Methods: Between September 2010 and March 2015, a total of 135 patients (103 males, 32 females; mean age 68.3 years; range 46 to 92 years) who were operated with the diagnosis of carotid stenosis in our clinic were divided into two groups depending on the presence of an occluded contralateral artery. Thirty-two patients undergoing carotid endarterectomy with contralateral carotid artery occlusion were compared to 103 patients without contralateral occlusion. Baseline demographic characteristics, risk factors, type of surgical technique, postoperative early morbidity and mortality results of both groups were compared.
Results: Both groups were similar according to their demographic and perioperative characteristics. There was no statistically significant difference in postoperative neurological [carotid occlusion group (CO) 6.3%, control group 6.8%, p=0.638] or nonneurological (group CO 15.6%, control group 12.6%, p=0.430) complications between the two groups. The length of hospital stay did not differ between both groups statistically while length of intensive care unit stay was significantly longer in the group with occlusion (p=0.029). There was no significant difference in the postoperative mortality between the groups (group CO 0%, control group 1%, p=0.763).
Conclusion: Although morbidity and mortality are expected to be high in patients with contralateral carotid artery occlusion due to the limited cerebral blood supply, there was no significant increase in postoperative neurological complications, particularly. Therefore, we believe that contralateral occlusion does not pose an additional risk for surgery in patients undergoing carotid endarterectomy.
Bu çalışmada CO bulunan hastalarda yapılan KAE’nin risk faktörleri, cerrahi teknik, nörolojik morbidite ve mortalite ve açısından ek risk taşıyıp taşımadığının saptanması amaçlandı.
Hastalar klinik tablosuna göre semptomatik ve asemptomatik olarak ikiye ayrıldı. Semptomatik hastalarda semptomatoloji geçici iskemik atak (GİA), geri dönüşümlü iskemik defisit (RIND) ve kalıcı inme (strok) olarak üç sınıfa ayrıldı.
Her iki gruptaki hastaların ameliyat öncesi demografik özellikleri (yaş, cinsiyet), klinik bulguları (her iki karotis arter darlık dereceleri, semptomlar, inme varlığı), risk faktörleri (koroner arter hastalığı, geçirilmiş koroner baypas cerrahisi, ameliyat öncesi miyokard enfarktüsü, hiperlipidemi, diyabet, sigara içimi, hipertansiyon, periferik arter hastalığı, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, kronik böbrek yetmezliği), ameliyat bilgileri (uygulanan cerrahi teknik, karotis çapraz klemp süresi), ameliyat sonrası takip bilgileri (ventilatör destek süresi, yoğun bakım yatış süresi, hastane yatış süresi), ameliyat sonrası komplikasyonlar (nörolojik- paralizi, inme, monopleji, hemipleji, hemiparezi, GİA, RIND- ve nörolojik olmayan-inotrop kullanımı, kanama, revizyon, renal yetmezlik, hemodiyaliz, gastrointestinal komplikasyonlar, atriyal fibrilasyon ve diğer aritmiler, kalp yetmezliği, solunum yetmezliği) ve mortalite varlığı kaydedildi. Ameliyat sonrası nörolojik değerlendirme klinik bulguların varlığına göre yapıldı. Çalışmada primer sonlanım noktaları ameliyat sonrası komplikasyonlar (nörolojik ve nörolojik olmayan) ve mortalite idi.
Bütün hastalar genel anestezi altında ameliyat edildi. Sternokleidomastoid kasın antero-medialinde 8-12 cm cilt insizyonu yapılarak arteria karotis interna, eksterna ve ana karotis arter eksplore edildi. Arteria karotis internanın kontrolü olabildiğince distalde ve tamamen plaksız bir bölgeden sağlandı. İntravenöz yolla 10.000 IU standart heparin sonrası ana karotis artere uzunlamasına arteriyotomi yapıldı ve internal karotis arterin başlangıcına kadar uzatıldı. Teknik olarak klasik endarterektomi tekniği uygulandı. Hiçbir hastada eversiyon tekniği uygulanmadı. Hastaların hiçbirinde şant kullanılmadı. Bütün hastalarda endarterektomi sonrası proksimal intimal tespit yapıldı. İşlem sonrası arteriyotomi 6/0 polipropilen dikişle primer kapatıldı. Karotis arterinin karşı tarafında tıkanıklık olan grupta iki hastada, kontrol grubunda dört hastada safen ven ile yama yapıldı. İşlem sonrası heparin dozunun yarısı nötralize edildi. Hastalar hemodinamik duruma göre ameliyathanede ya da yoğun bakım ünitesinde ekstübe edildi. Ameliyat sonrası ilk 24 saatte tüm hastalara 150 mg/gün klopidogrel başlandı.
İstatistiksel analiz
Tüm istatistikler NCSS/PASS Dawson Edition
(Number Cruncher Statistical Systems, Kaysville, Utah)
kullanılarak yapıldı. Sayısal veriler ortalama ve standart
sapma (ort.±SS) şeklinde ve kategorik veriler frekans ve
yüzdeler (n, %) şeklinde ifade edildi. Sayısal verilerin grup kıyaslamaları Mann-Whitney U testi ile ve kategorik
verilerin grup kıyaslamaları ki-kare testi ile yapıldı.
Endarterektomi sahasının karşısındaki karotis arterde
tıkanıklık varlığının nörolojik ve diğer komplikasyon
riskine etkisi tek değişkenli analiz ile odds oranı (OR) ve
%95 güven aralığı (%95 GA) saptanarak değerlendirildi.
Çift yönlü p değerinin 0.05 altında olması istatistiksel
anlamlı fark olarak kabul edildi.
Tablo 1: Hastaların demografik özellikleri ve ameliyat öncesi verileri
Ameliyata bağlı özellikler açısından her iki grup benzer özellikler göstermekteydi (Tablo 2). Karotis çapraz klemp süresi ortalama 19.8±3.9 olup her iki grupta benzer düzeydeydi. Hastaların %95.6’sında arteriyotomi sahası primer kapatıldı.
Tablo 2: Hastaların ameliyat verileri
Hastaların ameliyat sonrası verileri Tablo 3’de verilmiştir. Hastaların %20’sinde komplikasyon geliştiği görüldü. Bunların %6.7’si nörolojik ve %13.3’ü nörolojik olmayan komplikasyonlardı. Her iki grup arasında hem nörolojik hem de nörolojik olmayan komplikasyon açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. En sık gelişen nörolojik komplikasyonun fasiyal paralizi (%3) ve inme (%3) olduğu tespit edildi. Tek değişkenli analizde karşı tarafta tıkanma varlığının ameliyat sonrası komplikasyon (nörolojik ve nörolojik olmayan) riskinde anlamlı artışa yol açmadığı görüldü (Tablo 4).
Tablo 3: Hastaların ameliyat sonrası verileri
İki grup arasında ventilatör destek süresi ve hastane kalış süresi açısından fark saptanmazken, yoğun bakım kalış süresi CO grubunda anlamlı olarak daha yüksek bulundu (Tablo 3).
Ameliyat sonrası mortalite açısından iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı (Tablo 3). Karotis arterinin karşı tarafında tıkanıklık olan grupta mortalite görülmezken, kontrol grubunda koroner arter hastalığı nedeniyle koroner anjiyoplasti öyküsü bulunan ve ameliyat sonrası aritminin eşlik ettiği kalp yetmezliği nedeniyle bir hasta kaybedildi.
Bu konudaki yayınlarda majör nörolojik komplikasyon riski %0-17.6 arasında değişmektedir.[2,10] Aungst ve ark.[1] 1987-1995 yılları a rası yapılan yayınları inceledikleri çalışmada %0-8 arası ameliyat sırası inme ve mortalite, %85-90 arası beş yıl inmesiz yaşam bildirmişlerdir. Benzer yayınlarda CO grubunda ameliyat sırası inme oranı %1.7-6.7 arası bildirilirken; kontrol grubunda bu oran %1.4-5.5 arası bildirilmiştir.[14] Özelikle son yayınlarda ameliyat sırası inme ve ölüm oranları %5’in altında bildirilmiştir.[1,2,14]
Çalışmamızdaki amaç, her iki grup arasında hem nörolojik hem de nörolojik olmayan komplikasyonların karşılaştırılması idi. Çalışmamızın sonunda CO grubunda %6.3 ve kontrol grubunda %6.8 oranında ameliyat sonrası nörolojik komplikasyon ile karşılaşıldı. Kontrol grubunda dört olguda (%3.9) majör inme gelişirken, CO grubunda majör inme ile karşılaşılmadı. Ameliyat sonrası komplikasyonlar açısından iki grup arasında anlamlı fark tespit edilmemiş olması, CO bulunan hastalarda standart KAE’nin şant kullanımına gerek olmadan dahi güvenle uygulanabileceğini gösterdi. Göreceli olarak hastalık derecesi daha ileri olan CO grubu ile kontrol grubu arasında sonuçlar açısından fark olmaması, KAE’nin hastalık derecesi daha ileri olgularda güvenle uygulanabileceğinin göstergesidir. Karotis arterinin karşı tarafında tıkanıklık olan gruptaki yoğun bakım kalış süresi oranının yüksekliğinin ameliyat sonrası nörolojik (inme, monopleji, hemipleji) ve nörolojik olmayan (kanama, revizyon, kalp yetmezliği) komplikasyonlarla ilişkili olduğu görüldü. Ancak iki grup arasında oluşan komplikasyonlar açısından fark yoktu. İki grup arasında ortalama yoğun bakımda yatış süreleri arasında görülen yaklaşık üç saatlik bu farkın klinik düzeyde anlamlı olmadığı kanaatindeyiz. Ayrıca CO grubundaki hastaların karotis arter hastalığının daha ciddi olması (daha sık iki taraflı hastalık varlığı, karşı tarafta tıkanıklık varlığı, sağ ve sol karotis arterdeki ortalama darlık derecelerinin yüksek olması), olası komplikasyon beklentisi nedeniyle daha uzun süre yoğun bakım ünitesinde tutulmalarına yol açmış olabilir.
Karotis arterinin karşı tarafında tıkanıklık olan hastalarda KAE’nin ek risk taşıdığı çeşitli çalışmalarda bildirilmiştir.[2,18] Rothwell ve ark.[18] 14 çalışmaya dayanarak yayınladıkları meta-analizde KEA’da ameliyat sırası inme ve ölüm riskini artıran faktörler arasında CO varlığını anlamlı faktör olarak bildirmişlerdir. NASCET çalışmasının cerrahi kolunun sonuçlarını bildiren Ferguson ve ark.nın[19] çalışmalarında incelenen 26 değişkenden beşinin, ameliyat sırası riski artırdığı ve bunlardan biri olarak ifade edilen CO varlığının riski 2.2 kat artırdığı bildirilmiştir. Benzer şekilde Antoniou ve ark.nın[20] yaptıkları bir meta-analizde ulaştıkları sonuçlara dayanarak CO varlığının cerrahi riski artırdığını belirtmişlerdir.
Yayınlanan çalışmalara rağmen karşı taraf karotis arteri tam tıkalı hastalarda nasıl bir cerrahinin uygulanması gerektiğine dair herhangi bir standart yoktur.[7] Bu tip olgularda karotis arterin klemplenmesi esnasında olabilecek komplikasyonları önlemek için farklı beyin koruma teknikleri önerilmiş ve tartışmalar bu konuda yoğunlaşmıştır. Elektroensefalografi (EEG) monitörizasyonu, transkraniyal Doppler mönitörizasyonu, serebral oksijen monitörizasyonu, karotis güdük basınç takibi sıklıkla kullanılan yöntemlerdir.[9,16]
Bu konuda en çok üstünde durulan öneri şant kullanımı ile ilgili olmuştur.[2,3,5,9,14,16,17] Klempleme sırasında şant kullanımı ile karşı hemisferdeki iskeminin önüne geçileceği ve oluşacak komplikasyonların daha az olacağı öngörülmüştür.[3,5,14] Lesage ve ark.[9] şant kullanmadan yaptıkları 133 hastalık çalışmalarında yüksek nörolojik morbidite (%9) ve mortalite (%6.8) bildirmişlerdir. Bunun yanında Ward ve ark.[16] ise sekiz olguyu sundukları çalışmalarında, şant kullanımının şart olmadığını fakat EEG mönitörizasyonunun önemli ve gerekli olduğunu bildirmişlerdir. Aksun ve ark.[21] ise KEA sırasında şant uygulama gerekliliğinin serebral oksimetre yöntemi ile saptanabileceğini bildirmişlerdir. Bu konudaki ilginç çalışmalardan biri de Goodney[17] tarafından yapılmıştır. Goodney, şant kullanılmayan, rutin şant kullanılan ve selektif şant kullanılan üç grup hastada 30 günlük inme/ölüm oranlarını incelemiş ve selektif şant kullanılan olgularda (%7.6) kullanılmayan (%3.4) veya rutin kullanılan (%1.5) olgulara oranla riskin daha yüksek olduğunu bildirmiştir. Bu nedenle yazar şant kullanımının komplikasyon riskini azalttığını ama şant kullanımına ameliyat öncesinde karar verilmesinin önemli olduğunu belirtmiştir.[17]
Julia ve ark.[22] ise CO grubu hastalarda ameliyat sırası karotis arter klemplemesi sonrası daha fazla EEG değişikliği olduğu gerekçesiyle EEG monitörizasyonunun önemi üstünde durmuşlardır. Yine aynı çalışmada iki taraflı karotis darlığında ikinci ameliyatta inme insidansının daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir.[21] Grego ve ark.[2] olgularında ameliyat sırası rutin olarak EEG ve şant kullandıklarını bildirmiş ve bu uygulamayı önermişlerdir. Olgularının yaklaşık %78’inde yama kullanmış ve bunun erken dönem tromboz riskini ve dolayısıyla arteriyel tekrar daralma ve inme riskini azaltacağını öne sürmüşlerdir.
Karotis arterinin karşı tarafında tıkanıklık olan olgulardaki nörolojik komplikasyonlar klempleme ile oluşan iskemi dışında ek patoloji ve ameliyat öncesi faktörlerle de ilişkilidir. Bu hasta grubunda klempleme esnasında azalmış sirkülasyon ve hiperperfüzyona sekonder serebral kanamanın nörolojik morbiditede önemli rol oynadığı bildirilmiştir.[8,15] Ameliyat sırası oluşan faktörler açısından ameliyat öncesi minör veya majör nörolojik semptomları olan hastalarda ameliyat sonrası inme riskinin daha yüksek olduğu bildirilmiştir.[5] Bunun yanında gerek AbuRahma ve ark.[15] gerekse Grego ve ark.[2] ameliyat sonrası GİA ve inme oluşumu açısından semptomatik ve asemptomatik hastalar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptamamışlardır.
Karotis arterinin karşı tarafında tıkanıklık olan hastalarda önerilen alternatif yöntemlerden biri karotis arter anjiyoplastisi ve stentlemedir (CAS). Ricotta ve ark.nın[23] çalışmalarında CO hastalarına uygulanan CAS ve KAE kıyaslanmıştır. Yazarlar KEA uygulanan hastalarda CO varlığının kardiyak olay ve inme riskini artırdığını ancak CAS hastalarında CO varlığı ile inme, kardiyak olay ve ölüm riskinin artmadığını bildirmişlerdir. Faggioli ve ark.nın[24] yaptıkları bir meta-analizde CO varlığının KAE için bir risk faktörü olduğu ancak CAS için olmadığı gösterilmiştir.
Bu s onuçları b ildiren ç alışmaların y anı s ıra karşı tarafın tıkalı olduğu hasta grubunda yapılacak KAE’nin sanıldığı kadar ek risk taşımadığını gösteren çalışmalar da bildirilmiştir.[1,2,5-7,10,14] Bayazit ve ark.[7] CO bulunan 34 olguyu inceledikleri çalışmalarında iki grup arasında erken ve geç dönem sonuçlar açısından anlamlı fark saptamamışlardır. Aynı şekilde Aungst ve ark.[1] 37 hastalık çalışmalarında iki grup arasında inme ve ölüm oranları açısından anlamlı fark bulamamışlardır. Benzer şekilde Grego ve ark.[2] 144 CO hastasını 1237 kontrol grubu hastası ile karşılaştırdıkları çalışmalarında iki grup arasında nörolojik komplikasyonlar açısından istatistiksel fark saptamamışlardır. Lacroix ve ark.[5] 129 hastayı retrospektif olarak inceledikleri çalışmalarında CO grubunda KEA’nın majör nörolojik komplikasyon riskini artırmadığını bildirmişlerdir. Samson ve ark.[25] çalışmalarında CO bulunan hastalarda şant kullanmadan bile KAE’nin güvenle yapılabileceğini göstermişlerdir.
Bu konudaki olumlu sonuçların nedenlerini inceleyen çalışmalar karotis arterin klemplenmesi sırasında serebral iskeminin, artmış serebral kollateral dolaşım (vertebrobaziler dolaşım) nedeniyle iyi tolere edildiğini öne sürmüşlerdir.[14] Bunu doğrulayan çalışmalardan birini Hendrikse ve ark.[26] yapmışlardır. Karşı tarafı daralmış veya tıkalı olmayan 18 hasta ile tek taraflı daralma olan 30 olguyu karşılaştırdıkları çalışmalarında olguların KEA öncesi ve sonrası MR anjiyografi ile Willis poligonundaki kollateral damar çaplarını ve akımını ölçmüşlerdir. Çalışma sonucunda karşı tarafı tıkalı grupta kolleteral akımın artış gösterdiğini ve damar çaplarının arttığını görmüşlerdir. Benzer çalışmayı Baracchini ve ark. [27] da yapmış, karşı tarafı tıkalı 49 hastayı kontrol grubu ile kıyasladıkları çalışmalarında KEA sonrası serebral hemodinamik düzelme ve serebrovasküler olayları transkraniyal Doppler US ile araştırmışlardır. Çalışmalarında KEA’nın hem ameliyat edilen tarafta hem de tıkalı tarafta düzelme sağladığı ve bunun semptomatik ve asemptomatik hastalar arasında farklı olmadığını görmüşlerdir. [27] Yine aynı çalışmanın benzerini Rutgers 19 hastalık çalışmasında yapmış ve MR anjiyografi ve trankraniyal Doppler US ile KEA sonrası hemodinamik düzelmenin sadece ameliyat edilen tarafta değil tıkalı tarafta da sağlandığını göstermişlerdir.[28]
Weise ve ark.[4] CO bulunan 132 hasta ile CO bulunmayan 80 hastanın ameliyat sırası sonuçlarını karşılaştırdıkları çalışmalarında, özellikle tıkalı grupta kadın cinsiyetin anlamlı olarak yüksek risk taşıdığını bildirmişlerdir. Bunun yanında Rockman[14] CO grubundaki hastalarda erkek cinsiyetin, sigara içimi ve hipertansiyonun daha yüksek oranda olduğunu bildirmiştir. Bizim çalışmamızda erkek cinsiyet iki grupta da yüksek bulundu ancak aralarındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı. Hipertansiyon öyküsü ve sigara içimi en sık rastlanan ateroskleroz risk faktörleri olarak karşımıza çıkmıştır. Yine yapılan çalışmalarda tıkanıklık olan gruptaki hastaların ameliyat öncesinde daha fazla semptomatik olduğu bildirilse de bizim çalışmamızda tıkalı grup ile tıkalı olmayan grup arasında semptom varlığı açısından anlamlı fark tespit edilmedi.[5,14]
Çalışmamızın başlıca limitasyonu, hastaların orta ve uzun dönem takip verilerinin olmamasıdır. Uzun dönem komplikasyonlar ve hayatta kalma oranlarının belirlenmesi, CO bulunan hastalara uygulanan KAE’nin faydasının ortaya konmasında önemli olacağı düşüncesindeyiz. Ayrıca bu hastalarda uygulanan KAE’nin medikal tedavi ve CAS ile kıyaslanmaması bir diğer limitasyondur.
Sonuç olarak, karotis endarterektomisi uygulaması planlanan hastalarda karotis arterinin karşı tarafında tıkanıklık varlığı ameliyat sonrası morbidite ve mortalitede artış ile beraber olmamıştır. Bu hastaların tedavisinde karotis endarterektomi önerilen tedavi yaklaşımı olmalıdır.
Çıkar çakışması beyanı
Yazarlar bu yazının hazırlanması ve yayınlanması
aşamasında herhangi bir çıkar çakışması olmadığını
beyan etmişlerdir.
Finansman
Yazarlar bu yazının araştırma ve yazarlık sürecinde
herhangi bir finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.
1) Aungst M, Gahtan V, Berkowitz H, Roberts AB, Kerstein
MD. Carotid endarterectomy outcome is not affected in
patients with a contralateral carotid artery occlusion. Am J
Surg 1998;176:30-3.
2) Grego F, Antonello M, Lepidi S, Zaramella M, Galzignan E,
Menegolo M, et al. Is contralateral carotid artery occlusion
a risk factor for carotid endarterectomy? Ann Vasc Surg
2005;19:882-9.
3) Pulli R, Dorigo W, Barbanti E, Azas L, Russo D, Matticari
S, et al. Carotid endarterectomy with contralateral carotid
artery occlusion: is this a higher risk subgroup? Eur J Vasc
Endovasc Surg 2002;24:63-8.
4) Weise J, Kuschke S, Bähr M. Gender-specific risk of
perioperative complications in carotid endarterectomy
patients with contralateral carotid artery stenosis or occlusion.
J Neurol 2004;251:838-44.
5) Lacroix H, Beets G, Van Hemelrijck J, Carton H, Nevelsteen
A, Suy R. Carotid artery surgery in the presence of an
occlusion of the contralateral carotid artery: perioperative
risk analysis and follow-up. Cardiovasc Surg 1994;2:26-31.
6) Keldahl ML, Park MS, Garcia-Toca M, Wang CH, Kibbe
MR, Rodriguez HE, et al. Does a contralateral carotid
occlusion adversely impact carotid artery stenting outcomes?
Ann Vasc Surg 2012;26:40-5.
7) Bayazit M, Gol K, Yurdakok O, Birincioğlu L, Tasdemir O.
Carotid endarterectomy in with contralateral total occlusion:
early and late results. Turkish J Vasc Surg 2003;12:5-10.
8) McCarthy WJ, Wang R, Pearce WH, Flinn WR, Yao
JS. Carotid endarterectomy with an occluded contralateral
carotid artery. Am J Surg 1993;166:168-71.
9) Lesage R, Paris E, Koskas F, Bahnini A, Kieffer E. Surgical
reconstruction of the internal carotid artery with contralateral
occlusion without use of shunt. Ann Vasc Surg 1991;5:55-60.
10) Ballotta E, Da Giau G, Baracchini C. Carotid endarterectomy
contralateral to carotid artery occlusion: analysis from a
randomized study. Langenbecks Arch Surg 2002;387:216-21.
11) North American Symptomatic Carotid Endarterectomy Trial
Collaborators. Beneficial effect of carotid endarterectomy
in symptomatic patients with high-grade carotid stenosis. N
Engl J Med 1991;325:445-53.
12) Özdemir N, Nüsser C-J, Gabel W. Bilateral karotis
darlıklarında cerrahi tedavi ve sonuçları. Turk Gogus Kalp
Dama 1995;3:211-5.
13) Endarterectomy for asymptomatic carotid artery stenosis.
Executive Committee for the Asymptomatic Carotid
Atherosclerosis Study. JAMA 1995;273:1421-8.
14) Rockman C. Carotid endarterectomy in patients with
contralateral carotid occlusion. Semin Vasc Surg 2004;17:224-9.
15) AbuRahma AF, Robinson P, Holt SM, Herzog TA,
Mowery NT. Perioperative and late stroke rates of carotid
endarterectomy contralateral to carotid artery occlusion :
results from a randomized trial. Stroke 2000;31:1566-71.
16) Ward A, Ferraris V, Saha S. Carotid endarterectomy with
contralateral carotid occlusion: is shunting necessary? Int J
Angiol 2012;21:135-8.
17) Goodney PP, Wallaert JB, Scali ST, Stone DH, Patel V,
Shaw P, et al. Impact of practice patterns in shunt use during
carotid endarterectomy with contralateral carotid occlusion.
J Vasc Surg 2012;55:61-71.
18) Rothwell PM, Slattery J, Warlow CP. Clinical and
angiographic predictors of stroke and death from carotid
endarterectomy: systematic review. BMJ 1997;315:1571-7.
19) Ferguson GG, Eliasziw M, Barr HW, Clagett GP, Barnes
RW, Wallace MC, et al. The North American Symptomatic
Carotid Endarterectomy Trial: surgical results in 1415
patients. Stroke 1999;30:1751-8.
20) Antoniou GA, Kuhan G, Sfyroeras GS, Georgiadis GS,
Antoniou SA, Murray D, et al. Contralateral occlusion of the
internal carotid artery increases the risk of patients undergoing
carotid endarterectomy. J Vasc Surg 2013;57:1134-45.
21) Aksun M, Girgin S, Kuru V, Sencan A, Yılık L, Aran G, et al.
Cerebral oximetry monitoring method fort he evaluation of
the need of shunt placement during carotid endarterectomy.
Turk Gogus Kalp Dama 2013;21:1152-5.
22) Julia P, Chemla E, Mercier F, Renaudin JM, Fabiani
JN. Influence of the status of the contralateral carotid
artery on the outcome of carotid surgery. Ann Vasc Surg
1998;12:566-71.
23) Ricotta JJ, Upchurch GR, Landis GS, Kenwood CT, Siami
FS, Tsilimparis N, et al. The influence of contralateral
occlusion on results of carotid interventions from the
Society for Vascular Surgery Vascular Registry. J Vasc Surg
2014;60:958-64.
24) Faggioli G, Pini R, Mauro R, Freyrie A, Gargiulo M, Stella A. Contralateral carotid occlusion in endovascular and surgical
carotid revascularization: a single centre experience with
literature review and meta-analysis. Eur J Vasc Endovasc
Surg 2013;46:10-20.
25) Samson RH, Cline JL, Showalter DP, Lepore MR, Nair DG.
Contralateral carotid artery occlusion is not a contraindication
to carotid endarterectomy even if shunts are not routinely
used. J Vasc Surg 2013;58:935-40.
26) Hendrikse J, Rutgers DR, Klijn CJ, Eikelboom BC, van
der Grond J. Effect of carotid endarterectomy on primary
collateral blood flow in patients with severe carotid artery
lesions. Stroke 2003;34:1650-4.