2006 yılında Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği hipertansiyon çalışma grubu tarafından planlanan ve 18 ilden 7148 kişiyi kapsayan bir çalışmanın sonuçlarına göre metabolik sendrom sıklığı %34.9 olarak saptanmış ve sendromu oluşturan komponentlerin görülme sıklığı; hipertansiyon %76.3, abdominal obezite %84.4, hipertrigliseridemi %74.3, yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL) düşüklüğü %67.3, bozulmuş açlık kan şekeri ve diabetes mellitus (DM) %48.6 olarak tespit edilmiştir.[3]
Yine TÜİK tarafından 2012 yılında yapılan Türkiye Sağlık Araştırmasına göre 2008 yılında %15.2 olan obezite oranı 2012 yılında %17.2’ye çıkmıştır.[2] Metabolik sendrom ile koroner arter hastalığı arasındaki pozitif ilişki ayrıca dikkat çekmektedir.[4]
Tüm bu verilerin ışığında başta kalp ve damar hastalıklarında olmak üzere ülkemizde ortaya çıkacak sağlık hizmeti talebinin boyutları daha iyi görülebilir. Bu taleplerden en büyük payı alacak uzmanlık alanlarından biri de kuşkusuz kalp ve damar cerrahisidir. Günümüzde de sıklıkla karşılaştığımız ve “kırılgan hasta” olarak nitelendirebileceğimiz bu yüksek riskli hasta grubu ileride daha çok karşımıza çıkacak ve doğal olarak bu hastaların daha fazla bakım gereksinimleri olacaktır. Ayrıca bu kadar ek hastalığı olan hastalarda hata yapma olasılığı da artacaktır. Tüm bunlar önümüzdeki bir kaç on yıl içinde beklenen sorunlara karşı hazırlıkların yapılması, hizmet kalitesi ve insan gücünün planlanması, buna bağlı olarak da sağlık ve sosyal politikaların gözden geçirilip yeniden düzenlenmesi gereksinimini beraberinde getirmektedir.
KALP VE DAMAR CERRAHİSİ UZMANLIK EĞİTİMİNDE GÜNCEL DURUM
Yirmi yıl öncesine kadar kalp ve damar cerrahisi
uzmanlık eğitimi yurt düzeyinde son derece kısıtlı
sayıda merkezde yapılırken zamanla eğitim veren
merkezlerin sayısı hızla artmaya başlamıştır. Bu yeni
açılan merkezlerin eğitimden çok hizmet odaklı olması
beraberinde eğitilecek değil hizmet üretecek insan gücü
ihtiyacını doğurmuştur. Pek çok kliniğin asistan almasındaki
amaç; hasta bakımını devrettikleri ve dosya
işlerini yapan birilerinin olduğundan emin olmaktır.
Hizmet üretmek amacıyla istihdam edilen uzmanlık
öğrencileri birçok nedenle gerekli eğitimi alamamışlardır.
Bu nedenlere uzmanlık öğrencileri gözüyle baktığımızda
detayları Çıtak ve Altaş’ın 2012’de yayınlanan ve 204 uzmanlık öğrencisinin katılımıyla yapılmış bir
anket çalışmasında görebiliriz.[5] Söz konusu makalede
asistanlık süresince alınan eğitimin asistanlık sonrasına
nasıl yansıdığı incelenmiş ve şu konularda vurgulamalar
yapılmıştır:
• Eğitim ve Araştırma Hastaneleri ile Üniversite Hastaneleri’nde eğitim, öğretim ve araştırma yeni sağlık politikaları ile birlikte ikinci plana atılmıştır.
• Katılımcıların %32.9’u hiçbir eğitim etkinliğinin yapılmadığını belirtmiştir.
• Devamlı olarak katıldığınız bilimsel toplantılar var mı sorusuna kalp ve damar cerrahisi asistanları %73.6 oranında hayır yanıtını vermiştir.
• Sağlık Bakanlığı (SB) hastanelerinde eğitim gören asistanların %29.4’ü, Tıp Fakültesi (TF) hastanelerinde eğitim gören asistanların ise %36.8’i hiçbir rotasyon yapmadığını ve bundan sonra da yapamayacağını düşündüğünü belirtmiştir.
• İş yükü, mesleki doyuma ulaşma, yönetsel sıkıntılar, isteksizlik ve bilimsel yetersizlik gibi niteliklerle eğiticilerinin asistan yetiştirme konusunda yetersiz olduklarını belirtmiştir.
• Tıp Fakültesi hastanelerinde eğitim alan asistanlar birimlerini daha çok başıboş, sistemsiz ve aşırı hiyerarşik bulurken, SB hastanelerinde eğitim alan asistanlar, birimlerini TF hastanelerine kıyasla aşırı otoriter ve baskıcı bulduklarını belirtmişlerdir.
• Eğitmen ve asistan ilişkilerinin çıkar ilişkisi bol, rekabete dayalı ve bireysel çalışma ağırlıklı olduğuna yer verilmiştir.
• Asistanların %77.8’i eğitim süresi boyunca angarya işlerle uğraşmak zorunda bırakıldıklarını ifade etmiştir.
• Asistanların %73.3’ü kendilerine karşı mobbing uygulandığını ifade etmiştir.[5]
Uzmanlık öğrencileri açısından durum böyle iken klinikler açısından durum irdelendiğinde Türkiye’de kalp cerrahisi yapılan kliniklerin bırakın aynı kalite ve şartlarda hizmet vermekte olduğunu iddia etmeyi, herhangi bir kliniğin batı standartlarında yeterli bir eğitim verdiğini söyleyebilmek bile güçtür. Uzmanlık eğitimleri boyunca Almanya’da farklı kategorilerde 380 ameliyat yapmayan bir kişinin uzmanlığını alması mümkün değildir. Bu sayı yılda yaklaşık 100 olguya denk gelmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ise bu sayı 250-375 arasındadır. ABD’de bu eğitimin 2-3 yıl olduğu düşünülürse orada da bir uzmanlık öğrencisinin yılda yapması gereken ameliyat sayısının 125 olduğu söylenebilir.[6]
Olayın en tehlikeli boyutu ise yeterince eğitilmemiş öğrencileri uzman olarak yetkilendirerek hasta güvenliğinin tehdit edilmesidir. Bundan sonra eskiden olduğu gibi sınırsızca ve şuursuzca uzmanlık öğrencisi kadrosu açmak mümkün görünmemektedir. Sorun sadece bizim dalımızın değil tüm branşların ortak sorunu olarak göze çarpmaktadır. Bu durumda Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği’nin de önerileriyle Sağlık Bakanlığı çok yerinde bir karar alarak uzmanlık öğrenciliği kadrolarını sınırlandırmıştır. 2005 yılı Eylül ayı tıpta uzmanlık sınavı (TUS) kontenjanlarına bakıldığında; 3765 uzmanlık öğrencisi alımı yapılmışken, 2013 yılı Eylül ayı TUS kontenjanlarında tüm branşlardan 3090 uzmanlık öğrencisi alımı yapılmıştır. Rastgele yılların karşılaştırması yapıldığında da yine TUS kontenjanlarında ve uzmanlık öğrencisi alımında azalma olduğu görülmektedir. Tüm branşlara ait olan bu verilerden sadece kalp damar cerrahisi için alınan uzmanlık öğrencisi sayılarına bakıldığında; 2007 Eylül TUS kontenjanlarında 65 kalp cerrahisi uzmanlık öğrencisi alımı yapılmışken, bu sayı 2013 Eylül TUS kontenjanlarında 28 kişiyle sınırlandırılmıştır.[7,8]
KALP VE DAMAR CERRAHLARI AÇISINDAN GÜNCEL DURUM
Türkiye’deki duruma baktığımızda 2010 yılı SB
verilerine göre; ülkemizde toplam 987 kalp damar cerrahisi
uzman doktor bulunmaktadır. Sağlık Bakanlığı
verileri doğrultusunda; yıllık %100 performans ile
çalışan bir uzman hekimin yılda en az 150 kalp ameliyatı
yapması gerektiği varsayılmaktadır. Dolayısıyla
sadece uzman doktorların tam performans açısından
ülkede yaklaşık 150.000 kalp ameliyatı yapması
gerekmektedir. Buna ilaveten son yedi yılın toplam
kalp damar cerrahisi uzmanlık öğrencisi sayısı
506’dır. Batı standartlarında öğrenci başına yılda
yaklaşık 100 ameliyat yapılması gerektiği düşünülür
ise bu asistanlar tarafından yıllık yapılması gereken
ameliyat sayısı yaklaşık 40.000-50.000 arasındadır.
Bu iki rakamı topladığımızda sistemin sağlıklı
çalışabilmesi için yılda yaklaşık 200.000 ameliyat
yapılması gereklidir. Ancak Sağlık Bakanlığı verilerine
göre 1 Ocak 2009 - 31 Aralık 2009 tarihleri
arasında yaklaşık 71.000 kardiyak cerrahi yapılmıştır.
Buna göre 2009 yılında; toplam 180 merkezden
52’sinde 262 uzman doktor %20 verimlilik altında
çalışmıştır.[9] Bu sayılarla ne uzman hekimi maddi ve
manevi anlamda tatmin etmek, ne uzmanlık öğrencilerine
hak ettikleri eğitimi vermek ne de Sağlık
Bakanlığı’nı mutlu etmek mümkündür.
GÜNCEL VE GELECEKTE BEKLENEN SORUNLARIMIZ
Hal böyle iken bir yandan gittikçe yaşlanan toplum
ve risk profili artan bir hasta grubu, diğer yandan sayıları
gittikçe azalan uzmanlık öğrencileri ufukta bize
“hasta hekim uyumsuzluğu” olarak yorumlayabileceğimiz
bir tehlikeyi haber vermektedir. Ortaya çıkan bu
boşluk nasıl doldurulmalıdır? Bugüne dek asistanlara
devredilen ve yapıldığı sanılan ama yarım kalan işleri
kim takip edecek? Hastaların ameliyat öncesi dönemde
öykülerinin alındığından, sistemik muayenelerinin
yapıldığından, tüm cerrahi süreçle ilgili bilgilendirildiklerinden
ve onamlarının alındığından kim nasıl emin
olacak? Hastaların yatış süreci içerisinde, verilen talimatlardan,
yapılan ilaç uygulamalarına, hasta takibinden,
hastayla ilgili mevcut sorunların tespiti ve zamanında
yapılacak geri bildirimlere ve hasta güvenliğine
kadar geniş bir yelpazede sunulan hasta bakımından ve
bu bakımın kalitesinden kim ne kadar sorumlu tutulacak?
Koroner baypas ameliyatlarında greft çıkarılmasını
kim yapacak? Ameliyatlarda cerraha kim yardım
edecek? Yine taburculuk sürecinde verilecek eğitimde,
hasta ve yakınlarının bilgilendirilmesinde, taburculuk
sonrası hasta takibinde, hastaların mevcut durumlarıyla
ilgili endişe ya da merak ettiklerini sormak istediklerinde
kimler nasıl bir rol alacak? Eğitim hastanesi olmayıp
sadece hizmet veren kamu hastanelerinde ve hatta özel
hastanelerde bu hizmetler kimler tarafından verilecektir?
Bu işler için bir kalp damar cerrahisi uzmanı görevlendirildiğinde
o uzman yaptığı işle tatmin olacak mı?
Böyle bir uzman bulunabilecek mi? En önemlisi de ekonomik
anlamda bu uygulanabilir mi? İşte tüm bu soru
ve sorunlar bugün olduğu gibi gelecekte de gündemdeki
yerini koruyacak gibi görünmektedir.
HEKİM ASİSTANLIĞI GELİŞİM SÜRECİ
Bizim için belki yeni bir kavram olacak ya da pek
çoğumuz kabul etmemekte direnecek ancak; hasta
hizmet kalitesine yansıyan ve kronik hale gelen sağlık
sektöründeki sorunların, bugün Amerika ve pek
çok Avrupa ülkesinde Hekim Asistanı “Physician
Assistant” olarak görev yapan sağlık profesyonelleriyle
aşılmış olması, Türkiye’de de bu yetkinlikte çalışan
profesyonellere ihtiyaç olduğunu düşündürmektedir.
Hekim asistanlığının tarihsel gelişim sürecine baktığımızda,
1960’lı yılların ortalarında hekimlerin sayısal
yetersizliği ve hekim dağılımındaki dengesizliğin
temel bakım süreçlerine ve hasta bakımına yansıyarak
bakımın kalitesini düşürdüğü görülmüştür.[10] Bu durumun
üstesinden gelmek adına Dr. Eugene A. Stead
Jr, 1965 yılında Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde
öğrencilerini askerlerin oluşturduğu bir sınıf açmış ve tıp eğitimi temelli hızlandırılmış öğretim programı
hazırlayarak 27 ay süren eğitim sonrası ilk mezunlarını
vermiştir. Hekim asistanlığı ile hedeflenen sağlık
bakımının geliştirilmesi ve sağlığın sürdürülmesinde
hekim ve hasta arasında tüm süreçleri belirleyecek,
takip edecek sağlık profesyonelleri yetiştirmektir.
Bu amaçla 1971’de Hekim Asistanlığı Amerikan
Akademisi (AAPA) kurulmuştur. Aradan üç yıl geçtikten
sonra ‘’Hekim Asistanlığı Ulusal Sertifikasyon
Komitesi’’ (NCCPA) kurularak, bu görevi yapanlara
sertifikasyon zorunlu kılınmıştır. Bugün Amerika,
Kanada ve İngiltere başta olmak üzere pek çok ülkede
hekim asistanlığı kadroları oluşturulmakta ve bu meslek
her geçen gün önem ve saygınlığını artırarak hasta
bakım kalitesine katkı sağlamaktadır.[11,12]
HEKİM ASİSTANLIĞI EĞİTİMİ
Kelime anlamıyla “Hekim Asistanlığı” ilgili branş
doktoruyla doğrudan ve birlikte çalışan, hastaların
değerlendirilmesi, eğitimlerinin verilmesi ve sağlık
bakımının sürdürülmesinde rol alan profesyonel sağlık
çalışanlarıdır. Eğitimlerinde lisans mezunu olmak şartı
aranmaktadır. Başvuracak kişilerin doğrudan ya da
dolaylı olarak sağlığın herhangi bir branşıyla ilgisinin
olması yeterlidir. Yani hemşirelik bölümünden mezun
olan biriyle biyoloji bölümünden mezun olan birinin
başvuruları aynı şartlarda kabul edilmektedir. Hekim
asistanlığı için lisans mezunu olmak aranan kriter olsa
da 27 aylık zorunlu eğitimi almak bu programın ilk
basamağını oluşturmaktadır. Belirtilen sürede verilen
eğitimi almak bu görevi yerine getirmek için yeterli
olmayıp sertifikasyon zorunluluğu vardır. Hekim
asistanlığında “eğitim ve öğrenim yaşam boyudur”
ilkesi kabul edilmiştir ve her iki yılda bir 100 saatlik
bir eğitim aldıktan sonra sınava girilerek sertifikanın
geçerliliğinin sürdürülmesi gerekmektedir. Amerika’da
hekim asistanlığı programlarını yürüten 181 adet akredite
olmuş eğitim kurumu bulunmaktadır ve kişiler bu
programdan sonra hem sertifikalandırılmakta hem de
yüksek lisans düzeyi eğitim mezunu olarak kabul edilmektedir.
İlgili bir sağlık bölümünden lisans mezunu
olduktan sonra; anatomi, fizyoloji, biyokimya, farmakoloji,
fiziksel tanılama, patofizyoloji, mikrobiyoloji, klinik
laboratuvar bilimleri, davranış bilimi, tıp etiği gibi
derslerden oluşan 27 aylık bir eğitime başlamaktadır.
İlk öğrenim yılında teorik ağırlıklı bir eğitim verilirken,
ikinci öğrenim yılında ilgili oldukları medikal ya da
cerrahi bilimlerde belli zamanlarda zorunlu 2000 saatlik
klinik rotasyonlarını yaparak eğitimlerini tamamlamakta
ve iki yılda bir 100 saatlik eğitimden sonra sınava
girerek sertifikalarının geçerliliğini test ederek görevlerini
yapmaktadırlar. Tıp hekimleriyle aralarındaki tek
fark; eğitimleri benzer olsa da eğitimlerinin hızlandırılmış
ve ilgili tek bir alana yönelik olması ve intörnlük
zorunluluklarının olmamasıdır. Burada hastanın tüm
sürecinden primer olarak hekim sorumludur.[10-12]
HEKİM ASİSTANLIĞININ YETKİ VE SORUMLULUKLARI
Hekim asistanı hekimi temsil eder. Hekim asistanı
karşılıklı güven ve saygı sınırları içerisinde ve
kanunların kendisine verdiği yetkiler doğrultusunda,
otonomisini kullanarak hasta bakımında karar verici
olarak hekimle birlikte çalışır. Bu tür çalışma modelinin
yüksek kalitede sağlık bakımının verilmesinde etkili
bir yol olduğu literatürde vurgulanmıştır.[12] Hekim
asistanlığının; fizik muayene yapma, tedavi etme, tanı
koyma, tıbbi öykü alma, ilaç bilgisi verme, talimatname
düzenleme, cerrahı birinci ya da ikinci cerrah gibi asiste
etme, minör cerrahi işlemleri uygulama, sağlık danışmanlığı
yapma, bakımın evde sürdürülmesini sağlama
ve laboratuvar sonuçlarını yorumlama gibi daha pek
çok sayılacak görev ve yetkileri bulunmaktadır. Yine
bu görev ve yetkilerinin verdiği sorumlulukları yürütmek
ve rol karmaşasını önlemek adına 1995 yılında
Amerikan Tıp Kuruluşu “Hekim-Hekim Asistanlığı
Uygulamaları Kılavuzu’’ yayınlamış ve tüm medikal
rol ve yasal sorumluluklara bu kılavuzda yer vermiştir.
Bu kılavuza göre; hekim asistanının bakımı sağlama ve
sürdürme, mahremiyeti koruma, hasta ve yakınlarını
bilgilendirme, ayrımcılık yapmama, şeffaflık ve hesap
verebilme gibi hastalara karşı sorumlulukları vardır.
Yetkinlik kazanma, bireysel gelişim, ekip çalışması, rol
model olma, araştırma yapma gibi konularda kendine
ve diğer meslektaşlarına karşı sorumlulukları vardır.
Bugün özellikle Amerika’da, karmaşık sağlık bakım
ortamlarında eşit ve kaliteli hizmetin sunulmasında,
maliyetlerin düşürülmesinde, hasta bakım kalitesinin
artırılmasında hekim asistanlığı anahtar rol oynamaktadır.[10-13]
Sonuç olarak, Amerika’da yaygın olan bu meslek üyeleri gibi sağlık profesyonellerine ülkemizin de ihtiyacı olduğu kanısındayız. Tarihsel gelişim sürecine baktığımızda 1960’lı yılların sorunu olan ve bu mesleğin ortaya çıkmasına neden olan sağlık hizmetleri ve bakım kalitesinde yaşanan aksaklıklarla, günümüz Türkiye’sinde yaşanan sorunlar neredeyse aynıdır. Özel hastanelerde yukarıda belirtilen görev ve sorumlulukları kapsadığı halde hala adı konmamış birimler bulunmaktadır. Diğer taraftan kamu hastanelerinde transplantasyon koordinatörlüğü de bu anlamda görev yapılan birimleri oluşturmaktadır. Bu birimlerde çalışanlar çoğu zaman hekim asistanlarının sahip olduğu yetki ve sorumluluklar kapsamında yürüttüğü işleri, hiçbir yasal hak ve sorumluluğu olmadan yapmakta ya da yapmak zorunda kalmaktadır. Görev karmaşasının engellenmesi, belirsizliklerin ortadan kaldırılması, yasal ve etik ilkeler doğrultusunda çalışma ortamlarının yaratılması, hastalara ulaşan kaliteli bakımın sağlanması ve sürdürülmesi için yeni bir kana ihtiyacımız var, adına hekim asistanlığı diyelim, klinisyen uzman hemşireler diyelim, isterseniz gelin adını birlikte koyalım.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) TÜİK, İstatistiklerle yaşlılar 2012: Yayın no: 3909, Ankara:
Türkiye İstatistik Kurumu; 2013.
2) TÜİK, Sağlık Araştırması 2012. Yayın no: 4117, Ankara:
Türkiye İstatistik Kurumu; 2013.
3) Bayram F, Gündoğan K, Öztürk A, Yazıcı C. Dünya’da
ve Türkiye’de metabolik sendromun dağılımı. Turkiye
Klinikleri J Int Med Sci 2006;2:18-24.
4) Amjad A, Shimal K, Abdur R, Mahboob ur R, Tehmina J.
Angiographic severity of coronary artery disease in patients
with metabolic syndrome. Gomal J Med Sci 2011;9:194-7.
5) Çıtak N, Altaş Ö. Türkiye’de göğüs cerrahisi ve kalp damar cerrahisi uzmanlık öğrencisi gözü ile tıpta uzmanlık eğitimi
ve eğitim veren kurumlardaki durum. Turk Gogus Kalp
Dama 2012;20:826-34.
6) Tchantchaleishvili V, Mokashi SA, Rajab TK, Bolman RM
3rd, Chen FY, Schmitto JD. Comparison of cardiothoracic
surgery training in USA and Germany. J Cardiothorac Surg
2010;5:118.
7) Tus kontejanları. Available from: http://www.tusem.com.tr/
infobank/tus_kontejanlari. [Accessed: April 18, 2014]
8) YÖK kadro sayıları. Available from: http://www.tus.
com/9748/tercih-rehberi-kadro-sayıları-acisindan-son-10-
sinavin-karsilastirmasi. [Accessed: April 18, 2014]
9) Kervan Ü, Koç O, Özatik MA. Türkiye’deki kalp damar
cerrahisi kliniklerinin dağılımı ve hizmetlerin niteliği. Turk
Gogus Kalp Dama 2011;19:483-9.
10) Physician assistant. Available from: http://www.colby.edu/
administration_cs/healthservices/staff/pa.c. [Accessed: April
18, 2014]
11) Guidelines for Ethical Conduct for the Physician Assistant
Profession, American Academy of Physician Assistants.
Available from: http://www.aapa.org/WorkArea/
DownloadAsset.aspx?id=815. [Accessed: April 18, 2014]