Mid to long term follow-up results of 5 patients who had undergone aortoventriculoplasty operation at 8 to 16 years of age in our clinic revealed that ali patients are in NYHA Class I functional capacity and the preoperative left ventricle-aorta gradient decreased from 119.8 mmHg to 20.8 mmHg while the aortic annulus diameter increased from 13.4 mm to 22.4 mm.
Based on the mid-to-tong follow-up results and on the aortic annulus enlargement together with the permanent decrease in the left ventricle to aorta gradient, we believe that aortoventriculoplasty operation should be taken into consideration in patients with combined stenosis of valvular and subvalvular aortic area.
Aort stenozuna eşlik eden diffüz tünel tipi LVOT darlıklarında, 1975 yılında Rastan ve Konno tarafından tarif edilen [2,3]; aort annulusu ile subaortik bölgenin birlikte genişletilmeleri esasına dayanan aortoventriküloplasti (AVP) ve daha sonraki yıllarda bunun bir modifikasyonu olarak geliştirilen Ross-Konno operasyonları [4], erken yaşlarda gerek LVOT' ki darlığın giderilmesi, gerekse aort annulusuna kabul edilebilir ölçülerde bir protezin yerleştirilmesi açılarından, bu tip hastaların tedavileri yönünde kazandıkları önemi, hiçbir zaman kaybetmemişlerdir. Buna ek olarak, diğer annulus genişletme yöntemleri ile, 19 mm çapında protez kapak takılması olanağı bulunmayan hastalar da AVP ameliyatı için endikasyon oluşturmaktadırlar [5].
Kliniğimizdeki ilk AVP vakalarını daha önce yayınlamıştık [6]. Bu yazımızda kliniğimizin tüm AVP tecrübesini ve orta-uzun dönem takip sonuçlarını yayınlıyoruz.
Operasyon tekniğimiz orjinal olarak 1975 yılında, Konno ve Rastan'ın tarif ettiği gibi olup [2,3], ilk yazımızda tarif edilmişti [6]. Kısaca özetlemek gerekirse bütün hastalarda median sternotomiyi takiben, aorto bikaval kanülasyon ile ekstrakorporeal dolaşıma geçildi. Sağ üst pulmoner venden vent yerleştirildi. Operasyon 25-28°C arasında genel hipotermide yapıldı. Kardioplejik solüsyon olarak iki hastada antegrad yoldan kristalloid potasyum kardioplejisi, iki hastada yine antegrad yoldan kan kardioplejisi, bir hastada ise antegrad yolla indüksiyon ve bunu takiben aralıklı olarak retrograd yolla kan kardioplejisi kullanıldı.
Kardioplejik arrest sağlandıktan sonra vertikal aortotomi, sağ koroner arter çıkışının sol tarafına doğru uzatıldı. Daha sonra sağ ventriküle infindubuler bölgenin sağından yapılan insizyon, aortotomi ile birleştirildi (Şekil 2a). İnterventriküler septum subaortik darlık yaratan bölgenin alt kısmına kadar insize edildi (Şekil 2b). Oluşturulan ventriküler septal defekt ve aortotomi bir hastada Gore-tex, diğer hastalarda ise Dacron vasküler greftten hazırlanan yama ile, yama septumun sağ tarafında kalacak şekilde, teflon destekli 3:0 prolen dikişlerle kapatıldı. Annulus hizasında protez kapak annulus ve yamaya dikildi (Şekil 3c). Bu sayede aort annulusu yaklaşık iki misli genişletilerek aort kapak replasmanı yapıldı (Şekil 3d). Sağ ventrikül çıkım yolu tüm hastalarda perikard yama ile yeterli genişlik sağlanacak şekilde kapatıldı (Şekil 3e). Vakalarda, aort klempi süresi 92-137 (ortalama 110) dakika arasında, kardiyopulmoner bypass süresi ise 149-275 (ortalama 203) dakika arasında değişti. Valvüler ve subvalvuler darlığına aort koarktasyonu eşlik eden hastada, AVP operasyonunu takiben ekstrakorporeal dolaşımın sonlandırılması sırasında hemodinamik instabilite geliştiğinden, yeniden kardiyopulmoner bypass'a geçildi. LVOT darlığının giderilmesinden sonra, mevcut aort koarktasyonunun kalbin önünde önemli bir yük teşkil ettiği düşünülerek, 20°C'de total sirkülatuar arrest sağlandı ve koarktasyon patch aortoplasti yöntemi ile giderildikten sonra kardiyopülmoner bypass sorunsuz olarak sonlandırıldı.
Hastalar perioyodik ekokordiografik kontrollerle takip edildiler (Şekil 4, 5). Ortalama takip süresi 40.6 ay olup (13-62 ay), bu süre içinde hastaların tümünün NYHA sınıflamasına göre Class I fonksiyonel kapasitede olduğu görüldü ve hiç bir hastaya reoperasyon gerekmedi. Preoperatif dönemde ortalama 119.8 mmHg (80 ila 200 mmHg arası) olan sol ventrikül - aorta gradientinin, postoperatif dönemde 20.6 mmHg ya düştüğü gözlendi. Hastaların takip süreleri içinde elde edilen sonuçlar Tablo 3'de gösterilmiştir.
Konjenital LVOT darlıklarına yapılacak ilk müdahale için günümüzde genel bir fikir birliği sağlanmakla beraber, bu vakaların takipleri sırasında kanımızca esas önemli nokta, olası bir re-stenozun zamanında belirlenmesi ve hastaya zamanında en uygun ikinci girişimin yapılabilmesidir. Hastalara genel olarak ilk girişimin ilk sene içinde yapılmış olduğunu düşünürsek, ikinci girişime ortalama 10-15 yaşları arasında gereksinim duyulacaktır ki, bu genelleme bizim serimizle de uyum sağlamaktadır (Tablo 1). Ayrıca bu gruba doğuşta klinik olarak önemsiz (<50 mmHg) aort stenozu olup, ilk müdahaleye gerek duymayan ancak zamanla belirgin aort stenozu gelişen hastaları da katabiliriz.
Yaşamın bir ile ikinci dekadı arasında klinik olarak belirgin hale gelen aort stenozu ve bu sıralarda rastlanılan re-stenoz vakalarında türbülan akımın aort kaslarındaki dejeneratif etkisine bağlı olarak genelde ikinci bir komissürotomi uygun olmamaktadır. Ancak genel yaklaşım olarak, mümkün olan vakalarda sol ventrikül - aort gradientinin ortadan kaldırılması ve aort annulusunun yeterli büyüklüğe ulaşması için zaman kazanılması açısından ikinci bir komissürotomi tavsiye edilmektedir [7]. Bununla birlikte vakaların büyük bir çoğunluğunda bu mümkün olmamakta ve esas sorun bu anda ortaya çıkmaktadır. Henüz gelişimini tam olarak tamamlamamış ve yeterli genişliğe ulaşmamış aort annulusuna LVOT'da gradiyente yol açmayacak ve ileriki yıllarda sorun yaratmayacak çapta bir protez kapağın annulusa ek bir müdahale yapılmadan yerleştirilmesi genelde mümkün olmamaktadır. Küçük bir annulusa genişletilme yapılmaksızın büyük bir protez yerleştirme çabaları ise sağ koroner arter üzerinde basıya yol açarak önemli iskemik problemlere neden olmaktadır [1].
Aort annulusunun posterior yama ile genişletilmesi tekniği ilk olarak 1970 yılında Nicks ve ark. tarafından tanımlanmıştır [10]. Bu teknikte aortotomi insizyonu arkada non-koroner sinüs içerisine giderek mitral kapağa doğru annulus genişletilir. Bu işlem 2-6 mm daha büyük çapta kapak yerleştirilmesini mümkün kılar. Benzer bir teknik Manuguian ve ark. tarafından tanımlanmış olup, burada aortotomi non-koroner ve sol koroner kasplar arasından mitral anteriör yaprakçığa kadar uzatılarak, araya konan bir perikard yama ile anulus genişletilmesi sağlanmaktadır [11]. Ancak bu teknik de, Nicks tekniğine benzer oranda bir genişleme sağlamakta ve bu hastalarda yetersiz kalmaktadır.
Aortik ve subaortik bölgenin anterior yaklaşımla genişletilmesi esasına dayanan AVP operasyonu, bu vakalar için yeterli aort annulus genişliğinin sağlanması ve eşlik eden subaortik bölge darlığının ortadan kaldırılması açısından günümüzde en uygun girişim olarak görülmektedir. Literatürde bu yöntemle 8 mm çapındaki aort annulusunun 21 mm'ye dek genişletilebileceği bildirilmiştir [3]. Bizim tecrübemizde de aort annulusunda bir vakada 19 mm, diğer dört vakada 23 mm çapında aort genişliği elde edilmiştir. Hastların yapılan uzun dönem takip sonuçlarında sol ventrikül - aort gradientlerinde artış olmaması ve opersyon sırasında oluşturulan ventriküler septal defektin kapatılması ile ilgili bir probleme rastlanmaması, AVP operasyonunun bu tip vakalarda en uygun girişim olduğu kanısını bize vermektedir. Literatürde seriler arasında değişmekle beraber, AVP operasyonu için % 15-20 arasında operatif mortalite verilmesine rağmen [5], serimizde mortalite olmaması ve bir hastamızda operasyon sonrası görülen tam AV blok gelişiminin literatürde AVP operasyonu sonucu nadiren gelişebilecek bir komplikasyon olarak tanımlanması [12], AVP'nin güvenilir ve diğer aort kök genişletme yöntemlerinden daha fazla risk getirmeyen bir operasyon olduğu kanımızı desteklemektedir. Ayrıca AVP operasyonunun çok ileri çapta genişlik sağlanabileceği bildirilmektedir [13]. Yine buna ek olarak konjenital atrioventriküler kanal defektlerinin kapatılması sonrası rastlanabilen subaortik stenozlara da en uygun yaklaşımın AVP operasyonu olması gerektiği bildirilmiştir [14].
Sonuç olarak valvüler darlık olmaksızın görülen subaortik bölgenin darlıklarında subaortik kas rezeksiyonu veya modifiye Konno operasyonu düşünülebilir, ancak valvüler aort stenozuna subaortik bölgenin diffüz tünel tipindeki darlıklarının eşlik ettiği konjenital aort stenozu olgularında en uygun zamanda ve en uygun müdahalenin yapılması bu vakaların ileri dönem prognozu açısından büyük bir önem taşımaktadır. Bu tip vakalarda sol ventrikülaort gradientinin 50 mmHg'i aştığı durumlarda ve/veya sol ventrikül hipertrofisi gelişmeye başladığı ya da sol ventrikül fonksiyonlarında bozulma başladığı durumlarda kesin müdehale endikasyonu doğmaktadır. Serimizdeki hastaların orta-uzun dönem takiplerinde tümünün NYHA Class-1 olarak gözlenmesi bize bu tip vakalarda en uygun girişimin AVP operasyonu olduğu kanısını vermektedir. Günümüzde bu operasyona tek alternatifin ise AVP operasyonunun bir modifikasyonu olarak geliştirilen ve aort annulusu ile subaortik bölgenin pulmoner ve sağ ventrikül infindubulumundan alınan bir otogreft ile genişletilmesi ayrıca sağ ventrikül çıkım yoluna bir homogreft yerleştirilmesi esasına dayanan Ross-Konno operasyonu [1, 13, 15] olabileceği kanısındayız.
1) Reedy VM, Rajasinghe HA, Teitel DF, et al.
Aortoventriculoplasty with pulmonary autograft:
The Ross-Konno procedure. J Thorac Cordiovasc
Surg 1996; 111: 158-67.
2) Konno S, Imai Y, Lida Y. A new method for
prosthetic valve replacement in congenital aortic
stenosis associated with hypoplasia of the aortic
valve ring. J Thorac Cardiovasc Surg 1975; 70:
909-17.
3) Rastan H, Koncz J. Aortovntriculoplasty- a new
technique for the treatment of left ventricular
outflow tract obstruction. J Thorac Cardiovasc
Surg 1976; 71: 920-7.
4) Ross DN, Jackson M, Davies J. Pulmonary
autograft aortic valve replacement. Long term
results. J Cardiac Surgery 1991; 6: 529-33.
5) Schaffer MS, Campbell DN, Clarke OR.
Aortoventriculoplasty in children. J Thorac
Cardiovasc Surg 1986; 92: 391-5.
6) Sarıoğlu T, Bilal MS, Kinoğlu B. Konno-Rastan
operasyonu ile sol ventrikül çıkım yolu
rekonstrüksiyonu. GKD Cer Derg 1995; 3: 226-31.
7) Misbach GA, Turley K, Ullyot DJ, et al. Left
ventricular outflow enlargement by the Konno
procedure. J Thora Cardiovasc Surg 1982; 84: 696-703.
8) Deleon SY, Ilbawi MN, Wilson WR ed al. Conal
enlargement for difuse subaortic stenosis. J
Thorac cardiovasc Surg 1991; 102: 814-20.
9) Stewart JR, Merill WH, Hammon JW, et al.
Reappraisal of localized resection for subvalvular
aortic stenosis. Ann Thorac Surg 1990; 50: 197-203.
10) Nicks R, Cartmill T, BernsteinL. Hypoplasia of
the aortic root. Thorax 1970; 25: 339.
11) Manouguian S, Seybold Epting W. Patch
enlargement of the aortic valve rign by extending
the aortic incision into the anterior mitral leaflet.
New operative technique. J Thorac Cardiovsc
Surg 1979; 78: 408.
12) Kirklin JW, Barratt Boyes BG. Cardiac surgey,
second edition Churchill Livingstone 1993, pg
1220-2.
13) Reddy VM-MC, Elhinney DB, Hanley FL. The
Ross procedure in children ISK J Med Sci 1996;
32: 888-91.