmiş ve klinik olarak önemli bir problemle karşılaşılmamıştır.

Her iki gruptaki hastaların peroperatif klinik özellikleri Tablo II'de gösterilmiştir.

DOSKK uygulanan hastalara ait proeporatif PAP ortalaması 14.4 ± 4.5 mmHg bulunmuştur. KPB sonrası 5. dakikada bu değer 11.7 ± 3.9 mmHg, postoperatif 6. saatte 12.9 ± 4.6 mmHg ve postoperatif 18. saatte ise 11.5 ± 3.1 mmHg'dir. Yapılan ölçümler preoperatif değerlerle karşılaştırıldığında KPB sonrası 5. dakikadaki düşüşün anlamlı olduğu (p<0.05), postoperatif 6. saatte anlamlı farklılık bulunmadığı ve postoperatif 18. saatte tekrar anlamlı derecede bir düşüşün olduğu belirlenmiştir (p<0.05) (Grafik 1).

Preoperatif PKWB ortalaması 7.6 ± 2.4 mmHg olup bu değer KPB sonrası 5. dk'da 5.2 ± 2.3 mmHg, postoperatif 6. saatte 5.8 ± 2.4 mmHg ve postoperatif 18. saatte ise 4.8 ± 1.9 mmHg'dir. Postooperatif ölçümler preoperatif değerlerle karşılaştırıldığında her üç ölçümdeki düşüşler anlamlıdır (p<0.001) (Grafik 2).

Preoperatif kardiyak indeks ortalaması 2.77 ± 0.39 L.dk/m2 bulunmuştur. Kardiyak indeks KPB sonrası 5. dak'da 3.26 ± 0.64 L.dk/m2 (p<0.01), postoperatif 6. saatte 3.48 ± 0.79

l.dk/m2 (p<0.001) ve postoperatif 18. saatte 3.68+0.73 L. dk/m2 (p<0.001) değerine yükselmiştir. Postoperatif birinci ölçümdeki yükseliş anlamlı, ikinci ve üçüncü ölçümlerdeki yükseliş ise ileri derecede anlamlıdır (Grafik 3).

SIVSWİ preoperatif olarak ortalama 0.97 + 0.22 mg.m/kg hesaplanmıştır. KPB sonrası 5. dk'da düşme görülerek 0.80+0.16 mg.m/kg (p<0.05) ölçülmüştür. Postoperatif 6. saatte bu değer 1.04 + 0.33 gm.m/kg'a yükselmekle birlikte preoperatif değer ile karşlılaştırıldığında aradaki fark anlamlı değildir (p<0.05). Postoperatif 18. saatte SIVSWU daha yükselerek 1.18 + 0.32 gm.m/kg olmuştur. Bu değer preoperatif ölçümle karşılaştırılınca anlamlı bir yükselme söz konusudur (p<0.05) (Grafik 4).

DOSKK grubunda ve antegrad kristalloid kardiyopleji grubunda preoperatif ölçülen CPK, CPKMB ve SGOT düzeyleri normal sınırlarda olup her iki grup arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.

Postoperatif 18. saatte DOSKK grubunda ölçülen CPK düzeyleri ortalaması (735 + 367 Ü) ile, Üntegrad kristalloid kardiyopleji grubunda ise ölçülen CPK düzeyleri ortalaması (915+482 Ü) ile Antegrad kristalloid kardiyopleji grubunda ise ölçülen CPK düzeyleri ortalaması (915+482 Ü) arasında anlamlı farklılık yoktur (p<0.05) (Tablo III).

Postoperatif 18. saatte DOSKK grubunda ölçülen CPK-MB düzeyleri ortalaması (28 + 180 Ü) ile Antegrad kristalloid kardiyopleji grubunda ise ölçülen CPK düzeyleri ortalaması (31 + 170 Ü) ile, Antegrad kristalloid kardiyopleji grubunda ise ölçülen CPK düzeyleri ortalaması (31 + 170 Ü) arasında anlamlı farklılık yoktur (p<0.05) (Tablo III).

DOSKK grubundaki hastalarda PAB ölçümleri
DOSKK grubundaki hastalarda pulmoner kapiller uç ölçümleri
DOSKK grubundaki hastalarda kardiyak indeks ölçümleri
DOSKK grubundaki hastalarda sol ventrikül stroke work indeksi ölçümleri

Discussion

DOSKK yöntemi miyokardiyal koruma açısından tamamen farklı bir kavram ve düşünce tarzı olarak ele alınabilir. Bu yöntemle elde edilen başarılı sonuçlar, son yıllarda giderek daha popüler olmasına ve yaygın kulanım alanı kazanmasına yol açmaktadır [10,11,12]. DOSKK uygulamasının iki önemli komponenti sözkonusudur:

1. Devamlı kan kardiyoplejisi

2. Normotermik KPB

Bu komponentler kalp cerrahisinde daha önceleri ayrı ayrı kullanılmış olmasına karşılık, intraoperatif olarak birlikte kullanılmaları son yıllarda gerçekleştirilmiştir [13,14]. DOSKK yöntemiyle, elektromekanik arrest kimyasal yolla elde edilmekte ve iskemi, oksijenlenmiş kanın devamlı perfüzyonu ile elimine olmaktadır. Hipotermik kan kardiyoplejisinin aralıklı veya devamlı perfüzyonu halinde, anaerobik arest söz konusu olmaktadır. Hipotermik solüsyonların davamlı uygulanmasının, 20-30 dk'da bir uygulanmasından daha yararlı olmadığı gösterilmiştir[15].

1974 yılında Hearse ve arkadaşları, farelerde normoterik kardiyoplejik perfüzyon ile devam ettirilen elektromekanik arrest yönteminin test edilen diğer bütün yöntemlerden üstün olduğunu göstermişlerdir. Bu çalışmada, miyokard fonksiyonları, arrest öncesi kontrol değerlerinin %115 üzerinde ve miyokardiyal kreatinin fosfat seviyelerini ise %170'i civarında bulunmuştur [16].

DOSKK yöntemiyle, sadece iskemiye, reperfüzyona ve hipotermiye bağlı ilave bir hasar oluşumunun önlenmesi değil, aynı zamanda istirahat halindeki miyokard substrat, oksijen ve uygun perfüzyon sağlanarak operatif peryod süresince belli derecede hücresel onarımın gerçekleşmesi beklenmektedir [10].

Fizyolojik kan akımının sağlanması halinde normotermik KPB'ın güvenilir olduğu bilinmektedir. Çalışmamızda KPB sırasındaki akım hızı 2.4 L/m2 ve sistemik arter basıncı 50 mmHg'nin altına düşürülmemiştir. Hastalarımızın postoperatif dönemlerinde, organ perfüzyon yetersizliğini gösteren nörolojik veya renal bulgularla karşılaşılmamıştır.

Koroner sinüs retropleji kanülünün kapalı transatrial teknikle yerleştirilmesinde %90'ın üzerinde başarı bildirilmektedir [1]. Bütün hastalarımıza, kapalı transatrial teknikle kanül yerleştirilmiştir Hiçbir hastada, koroner sinüs veya miyokard hasarı oluşmamıştır.

Yau ve arkadaşlarının çalışmaları, ortalama 80ml/dk'nın üzerine akım sağlandığı taktirde DOSKK ile kalbin enerji depolarının korunduğununu, laktat oluşumunun inhibe olduğunu ve aerobik metabolizmanın devam ettiğini göstermiştir [12]. Çalışmamızda da, bu dikkate alınmış olup ortalama kardiyopleji akımı 110 ml/dk, en düşük kardiyopleji akımı ise 80 ml/dk'dır. Koronerlerden aşırı miktarda kan gelmesi anastomoz yapımını güçleştirdiğinden bunun için çeşitli önlemler alınabilmektedir. Yumuşak prob yerleştirilerek arterin oklüde edilmesi, oda ısısındaki serum fizyolojik ile yıkama, arterin distalininn askı dikişi ile dönülmesi ve son olarak da kardiyopleji perfüzyonunun durdurulması yöntemleriyle bu sorun çözümlenebilmektedir. DOSKK uygulamasında kardiyopleji akımının toplam 10-15 dk güvenle durdurulabileceğine dair yayınlar mevcuttur[10,12]. Ancak bu sürenin ne kadar olabileceğine dair bilgiler kesinleşmiş değildir r18>]. Kardiyopleji perfüzyonunun durdurulduğu sırada, normotermideki yüksek oksijen ihtiyacına karşın, arrest halindeki kalpte elektromekanik işin ortadan kalkmış olması nedeniyle ve bu ara verme döneminden sonra sıcak kan kardiyoplejisiyle yeniden reperfüzyon sağlanabildiğinden fazla zararlı olmadığı düşünülmektedir[10].

Hastalara ait posteperatif enzim düzeyleri

DOSKK tekniğiyle KPB ve aort klemp sürelerinde (AKZ) uzama oluşmakta ise de ortalama aort klemp zamanı 204 dk. olan 22 hastada bu yöntemin güvenli ve etkili bulunduğu bildirilmiştir [11]. DOSKK uygulanan hastalarımızıda benzer prosedürler geçiren anterad kardiyopleji grubundaki hastalara göre AKZ ve KPB süresinde bir miktar uzama (istatistiksel olarak anlamlı olmayan) söz konusudur. Bunun en önemli nedeni koronerlerden gelen kanın anostomozları güçleştirmesidir. Diğer nedenler ise bazı vakalarda koroner arterlerin AKZ içinde işaretlenmesi, retrograd kardiyopleji basınçlarının düşük kalması nedeniyle kanülün yeniden yerleştirilmesi ve DOSKK tekniğinin kliniğimizde yeni uygulanmakta oluşudur.

Yeni miyokard infarktüsü geçirmiş hastalar, bilindiği gibi preoperatif iskemik injurinin derecesine bağlı olarak daha yüksek postoperatif morbidite ve mortalite göstermektedir [19]. Bunun nedeni zaten iskemik durumdaki hasar görmüş miyokardiyumun operatif prosedür sırasında ikinci bir iskemiye maruz kalmasıdır [12]. DOSKK yöntemi böyle riskli hastalar için bir alternatif oluşturmaktadır. Altı saat ile 7 gün öncesinde taze infarktüs geçirmiş 115 hastada yapılan çalışmada, soğuk devamlı kan kardioplejisi grubuna göre antegrad DOSKK yöntemiyle daha az inotropik ve İABP gereksinimi ve daha düşük postoperatif morbidite ve mortalite bildirilmiştir [12]. Koroner arter oklüzyonlarında retrograd koroner sinüs kardiyoplejisinin antegrad kardiyoplejiye üstünlüğü bir çok yazar tarafından gösterilmiştir [20,21]. Retrograd DOSKK yöntemiyle bu hastalarda daha ideal bir miyokard korunması sağlanacağı düşünülerek kliniğimizde bu çalışmaya dahil edilmemiş olan 1 ile 3 gün önce infarktüs geçirmiş 4 hastaya koroner bypass operasyonu uygulanmıştır. Tüm hastalar, İABP gerektirmeden orta dozda dopamin desteğinde KPB'dan kolaylıkla ayrılabilmiş ve postoperatif dönemleri problemsiz geçmiştir. DOSKK uygulanan hastalarımızın biri dışında hepsinde aort klempi kaldırıldıktan sonra birkaç dakika içerisinde fibrilasyona girmeden spontan sinüs ritmi ortaya çıkmıştır. Hiperpotasemi gelişen bir hastamızda kardiyak aktivitenin başlaması 20 dk kadar gecikmiş ve potasyum düzeyi diüretik, kalsiyum ve bikarbonat verilerek düşürüldükten sonra kalp spontan sinüs ritminde çalışmıştır. Antegrad kristalloid kardiyopleji uygulanan grupta ise spontan sinüste çalışma oranı %33'tür. Her iki grupta da elektrokardiyografi monitorizasyonununda hiç bir hastada ST değişikliği ve önemli sayılabilecek persistan bir aritmiyle karşılaşılmamıştır.

Çalışma grubumuzdaki tüm hastalarpostoperatif dönemde klinik açıdan probemsiz seyretmiş ve organ fonksiyonları ve anama drenajları normal sınırlar içerisinde kalmıştır. Bütün hastalara düşük veya orta dozda nitrogliserin perfüzyonu uygulanmış sadece iki hastaya düşük dozda (<6 mcg/kg/dk) dopamin perfüzyonu gerekmiştir. Hiçbir hastada İABP desteğine gerek olmamıştır.

DOSKK tekniği her çeşit açık kalp ameliyatında (koroner sinüs anomalileri hariç) kullanılabilmektedir. Kliniğimizde de Fallot Tetralojili ve multipl kapak patolojili bir çok hastada güvenli ve mükemmel sonuçlarla uygulanmıştır.

Hastalarımızın postoperatif dönemde PAB ve PKWB'ı genel olarak düşük seyretmiştir. Bu düşüş KPB'dan yeni çıkıldığı sırada yapılan ilk ölçümlerde çok belirgindir. Postoperatf 6. saatte, PKWB gözününe alınarak sıvı replasmanı yapılması nedeniyle basınçlarda yükselme olmaktadır. Postoperatif 18. saatte PAB ve PKWB'nın yeniden düşmesi kardiyak indeks ve SIVSWİ'nin bu sırada artmış olmasıyla açıklanabilir.

Postoperatif kardiyak indeks ölçümlerinin, pulmoner arter basınçlarının düşük olmasına rağmen preoperatif kontrol değerlerine göre anlamlı dereede yükseldiği görülmüştür. Bu yükselme postoperatif 6. saatte daha belirginleşmekte, 18. saatte ise en üst noktaya çıkmaktadır. Lichtensein ve arkadaşları da, antegrad DOSKK yöntemiyle, KPB öncesi kardiyak outputu 3.1 + 0.9 L/dk olarak ölçmelerine karşılık, KPB'dan hemen sonra 4.9 + 1.0 L/dk bulmuşlardır (p<000)[1].

Devamlı soğuk kan kardioplejii uyguladıkları hastalarda bu artış istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır [1]. Diğer miyokard koruması yöntemleriyle yapılan çalışmalarda postoperatif erken dönemde (ilk 2 saat) genellikle kardiyak output'un preoperatif kontrol değerlerinin üstüne çıkamadığı görülmektedir[22,23,24,25,26]. Hesaplanan SIVSWİ değerleri KPB sonrası 5. dk'da preoperatif kontrol değerlerinin altında bulunmuştur. Bunun nedenlerinden biri, KPB'dan çıkılırken kalbin nispeten boş tutulmaya çalışılması, diğeri kalp hızının bu dönemde daha yüksek olması nedeniyle hesaplanan SIVSWİ'nin düşük bulunması olabilir. Yeterli sıvı replasmanı yapılması sonucunda sol kalp dolum basınçlarının yükselmesiyle ve kalp hızının daha normal değerlere inmesiyle birlikte postoperatif 6. saatte SIVSWİ yükselmekte ve bu yükselme preoperatif kontroldeğerleriyle karşılaştırılınca postoperatif 18. saatte anlamlı bir düzeye (p<0.05) gelmektedir. Fremes ve arkadaşları, kan ve kristalloid kardiopleji yöntemlerini karşılaştırdıkları elektif ameliyata alınan 90 iskemik kalp hastasında yaptıkları çalışmada, postoperatif erken dönemde (ilk 2 saat) SIVSWİ'nin preoperatif değerlerin altında olduğunu göstermişlerdir. Bu çalışmada, SIVSWİ, postoperatif 24. saatteki ölçümlerde preoperatif değerlerin anlamlı derecede üzerine çıkmamıştır [23,26]. Mullen ve arkadaşları iyi ventrikül fonksiyonlarına sahip elektif koroner bypass hastalarında yapıtıkları çalışmada, postoperatif 5. saatte SIVSWİ değerini hem kristaloid hem de kan kardiyoplejisi gruplarında preoperatif değerlerin anlamlı olarak altında bulmuşlardır [26].

DOSKK grubundaki hastalarda elde edilen hemodinamik parametreler dikkate alınarak literatürle karşılaştırma yapıldığında bu yöntemin miyokard fonksiyonlarını postoperatif dönemde daha iyi koruduğu görülmektedir [22,23,24,25,26]. DOSKK grubundaki hastaların postoperatif 18. saatte CPK-MB ve CPK düzeyleri antegrad kardiyopopleji grubuna göre daha düşüktür. Ancak bu düşüş istatistiksel açıdan anlamlı değildir (p>0.05).

Postoperatif 18. saatte ölçülen SGOT düzeylerinde ise anlamlı bir farklılık gözlenmiştir. DOSKK grubunda enzimlerin daha düşük bulunması, hem daha iyi miyokard korunması sağlanmasıyla, hem de hipoterminin zararlı etkilerinden korunan bu hastalarda daha fizyolojik bir KPB ve organ perfüzyonu elde edilmesiyle açıklanabilir.

References

1) Salerno TA, Houck JP, Barrozo CAM, Panos A, et al: Retrograde continous warm blood cardoplegia: A new concept in myocardial protection. Ann Thorac Surg 191;51:245.

2) Bigelow WG: The role of hypothermia in the past, present and future management of heart disease. Circulation 1978;57-58(2): 113.

3) Lyons JM, Raison JK: A temperature-induced transition in mitochondrial oxidation: Contrast between cold and warm-blooded animals. Comp Biochem Physiol 1970;37:405.

4) Martin DR, Scotto DF, Downer GL, Belzer FO: Primary cause of unsuccessful liver and heart preservation: Cold sensitivity of the ATP-ase system. Ann Surg 1972;175:111.

5) McMurchie EJ, Raison JK, Cairncross KD: Temperature induced phase changes in membranes of heart: A contrast between the thermal response of poikilotherms and homeotherms. Comp Biochem Physiol 1973; 448:1017.

6) Sakai T, Kuihara S: Effect of rapid cooling on mechanical and electrical responses in ventricular muscle of the guinea pig. J Physiol (London) 1985;361:361.

7) Fuhrman GJ, Furrman FA: Utilization of glucose by the hypothermic rat. Am J Physiol 1963;295:181.

8) Magovern GJ, Flahetry JT, Gott VL, et al: Failure of blood cardioplegia to protect myocardium at lower temperatures. Circulation 1982; 66(2): 160.

9) Buckberg GD. Antegrade caridoplegia, retrograde cardioplegia, or both? Ann Thorac Surg 1988; 45:589.

10) Lichenstein SV, Ashe KA, Dalati HE, Cusimano RJ, et al: Warm heart surgery. J Thorac Cardiovasc Surg 1991; 101:269.

11) Lichenstein SV, El-Dalati H, Panos A, Slutsky AS: Long cross clamp time with warm heart surgery. Lancet 1989;1:1443.

12) Lichensetin SV, Abel JG, Salerno TA: Warm heart surgery and results of operation for recent myocardial infarction. Ann Thorac Surg 1991;52:455.

13) Bonfin V, Kaijser L, Bendz R, et al: Myocardial protection during aortic valve replacement: Cardiac metabolism and enzyme release following continous blood cardioplegia. Scand J Thorac Cardiovasc Surg 1981;15:141.

14) McGoon DW, Moffit EA: Decreased risk of aortic valve surgery. Arch Surg 1965;91:779.

15) Engelman RM, Auvil J, o'Donoghue MJ, Levitsky S: The significance of multidose cardioplegia and hypothermia in myocardial preservation during ischemic arrest. J Thorac Cardiovasc Surg 1978;75:555.

16) Hearse JD, Stewat DA, Chain EB: Recovery from cardiac arrest. Cir Res 1974;35:448.

17) Sutter FP, Goldman SM, Clancy M, et al: Continous retrograde blood cardioplegia. Ann Thorac Surg 1991;51:136.

18) Engelman ME: Retrograde continous warm blood cardioplegia. Ann Thorac Surg 1991;51:180.

19) Teoh GJ, Christakis GT, Weisel RD, et al: Increased risk of urgent revascularization. J Thorac Cardiovasc Surg 1987;93:291.

20) Menasche P, Subayi JB, Veyssie L, et al: Efficacy of coronary sinus cardioplegia in patients with complete coronary occlusions. Ann Throac Surg 1991;51:418.

21) Haan C, Laar HL, Bernard S, et al: Superiority of retrograde caridoplegia after acute coronary occlusion. Ann Throac Surg 1991;51:408.

22) Robersts AJ, Woodhall DD, Knauf DG, Alexander JA: Coronary artery bypass graft surgery: Clinical comparison of cold blood potassium cardioplegia, warm cardioplegic induction, and secondary cardioplegia. Ann Thorac Surg 1985;40:483.

23) Fremes SE, Christakis GT, Weisel RD, et al: A clinical trial of blood and crystalloid cardioplegia. J Thorac Cardiovasc Surg 1984;88:726.

24) Alayunt EA: Myokard korunmasında "warm induction" uygulamasının postoperatif dönemde ventrikül performansı üzerine etkisi. Uzmanlık tezi. Ege Üniversitesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, Bornova, 1991; sh 37.

25) Kofsky Er, Julia PL, Buckberg GD: Overdose reperfusion of blood cardioplegic solution: A preventable caause of postischemic myocardial depression. J Thorac Cardiovasc Surg 1991;101:275.

26) Mullen JC, Christakis GT, Weisel RD, et al: Late postoperative ventricular function after blood and crystalloid cardioplegia. Circulation 1986;74(3):89.